Duran bey bir kamu kuruluşu üst yönetiminden emekli olalı 5 yıl olmuştu.
Emeklilik sonrası özlediği bir sahil kentine yerleşmişti. Zaman zaman eşi Tülay hanımla tartışmalarını rasyonel bir şekilde yönetmekte zorlanıyordu.
Çocuklar dağılmış, Köroğlu ile Ayvaz başbaşa kalmışlardı.
Tülay hanım da aynı kurumdan emekliydi. Deniz, doğa, balıkçı tekneleri, temiz hava bol miktarda vardı. Ama İstanbul'un cafcaflı dünyası Dikili'de yoktu.
O sabah birlikte kahvaltı hazırlıyorlardı. Duran bey, Tv deki son dakika haberini kaçırmamak için kısa süreliğine doğradıkları salatalık - domatesleri bırakarak elindeki bıçağı dahi unutarak salona geçiverdi.
Tülay hanımın sırtı dönük olduğu için, kocasının kaybolduğunu fark etmemişti. Patates ve sosisleri kızartıyordu. Eşinin kaybolduğunu görünce kan beynine hücum etti.
Öfkeyle avazı çıktığı kadar bağırdı.
"İnşallah birgün o televizyona bakarken, belanı bulursun".
Duran bey çok üzgün ve de öfkeliydi. Çünkü, beddua çok ağırdı. Kavgayı büyütmek istemedi. Böyle durumlarda ceketini alır, hemen evi terk ederek, sahilde her zaman oturduğu banka otururdu. Yine öyle yaptı. Hırçın eşini oturduğu banka, denize, martılara, temizlik görevlisine şikayet etti.
Bir taraftan da evdeki durumu merak etmiyor değildi. Aradan epey zaman geçti. Duran bey açlığını bile unutmuş dalıp gitmişti ki, ense köküne şiddetli bir kürek darbesiyle kendini yerde buldu. Kulak arkasından oluk gibi kan akıyordu. Zaten öfkeliydi. Öfke kazanı bu defa patlamıştı. Son bir hamleyle ve hışımla küreği vurana, burnu ile alnının ortasına Allah ne kadar güç verdiyse hepsini kullanarak, bir yumruk aşk etti.
Duran bey askerliğini komando olarak yaptığı için, kendine göre meşr-u müdafaa savunmasını çok iyi yapmıştı. Bir de ne görsün, rakibi koca bir çınarın devrilmesi gibi, yere devrilmiş ve acayip bir şekilde titriyordu.
Olayı gören uzaktaki birkaç kişi onlara doğru geldiler. Polis ve ambulans çağrıldı. İkisi birden hastaneye götürüldü.
Duran beyin yarasına Acil'de müdahale edildi ve karakola götürüldü. Diğer suçlu da direk ameliyata alındı. Hayati tehlikesi sürdüğü için Duran bey tutuklandı.
Duruşma günü gelmeden yaralının ölüm haberi geldi. Duran beyin yumruğu, tek vuruşta öldürücü noktalardan biri olan, burun kemiğine gelmişti. İçeri çöken burun kemiği beyine batarak ölüme sebep olmuştu.
15 gün sonra, Duran beye bir evrak getirdi görevliler. Evrakta hayatını kaybeden isimsizin, "akli dengesinin yerinde olmadığı" yazıyordu.
Duran bey yutkundu, anlamsızca hücresinde etrafına bakındı, keşke bile demeye dili varmadı.
Hayatı bitmişti. Meşru müdafa tamamdı ama, orantısız güç kullanmıştı. Cezası çok ağır olacaktı. Ama bu deli de nerden çıkmıştı???
Selam, sevgi ve dualarımla.
Yüceler Yücesine emanet olalım.