Bütün insanlığı tehdit eden koronavirüs (COVID-19) dünyaya yeni yıl mesajı verircesine 31 Aralık 2019 tarihinden bu yana alışılagelmiş bütün değerler zincirini kırarak 7,8 milyar insanın yaşama koşullarını kontrol altına aldı. İnsanları sevdiklerinden, sevenlerinden, toplu ibadetlerinden, eğlencelerinden, işlerinden, uğraşılarından yoksun bıraktı. Ölümcül bir korku ortamında adeta bunalımlarla baş başa bırakarak evlerinde esir aldı.
Tüm insanlık ve dünyayı idare edenler büyük ve zor bir imtihan veriyor, salgın küresel ve ulusal ekonomileri sosyal ve kültürel değerleri tehdit ve tahrip ediyor. Bir taraftan virüsle mücadele sürdürülüp, deneme yanılma metoduyla ilaç ve aşı araştırmaları devam ederken, diğer taraftan “Salgın nasıl oldu? Neyle yayıldı?
Yoksa biyolojik savaş amacıyla devletler ya da gizli güç odakları tarafından mı üretildi?” tartışmaları sürdürülüyor. Özet olarak; Yarınki dünya yaşadığımızdan farklı olacaktır. Dünyada demografik, sosyolojik, ekonomik, teknolojik ve jeopolitik yeni dengeler oluşacak, kıtalar ve ülkeler arasında dünya kaynakları için yeni paylaşımlar gündeme gelecektir. Küresel ve ulusal pazarlar alt üst oldu, üretim kaynakları bozuldu.
Meydana gelen ekonomik ve sosyal çöküş siyasal ve diplomatik dengeleri de olumsuz yönde etkiledi. Bir çok ülkede siyasal iktidarlar imkansızlık ve çaresizlik içinde mücadele verir hale geldi. Halen adaletsiz ve dengesiz olan gelir dağılımı, susuzluktan ve açlıktan ölen toplulukların feci durumları ve terör olayları gündemde giderek ağırlığını koruyacaktır. Ülkelerde korumacılık, milliyetçilik ulusal çıkar eğilimleri öne çıkarılabilecektir.
Buna karşılık uluslararası bazı güç odakları üniter devletleri bölüp parçalayarak yıkıcı faaliyetlerine hız verip ülkelerin doğal kaynaklarını ellerine geçirme çılgınlıklarını sürdürebileceklerdir. Sonuçta koronavirüs insanları daha az özgür kılacak. İşten evlere göçle birlikte evler üretim merkezlerine dönüşerek, Japonya başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde toplum odaklı insansız yapay zeka, robotik bir teknolojik gelişmeyle Endüstri 5,0 devrimi hedefli dijital bir dünya oluşturulacaktır. Zor bir dönemden geçiyoruz. Öncelikle iktidara, siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına acil görevler düşüyor. Yeniden el ele birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmemiz zorunluluğu ile karşı karşıyayız. “Nerede yanlış yaptık ve hangi yanlışlarda ısrar ediyoruz?” diye kendimizi sorgulayarak düşünme ve çözüm bulma durumundayız.
Belki de Sayın Cumhurbaşkanımızın Anayasamız gereği 4641 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konsey kuruluşunu toplaması müşterek dayanışmanın ilk adımı olabilir. Ardından TOBB koordinasyonunda Odalarımızın ve Borsalarımızın öncülüğünü yapmakta olduğu sektörel bazda yapılacak değerlendirme toplantıları ve diğer STK kuruluşlarının işbirliğiyle dayanışma ve çözüm yollarını aramak olumlu sonuçlar verebilir.
Mücadeleyi tek başına Devlet Kurumlarından beklemek korkarım ki kısa zamanda özgürlükleri baskılayan yeni bir Koronavirüs Bürokrasisi oluşturacaktır. Devletimiz işyerlerine ve çalışanlara çeşitli destek paketleri ile yardım etmesi takdir edilecek bir gelişmedir. Ancak unutmayalım ki bu yardımlar nereye kadar sürebilir? Kamu ne kadar borçlanabilir, Merkez Bankası rezervleri ne durumda?
Karşılıksız olarak ne kadar para basılabilinir ve bu gidişat enflasyona, faizlere, döviz kurlarına nasıl yansır? Bütün bu dengeleri hesaplamamız gerekir, aksi takdirde doğabilecek krizlerin faturası bu kez çok acı olur. Sonuçta; Uzun ince bir yoldayız. Bu büyük imtihanı verirken öncelikle halkımızın günlük siyasi çekişmelerden uzak, huzura ihtiyacı vardır. Birlik ve beraberlik içinde el ele mücadeleyi kazanabileceğimiz ümidiyle kısa zamanda huzurlu günlere kavuşmamızı diliyorum.