100’üncü Yılında Ömer Seyfettin

Milli edebiyat döneminin açılmasının öncüsü…

Konuşma dili ile yazı dilinin birleştirilmesinin öncüsüdür Ömer Seyfettin.

1884-1920 arasındaki kısacık ömründe başarılı bir hikâye yazarı, bir şair, bir öğretmen, Türk milletinin sosyal yapısını çok iyi analiz eden bir sosyolog, iyi yetişmiş bir tarihçi, bir asker, tam bir fikir ve ülkü adamıdır Ömer Seyfettin.

Doğumundan yaklaşık elli yıl önce başlayan dil tartışmaları onunla verimli hale gelir, düşüncelerini “Yeni Lisan” dergisinde dile getirir. Öncelikle yabancı dil kurallarına göre yapılan isim ve sıfat tamlamalarının kaldırılmasından yanadır. Çünkü her dil kendi kurallarına göre yapılanır. Henüz yaygın eğitimin ve milli edebiyatımızın olmadığı o dönemlerde bu düşünce ve çalışmaların büyük bir değer taşıyacağını takdir etmemizin gerekeceği aşikârdır.

Dil o kadar önemlidir ki, ona göre dilimiz “Türkçemiz manevi vatan” dır. Öyle ya dünyamızı dilimizle anlarız, ruhumuzu dilimizle hisseder, dilimizle ifade ederiz.

Zaten, Türk milletinin milli ülküsü üç sevginin birleşmesidir: Dil sevgisi, din ve millet sevgisi, vatan sevgisi.

Bir an için 1908’li yılları, 1920’li yılları düşünelim. Vatan ve millet varlığının en büyük tehlike içinde olduğu yıllardır.

Yüreği kanamayan, acı çekmeyen hiçbir vatan evladı yoktu.

Fakat toplum olarak Türkler değil, diğerleri çok önceden beri milli kimliklerinin şuuruna sahiptiler.

O dönemlerin genç nesilleri Doğu’daki ermeni saldırıları gibi Batı’da Balkanlarda da Sırp, Bulgar, Arnavut isyanlarını bastırmaya çalışırken, hainleri tepelerken kendi milli kimliklerini öğreniyorlardı.

Kazık Karabekir Paşa anlatıyor:

-“41 Bulgar ile 4 Rumu kelepçeleyip sürgüne gönderirken bir Bulgar papaz geldi, onlara bir şeyler söyledi ve birer altın dağıttı. Bulgar çetecileri oldukça neşeliydiler ve tren gidene kadar, durmadan, ‘Yaşasın bizim Bulgar milletimiz’ diye bağırıyorlardı. İşte milli mefkûre (ülkü). Bu varlığı gösterdiği gün milletimiz de kurtulmuştur.”

Sahi, kimdi bu Bulgarlar? Bizim OSMANLI MİLLETİ(!) dediklerimizin bir kısmı idi. Diğerleri ise Arap, Yunan, Sırp, Hırvat, Ermeni vs. idi.

100 yıl önceki düşünürlerimiz, askerlerimiz ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuranlar işte bundan dolayı değerlidirler, büyüktürler.

Ömer Seyfettin’in yalnız hikâyeleri değil, “Balkan Harbi Hatıraları”nın da okunmasını dilerim.

***

ÖMER SEYFETTİN HİKÂYE YARIŞMASI
 

Türk Ocakları Genel Merkezi “Lise öğrencilerinin katılacağı” maddi ödüllü bir yarışma düzenledi.

www.turkocakları.org.tr dosyasında yarışma şartlarına ulaşılabilir.

Bu konuda şu bilgiler veriliyor:

Yarışmanın amacı: Vefatının 100. yıl dönümü vesilesiyle, Türk edebiyatının ve Türk dilinin en önemli temsilcilerinden ve öncülerinden biri olan Ömer Seyfettin’i anma ve anlama çerçevesinde; gençlerimize edebiyatı, hikâyeciliği sevdirmek ve onları yazmaya teşvik etmektir.

“Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması”nın ana teması “VATAN SEVGİSİ”dir.

Bu kapsamda, millî ve manevi değerlerimizi oluşturan vatan, toprak, bayrak, millet, dil, tarih gibi unsurları vurgulayan konular ele alınmalıdır.

Son katılım tarihi, 1 Eylül 2020’dir.

Gençlerimize başarılar dilerim.