Hiç şüphe yok ki Kur’an’da hiçbir değişiklik yapılamazdı, yapamadılar.
Elbette, Kur’an saf olarak kalmış, nesilden nesile intikal etmiş, beşeri düşünceler kitaba girememiş ama Kur’an öğretisi ve bilgileri de şuurlu bir şekilde insan beyninde yer edememiştir, ettirilmemiştir. Bozulmadı ama insan hayatında yok!
Bugün İslam âleminde yaşanan İslam dini, Kur’an’dan kaynaklanan din değildir!
Kur’an’ın arkada bırakıldığı, devre dışı kaldığı, dikkate alınmadığı bir din anlayışı ve uygulaması söz konusudur.
Anne baba evladına sen Müslümansın diyor ama, İslam’ın ne olduğunu ve Müslümanın nasıl yaşayacağını çocuğuna hemen hemen hiç anlatamamıştır. Kur’an’ın içinden kendisinin haberi olmamış, zaten kendi ömrünün yarısı oruç, abdest ve namazı bozan şeyleri dinlemekle geçmiştir.
Asırlar boyu tertemiz, masum insanlarımızı Kızılırmak’ın çıktığı kaynağa değil, Bafra ovasından denize döküldüğü yere götürmüşler. Irmağın kaynağına, çıktığı yere götürmeyi zararlı görmüşler, birçok farklı suyun ve yabancı maddenin karıştığı yerden su içirmişler ve içiriyorlar. Yüce Allah’ın, kendi yüce değerleri için önce kendi nefsiyle, gerekince bu değerlerin düşmanlarıyla malları ve canları ile mücadele yapmasını istediği Müslümanlar, mezhep uğruna birbirini öldürebiliyorlar. Bugünkü savaşlar(!) iç ve dış telkinlerin, birilerinin geçici menfaatlerinin savaşlarıdır.
Din diyerek yabancı kültür istilası yaygınlaşmış, böylece bid’at ve hurafeler kültürü oluşmuştur. Kur’an sadece okunmuş, fakat, bize ne dediği anlatılmamıştır.
Elbette çok daha fazlası sayılabilirse de ana karakterler olarak, "mümin hala kul hakkı, yalan ve nifak’ın kendi hayatından çıkmasının şart olduğunu aklen ve ruhen benimseyememiştir" demekle haksızlık etmiş olmayız sanırım. Görev dışında sadece söz ile "iyi, doğru ve güzel" yaşanamıyor.
Konu oldukça geniştir. Burada herşey ifade edilemez. Çok şükür ki bütün bunları iyi bilenler, üşenmeden yazıp kitaplaştıran bilginlerimiz var ve onlar yazıyorlar. Bize düşen onların yazdıkları kitapları almak ve İslam’ın ilk emri olan “OKU” emrine uymaktır.
Bunlardan birisi, iyi tanıdığınızı bildiğim Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı Hocamızdır.
O’nun yazdığı “KUR’AN’SIZ MÜSLÜMANLIK” isimli kitabı çeşitli ihtiyaçlarımıza yol gösterecek niteliktedir. Evde boş durduğumuz şu günler okumanın tam zamanıdır diye düşünüyorum. Bu yıl Teravih namazı yok, boştayız, çok okumalı ve her akşam çocuklarımızla bunları konuşmalı derim!
Bayraktar hocanın çok sayıdaki kitaplarından bazıları: “İbadet ve Ahlak Üzerine Sohbetler”, “İslam’da Eğitim”, “Kur’an Ahlakı”, “Kur’an’da Hazreti Peygamber”, “Yeni Bir Anlayışın Eşiğinde Kur’an Tefsiri”, “Yeni Bir Anlayışın Eşiğinde Kur’an Meali”, “Kadın, Sevgi ve Temel Haklar”…
Mübarek Ramazan'ın bereketi üzerinize olsun.
*****
Gelecek hakkında, dikkatimi çeken bazı hususlara da izninizle dikkat çekmek istiyorum.
* Minarelerin şerefelerinin ışıklarının sökülmesi, kandillerin yok edilmesi: Bunun yerine minarelerin aşağıdan yukarıya doğru aydınlatılması! Cami kültür ve tanımına ters görünüyor! bu ciddi değişikliğin gerekçesine rastlamadım.
Uzungöl’de bir gece kalmıştım. Oradaki cami minaresinin aşağıdan yukarıya doğru 10-15 saniyede bir çeşitli renklerde aydınlatılması, her renk değişimi arasında ışık şiddetinin azalıp diğer rengin yavaş yavaş parlaması sürekli tekrarlanıyordu. Ben böyle bir mabet anlayışı düşünemiyorum. Minare şerefelerinin suçu neydi acaba? Eğlence yeri aydınlatması gibi bir şey!!! Ağrıma gidiyor.
** Cami kubbelerinin dıştan farklı renklerde boyanması: Her canı sıkılan farklı boya kullanırsa bunun sonu neye varır, Allah Aşkına!
*** Diyanet İşleri Başkanı zırhlı aracının penceresini açsa da dünyaya bir baksa!