Modern insan hayatının büyük bölümünü öfke içinde geçiriyor. Hayatını olumsuz enerji ve olumsuz duygularla dolduruyor. Kendini geliştirmeye ve kendi potansiyelini gerçekleştirmeye neredeyse hiç zaman ve enerji ayırmıyor.
Modern insan veya günümüz insanı sürekli egosuna yatırım yapıyor. Hemen hemen bütün mal varlığını, kendinin değerli ve önemli olduğunu ispat etmek için harcıyor.
O yaptığı işin kendine hizmet edip etmediğinin bilincinde de değil… Çoğu zaman olayların içinde olay oluyor. Sürüp giden koşturmaca içinde yaşıyor… Candan bir dost bile edinemiyor. Etrafı hep derinliği olmayan insanlarla çevrili…
Devlerle yürüyemiyor, devlerin kitaplarını okuyamıyor. Kitap okumaya, hatta kitaba da karşı… Kendini göstermek için bir servet harcıyor, ama iki simit parası verip bir kitap bile almıyor. Lüks evi olsa da içinde dişe okunur bir eser yok. Bir tek ciddi kitap bile okumadan yaşıyor. Ama sürekli konuşuyor ve akıl veriyor….
Ve o acı haber bir gün karşısına çıkıyor. Nezle, grip yüzünden hastaneye gidiyor, ama kanserle karşılaşıyor. Hem de akciğer kanseriyle…
“Doktor beni kurtar, sekiz yaşında çocuğum var”, “Yapacağım işler var” diye doktora yalvarıyor. Sanki şimdiye kadar önemli ve kalıcı bir iş yapmış …..
Çareyi dışarıda arıyor. Yine kendi ortada yok… Kendinden yardım istemiyor…
Be hey kardeşim, sen çocuğunu düşünsen, onun önüne örnek bir hayat kordun. O zaman, hastalıkla yüzleşebilir, ölümü “hoş geldin, sefa geldin diye” metanetle karşılayabilir ve gözün geride kalmadan bu dünyadan göçüp gidebilirsin....
Lütfen, kendi iç dünyamızı zenginleştirmek için zaman ve enerji harcayalım. Biraz ruhumuzun sesine kulak verelim. Kendimizi işe yarar konuma getirelim….