14 Mayıs 1950 seçimleriyle 27 yıllık CHP iktidarı sona ermiş ve Demokrat Parti (DP) iktidara gelmişti. Daha o zamandan ordunun DP iktidarına karşı olumlu bir tavır takınmadığı ortadaydı.
1960 yılına gelindiğinde ise CHP ile DP arasındaki gerilim üst düzeydeydi. İnönü, DP'nin kalesi olan Ege'deki gezisi sırasında saldırıya uğradı ve Nisan I960'ta Kayseri'de toplantı yapmasını önlemek için asker kullanıldı. İnönü geri dönmeyi kabul etmeyince askerler geri çekildi. DP 18 Nisan'da mecliste, muhalefetin faaliyetlerini soruşturmak için geniş yetkileri olan ve ‘Tahkikat Komisyonu’ olarak adlandırılan komisyon kurdu. Tamamen sertlik yanlısı DP üyelerinden oluşan bu komisyon, vardığı sonuçları üç ay içerisinde rapor edecek ve bu süre zarfında meclis dışındaki bütün siyasî faaliyetler yasaklanacaktı. Meclis tartışmalarının gazetelerde yayınlanması da yasaklanmıştı.
Tahkikat komisyonunun kurulması, İstanbul ve Ankara üniversitelerindeki hukuk profesörleri tarafından anayasaya aykırı bulundu. Profesörlere karşı disiplin cezâları verilince, öğrenci gösterileri ve ayaklanmaları oldu. Hükümet, öğrenci ayaklanmalarını bastırmak için asker kullanmaya karar verdi ve üniversiteler kapatıldı. Gösterilerin bastırılmasında askerlerin kullanılması üzerine, Harp Okulu öğrencilerinin Ankara'da 21 Mayıs'ta büyük bir sessiz yürüyüş yapmalarına yol açtı. 25 Mayıs'ta Menderes âniden, meclis Tahkikat Komisyonu'nun çalışmalarının, tasarlanmış olan üç ay yerine bir ayda bitirilmiş olduğunu ve varılan sonuçların yakında açıklanacağını bildirdi. Bu komisyonun CHP ile ordu arasındaki ilişkileri soruşturmakta olduğu bilinmekteydi. Menderes'in bu açıklaması, ordu içinde memnuniyetsizliğe sebebiyet verdi.
Bütün bu gelişmelerden sonra 27 Mayıs 1960 sabahı saat 03.00'da askerî bir darbe olduğu, radyodan Albay Alparslan Türkeş, okuduğu bir bildiriyle halka duyuruldu. Bildiride; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ‘kardeş kavgasına meydan vermemek’ ve ‘demokrasiyi içine düştüğü buhrandan kurtarmak’ maksadıyla ülke yönetimine el koyduğu bildiriyordu. Ayrıca darbenin tarafsızlığı da belirtiliyordu. Askerlerin yönetime el koymaları, Ankara ve İstanbul'da bir kısım halk, bilhassa öğrenciler ve aydınlar arasında büyük bir sevinçle karşılandı. Geniş halk kitleleri ise umûmiyetle sessiz kaldılar.
Darbe, yüzbaşı ve albay arasındaki rütbelere sâhip genç subaylar tarafından planlanmış ve başına Kara Kuvvetleri eski komutanı Orgeneral Cemal Gürsel getirilmişti. Gürsel, darbeye başkanlık etmeyi kabul etmiş, fakat darbenin düzenlenişine ilişkin ayrıntılara karışmamıştı. Darbe başarıya ulaştığında İzmir'deki evinden Ankara'ya getirildi. Ordu, iktidarın bundan böyle Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığındaki Millî Birlik Komitesi'nin elinde olduğunu duyurdu. Darbenin ertesi günü Gürsel'in Devlet Başkanı, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı olduğu açıklandı.