İnsanların bir kısmı, dolu bir hayat yaşamış olmanın huzuruyla hayatlarının sonuna geliyor. Hayatlarının anlamını bulup mutlu ölüyorlar.
İnsanların diğer kısmı ise, gerçekten neyin önemli olduğunu kaçırmanın verdiği acı ile akılları geride kalarak ölüyor. Bu ikinci gurup hayatın sırlarını bilmiyor, başka bir ifadeyle bilgelikleri yok,
Pek çoğumuz ömrümüzü bilgi peşinde koşarak geçirdik. Okullarda genel olarak bize “Bilgi güçtür” formülü öğretildi, ama bilgelik öğretilmedi. Günümüz dünyasında bilgi her altı ayda bir ikiye ve daha fazlaya katlanarak ilerliyor. Bu ilerleme sürecinde gereğinden fazla bilgiye sahip olduk. Fakat bilgeliğimiz her zaman eksik kalıyor. Bilgelik neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırt etme becerisine sahip olmaktır.
Kendimize her zaman ve her ortamda şu bilgece soruları sormamız gerekir:
• Bu hayatta gerçekten önemli olan ne?
• Hayatımın sonunda neyi düşünüyor olacağım?
• Kalan zamanın az olduğuna göre, bu zamanı nasıl akıllıca kullanabilirim?
• Anlamlı ve mutlu bir hayatın sırları nelerdir?
Hayatımı insanlarla, onların hayatları hakkında konuşarak geçirdim. Öğretmen, avukat, kişisel gelişimci olarak insanlara çok sorular sordum. Bu sorularla insanların genel olarak iki şeyin peşinde olduğunu fark ettim: 1. Mutluluğu bulmak 2. Hayatın anlamını bulmak
Mutluluk, anlamlı ve keyifli yaşamaktır.
Anlam, kişinin hayatının amacıyla ilgilidir. Anlam, dışımızda olanla bağlantı ile ilgili bir kavramdır. Ölümlü olmasaydık mutluluk yetecekti, fakat ölümlü olduğumuz için neyin önemli olduğunu fark etmemiz ve o önemli olanla bağlantıya geçmemiz gerekir.
Keşke yaşlanmadan önce mutlu ve anlamlı bir hayatın sırlarını keşfedebilseydik? “Sır diyorum”, çünkü mutlu ve anlamlı bir hayatın planını veya formülünü çok az kişi biliyor.
“Nasıl yaşıyorsak öyle ölürüz. Hayatımızı bilgece yaşarsak, ölümü onun bir parçası olarak kabul edebiliriz” der John Izzo. Bu dünyaya ne yapmak üzere geldiğini bilen ve onu yapan kişi ölümden de fazla korkmaz.
Bu sebeplerle her ay kendimize gerçekten neyin önemli olduğunu ve ona göre hareket edip etmediğimizi sormalıyız. Hayatımızın sonunda korktuğumuz şey tamamlanmamışlık duygusudur.
Basit ve gereksiz işlerle uğraşıp, yapmak için doğduğumuz şeyi yapmamak korkutucudur.
Gerçekten nasıl yaşarsak öyle ölürüz. En çok ne ile meşgul isek ahirete gidişimiz de buna bağlı olacaktır. İnsanlar gerçekte ölümden değil, yaşamamış olmaktan korkuyorlar. Ölüm hayatın bir parçasıdır, ölümü kabul etmemiz için yaşadığımızı bilmemiz gerekir.
Ölümle barışmadıkça, ölüme yabancı bir işgalci değil de, insan olmanın bir parçası olarak bakmadıkça huzuru bulamayız.
Kaynak
John Izzo, Ölmeden Önce Keşfetmemiz Gereken Beş Sır, çev. Özkan Özdem, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2008.