Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, bugün tek bir mevzudan bahsetmek istiyorum. O da, son aylarda konulan muhtelif yasakları ihlal edenlere verilen para cezaları ile alakalıdır.
Bilindiği üzere, son aylarda Koronavirüs mikrobu sebebiyle, bütün Dünya da olduğu gibi Memleketimizde de zaman zaman muhtelif yasaklar getirilmektedir. Haliyle, bu yasaklara uymayanlara da para cezaları verilmektedir. Ancak, acizane kanaatime göre mesnedi her ne olursa olsun, verilen cezaların, memleket şartları dikkate alındığı takdirde çok yüksek olduğu, bariz şekilde görülmektedir.
Şöyle ki, 65 yaş üzerinde bulunan vatandaşlara konulan sokağa çıkma yasağı bugünlerde bir ayını doldurmak üzeredir. Takdir edersiniz ki, bu bir aylık süre az bir zaman değildir. Yasağa maruz kalan vatandaşlar artık bir hayli sıkılmaya başladılar. Nerede ise psikolojileri bozulup, bunalıma girecekler. Belki girenler bile olmuştur. Hani haksız da değiller. Bu durumda olanları biraz olsun rahatlatabilmek bakımından, hiç değilse haftada bir gün olsun, sokağa çıkmaları serbest bırakılabilir veya başka bir formül bulunabilir.
Bundan iki gün kadar önce bir vatandaş adeta yalvarırcasına bir TV kanalında konuşuyordu. Dediği şu, ben 65 yaşında olduğum için sokağa çıkamıyorum. Bu sebeple yasaklar yüzünden sahibi olduğum fabrikaya gidip gelemiyorum. İşlerimi takip edemediğim için yen iş de alamıyorum. Fabrika kapanma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Ne olursunuz bana izin veriniz de işime gidip geleyim, fabrikam kapanmasın diyor. Bu vatandaşımız yerden göğe kadar haklı değil mi? Böyle müteşebbis bir adamı yaşı 65 diyerek, evde pineklemeye mahkum etmek, kime ne kazandırır ki. Tabii ki, bu iş adamına talep ettiği iznin verilip verilmediğini bilmiyorum. Fakat öyle tahmin ediyorum ki, verildiğini de pek zannetmiyorum.
Yukarıdaki iş adamı örneğinde olduğu gibi, biz yaşlılarda kendi çapımız da başta bankalar ile alakalı işler olmak üzere, hiç bir işimizi halledemiyoruz. Her şey öyle, İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde ifade edildiği gibi, 112 - 155 – 156 nolu telefonları aramakla halledilmiyor. Yasaklılar, bırakınız diğer işlerini, en basitinden evinden 500 mt. uzakta bulunan bayiden gazetesini, fırından ekmeğini dahi alamıyor. Şayet, hasbelkader, herhangi bir sebepler ile de sokağa çıkma gafletinde bulundukları takdirde ise, hiç gözünün yaşına bakılmadan ceza kesilmektedir.
Yukarıda cezaların çok yüksek olduğundan bahsetmiştim. Bilindiği üzere, yasakları ihlal edenlere 3.150.oo Tl. ceza kesilmektedir. Memleketimiz şartları nazarı itibara alındığı takdirde, bu cezalar çok yüksektir. Şimdi, bu cezanın emekli birisine tatbik edildiğini farz edelim. Kesilen bu 3.150.oo Tl. ceza, muhtemelen o emeklinin iki aylık emekli maaşına tekabül etmektedir. ( En düşük emekli aylığı 1.500.oo Tl. dir. ) Bu durum bir emekli için yıkımdır. Onu açlığa mahkum etmek demektir. Bir emekli için bırakınız 3.150.oo TL ceza kesilmesini, 100.oo TL ceza kesilmesi dahi, onun için ilave bir külfet olacaktır. Öyle emekliler biliyorum ki, aldıkları emekli aylıkları ile kıt kanat geçinmek suretiyle, her ay sonunu dört gözle beklemektedirler. Her gün gazetelerde okuyoruz, TV lerde dinliyoruz. Bu gün yasakları ihlal eden 10 kişiye, 100 kişiye, 200 kişiye para cezası kesilmiştir. Biz de bunları bir haber olarak, okuyup ve dinleyip geçiyoruz. Fakat ceza kesilen vatandaşların maruz kaldığı sıkıntıları aklımıza dahi getirmiyoruz.. Bir de şu var ki, kesilen cezaların ödenip ödenmediği hususu da ayrı bir meseledir.
Yazımın başında bir tek meseleden bahsedeceğim demiştim. Fakat yazıyı yazarken aklıma başka bir mevzu geldi. Ondanda bahsetmeden geçemeyeceğim.. O da şudur. 4 – 5 kişilik bir ailesiniz ve aynı evde oturuyorsunuz. Ayni evde oturmanız münasebetiyle de haliyle bir arada oturup, kalkıyorsunuz ve aynı masada yemek yiyiyorsunuz. Bunlarda herhangi bir sıkıntı olmuyor. Ta ki, ne zaman bu aile ailecek arabamızla çarşıya gidip hem alışveriş yaparız hem de biraz hava alırız dedikler takdirde yolda polis önlerini keserek, bu arabaya üç kişiden fazla binmek yasak diyerek ceza kesmektedir. Özel araba da olsa genelgeye istinaden, önde, sadece arabayı kullanan bulunacak, arkada da cam kenarlarında olmak şartıyla iki kişi oturacakmış. Bu duruma göre ailenin diğer fertleri açıkta kalmış oluyor.. Bu durum şehir içinde belki bir şekilde telafi edilebilir. Fakat bu seyahatin yakın bir kasabaya veya başka bir vilayete yapılma mecburiyeti hasıl olduğu takdirde, şehirler arası ulaşımda son derece kısıtlandığına göre bu aile en azından iki araba ile gitmek mecburiyeti ile karşı karşıya kalacaktır ki, bu olacak bir şey değildir.
Acizane kanaatime göre, böyle bir uygulamanın müdafaa edilir bir tarafını göremiyorum. Zira Evde bir arada oturmak, aynı masada yemek yemek mahsur teşkil etmiyor da, nasıl oluyor da üstelik olarak da açık havada bu ailenin bir arada bulunması mahsurlu görülebiliyor. Bunu durumu anlamak mümkün değildir.
Yukarıda ki, iki hadiseyi anlatmamın sebebine gelince; sokağa çıkma yasağına riayet etmeyenlere verilen para cezaları, mesnedi ve sebebi her ne olursa olsun, birazda şu günlerde insanların içinde bulundukları haleti ruhiye ile tepki ile karşılanmaktadır.. Hiç kimse ben bu cezayı hak ettim diye düşünmemektedir. Hal bu şekilde olunca da öyle veya böyle ceza kesilenlerin tamamına yakını amansız iktidar muhalifi olmaktadırlar. Ben verilen cezaların haklı mı haksız mı olduğunu hususunu muhakeme etmek istemiyorum. Sadece, samimi duygu ve düşüncelerimi ifade ediyorum.
Netice itibariyle, bu günkü şartlar dahilinde verilen para cezaları sebebiyle, cezaya maruz kalanların tutumları dikkate alındığı takdirde, iktidar partisi, sayıları az veya çok da olsa, taraftar kaybına uğramaktadır. Bu cümleden olarak, son olarak esas söyleyeceğim husus şudur ki, belki bilmeyerek ve istemeyerek de olsa, amiyane tabirle iktidar partisi, bindiği dalı kesmektedir. Ben uyarma vazifemi yapmış olayım.