Bilindiği üzere, 65 yaş üstünde olan vatandaşlara sokağa çıkma yasağının devamına karar verilmiştir. Bu suretle, yasaklar başlayalı üç aya yaklaşmış bulunmaktadır. Kanaatime göre artık bu yasak kararı, yaşlıların sağlık ve sıhhatini koruma gayesine matuf olmaktan çoktan çıkmış olup, adeta kelimenin tam manasıyla bir zulüm ve işkence haline gelmiş bulunmaktadır.
Ev de oturmaktan hantallaştığımız, hareket kabiliyetimizi kaybetmemiz ve bir takım psikolojik hastalıklara maruz kalmamız bir tarafa, yıllardan beri tedavi ve kontrollerini yaptırdığım mühim hastalıkların üç aydır tedavileri aksamış bulunmaktadır. Üç ayın evveliyatını da nazarı itibara alacak olursak, tedavi olamadığım süre toplamı 6 ayı bulmaktadır. Hastanelerden yeni randevu almak şöyle dursun, evvelce almış olduğum randevular dahi iptal edilmiştir.
Bundan önceki yazılarım da bir nebze bahsetmiştim. Şimdi kısaca tekrar yazmak istiyorum. Benim diğer ufak tefek hastalıklar hariç, hastane kayıtları ile sabit olan üç mühim hastalığım bulunmaktadır.
1- Uzun yıllardan beri, Hematoloji bölümünde kanser tedavisi görüyorum. Kanser riski sınırda bulunmaktadır.
2- En az on beş yıldır Diyabet ( şeker ) hastalığı sebebiyle, devamlı kontrol altında bulunmam icap ettiği halde, kontrollerin hiç birisini yaptıramıyorum.
3- 1980 yılından beri Glokom (göz hastalığı ) hastasıyım. Evvelce almış olduğum randevuyu dahi iptal ettiler.
Şimdi yukarıda izah edildiği üzere, ciddi hastalıkları bulanan bir vatandaş olarak ben ne yapayım, nereye gideyim. Bu şartlar altında kendimi ölüme terk edilmiş olarak hissediyorum. Bu yasak kararlarının alınmasına vesile olan Bilim Kurulu, daha benim durumda olan binlerce vatandaşın derdine ne zaman çare bulacak? Yoksa çareyi biz öldükten sonra mı bulacaklar. Ben şahsen bu kararı verenlere ve uygulayanlara bir vatandaş olarak, hakkımı helal etmiyorum. Ayrıca, bu kararın yaşlıların sağlığını, sıhhatini korumak için alındığına da inanmıyorum. Bu nasıl korumaktır ki, üç aydır adeta ev hapsine mahkum edilmiş gibi evden dışarıya adımımızı dahi atamıyoruz. (Son günlerde hafta sonları verilen birkaç saatlik izinleri nazarı itibara almıyorum. Hiç vermeseler daha iyi. Zira, bom boş sokakları boş boş dolaşıp geliyoruz.) Diğer taraftan, 29 Mayıs 2020 tarihi itibariyle Camiler ibadete açılmış olmasına rağmen, bizi Cuma Namazına da göndermiyorlar.
Muhterem yaşlı arkadaşlar, sesimizi duyuramıyoruz. Kimse de bizi duymak istemiyor. Biliyorum ki, sadece ben değil bütün yaşlılar azami derecede sıkıldılar. Belki içimiz de birtakım psikolojik hastalıklara yakalananlar bile oldu. Bu itibarla, sıkıntılarımızı yetkili makamlara duyurmak için azami gayreti gösterelim diyorum.