İsteyen beğenmeyebilir, ama biz yazmaya devam edeceğiz.
Afetler bitmeyeceğine göre önceden ciddi ve köklü tedbir almak gerekir. Yıkılan binaları aynı yerde yenilemek yeni yıkım adayı hazırlamak anlamına gelir.
Erzincan örneğini vermek isterim.
1939 ve 1992 depremlerinden sonra şehrin ovadan çıkartılıp, sağlam bir zemine taşınması konuşulup, sonra vazgeçildiği anlatılır. Bugün koskoca Erzincan ovasında ekim yapılacak toprak neredeyse kalmadı. Önce en fazla üç katlı bina yapılması kararı alınmış, sonra dört kata izin verilmiş! Bir hayli de 5 katlı bina görülüyor. Dört ay önce açılan devlet hastanesi ise 12 katlı yapıldı.
Buradaki meselenin iki yönü olduğu açıktır:
1- Şehri deprem çizgisinin dışına taşımak,
2- Birkaç şehri besleyecek kapasitesi olan Erzincan ovasını kurtarmak.
Bunun için büyük para gerekli gibi gelirse de, aşırı maliyeti olmaz!
Yeni yerleşim mekânı oluşturmak çok zor değildir. Yeni Osmanlıcıyız diyenlerin Osmanlı’nın siyasi rejimini değil, bu Osmanlı iskân politikasını örnek almaları yeterlidir. Örnek vermek gerekirse; Şu anda 500 yataklı yeni bir devlet hastanesi şehrin ortasında inşa ediliyor.
Eğer bu bina deprem hattının dışında uygun zeminli bir yerde yapılacak olursa sadece iki yıl içinde şehrin nüfusunun % 10-15’ini oraya çekmiş olur. Yeni yerleşim yeri kendiliğinden meskûn mahal halini alır. Yeni Hastanede 1500-2000 aktif çalışan görev alacağına göre çevrede 40-50 eczane, yüzlerce dükkân, bu insanların yarısından çoğunun oturacağı evleri ve mahalleler kendiliğinden oluşacaktır. Öyle düşünüyorum ki, Trabzon Numune Hastanesini sadece keyfi olarak şehirden 15 km uzağa, dağ başına taşıyanların buna itiraz hakkı bile olamaz.
Erzincan örneğine devam edelim. Şehrin, Dörtyol isimli ve 1992 depreminde en fazla yıkım gören merkez kavşağındaki 3 katlı Kızılay binası yıkıldı ve yerine büyük bir bina yapılıyor. Büyük bir ticaret merkezi olacaktır. Bu bina ve bunun gibi eskiyen binaların yerine normal olarak yapılacak yeni binalar zaman içinde peş peşe yeni kurulacak şehir bölgesinde yaptırılırsa Erzincan nüfusunun büyük kısmı deprem sıkıntısından kurtulur.
Özelleştirilip kapatılan o mübarek Sümerbank’ın çalışanlarının oturduğu eski tek katlı binaların bulunduğu büyük bir mahalle yıkılıyor, daha yüksek evler yapılacak. Bunlar da bahsettiğimiz yeni yerde yapılacak evlere taşınırsa neredeyse bir % 5 daha bedavadan nakledilmiş olmaz mı?
Şehir alt yapısı mı? Her gün eskisini tamir edeceğinize bir defada yenisini yaparsınız.
Bu asla zor değildir, pahalı da değildir. Zaten yapılacak yeni harcamalardan bahsediyoruz. Bu işlem 5-15-25 yıl alabilir. Olsun, deprem de her gün olmuyor ya. Ondan sonra iyice rahatlarız.
Yani, “Şehri zaman içinde yeni yerine taşıma projesi”nden bahsediyorum.
İşi çok da uzun olmayan bir zamana yaymanın ne mahzuru olabilir ki?
Ülkemizin büyük bir kısmı deprem bölgesi olduğuna göre ciddi tedbir almak zorundayız.
Artık, gerekeni ciddiyetle yapalım diyorum. Bir de TOKİ’miz var.
Bu proje bütün deprem bölgelerinde uygulanabilir diye düşünüyorum.
Bakınız, hayali Kanal İstanbul projesi için ayrılan ve ileride eklenecek olan arkası gelmeyecek ödemelerin yarısı bile bu projede harcanmaz. Hesap yapmaya hiç lüzum yoktur.
Normal devlet adamlığı anlayışı önce her türlü emniyeti sağlamaya öncelik verir.