Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını gündemi belirliyor. Televizyon programları ve gazete köşelerinin ana gündem maddesi korona. Her akşam ekranlarda aynı isimler bizleri bilgilendiriyor. Allah razı olsun doktorlarımızdan şikayetçi değiliz. Dünyanın gündemi korona, doğal olarak gündemi de korona belirleyecek. Bende bu süreçte Covid-19 konulu yazılar ile sizleri bilgilendirmeye çalışıyorum.
Buraya kadar problem yok ancak ekranlarda gördüğümüz değerli hocalarımız belli bir süre sonra medyamız tarafından magazinleştiriliyor. Reyting kaygısı devreye girince değerli hocalarımızda magazin dünyasının bir parçası haline geliyorlar.
Örneğin 1999 Marmara depremi sonrasında Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara politikacı, futbolcu ve sanatçıları geride bırakarak bir anda Türkiye’nin en çok konuşulan ünlü insanı olmuştu. Deprem dede lakaplı rahmetli Işıkara medyamız tarafından Türkiye’nin en seksi insanı bile ilan edilmişti.
Deprem dedenin bu şöhreti diğer meslektaşlarına da sirayet etmiş ekranlar deprem profesöründen geçilmiyordu. 1999 deprem şöhretleri uzun yıllar gündemi belirledi. Ünlü sinema aktörleri, pop şarkıcıları, futbolcuları kıskandıracak bir şöhrete ulaştılar.
Aradan yirmi bir sene geçti ekran yüzleri değişti. Covid-19 salgını bu kez ekranları iç hastalıkları uzmanı doktorlarımıza bıraktı. Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara hocamızı en seksi insan ilan eden medyamız bu kez ABD’den evlerimize misafir olan Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu’nu Covid-19 şöhreti olarak karşımıza çıkardı. Türk medyası Mehmet hocaya hangi yakıştırmayı yapacak merakla bekliyoruz.
Hocalarımız yanlış anlamısın şöhret olmak gibi bir amaçları olduğunu söylemiyorum. Böyle bir duruma ihtiyaçları da yok ama maalesef medyamız bu değerli insanlarımızı magazinleştiriyor.
Covid-19 sonrası güvenli marka algısı…
Covid-19 gündemi belirlerken zorunlu olarak yeni bir yaşam modelini de gözler önüne seriyor. Temizlik, hijyen, sağlıklı yaşam her daim dikkat etmemiz gereken konular ancak bu dönemde daha fazla özen gösteriyoruz. Bu bağlamda; tüketici alışkanlıkları da güvenli markalara yöneliyor.
Türkiye’nin ünlü markaları güvenli marka algısını pekiştirmek amaçlı TSE (Türk Standartları Enstitüsü) tarafından verilen “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” almayı tercih ediyorlar. Bu belgeyi televizyon reklamlarında hedef kitlelerine yönelik güven tazelemek için gösteriyorlar. Son bir haftada ulusal medyada izlediğim reklamlarda, TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgeli ünlü markaların sayılarının arttığını gördüm. 1960 yılından bu yana kalite ve güven denilince ilk akla gelen TSE’nin belgelendirdiği bu markalar biz tüketicilere güven veriyor.
Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi almak isteyen markalar TSE’nin web sitesinden online başvuru yapabiliyor. Online başvuru formuna firma bilgilerini giren yetkilisonrasında ön değerlendirme soru listesini cevaplıyor. Son olarak Güvenli Üretim Uygunluk Beyanını okuyan firma yetkilisi imza atarak süreci başlatmış oluyor.
TSE’nin belirlemiş olduğu güvenli üretim standartlarına uyan firmalar bu belgeyi alabiliyor. İş belgeyi almakla da bitmiyor, belgenin geçerlilik süresince denetimleri TSE uzmanları tarafından yapılıyor. Bu bağlamda; tüketici TSE güvencesinde alış verişini gönül rahatlığıyla yaparken, markalar da tüketiciler nazarında güven tazelemiş oluyorlar.