Yüksek kaliteli yaşamın ve kaliteli bir insan olmanın en önemli faktörlerinden birisi, olumlu düşünmek ve yaklaşmak iken, en önemli hırsızlarından biri ise, olumsuz düşünmek ve eyleme geçmemektir. İlk defa karşılaştığımız bir probleme "olmaz" etiketi yapıştırdığımız zaman (negatif etiketleme), olmayacağını garantilemiş oluruz. Halbuki, çözümlenebilen her probleme olmaz gibi görünmesine rağmen, bir yolu olabilir yaklaşımı ile bakmak, uzun vadede o problemin başarı ile çözümlendiğini göstermiştir.
Eğer, İki Cihan Serveri Peygamberimiz, asr-ı saadetin ilk yıllarındaki olumsuzluklara bakarak, negatif yaklaşsa ve ümitsiz olsa idi. Yüce dinimiz bugünkü haline gelmezdi. Ulu Önder Atatürk, o günkü olumsuz şartlardaki ülkemizin içinde bulunduğu yetersizliklere odaklanıp ümitsiz olsaydı, bugünkü "Türkiye Cumhuriyeti Devleti''miz olmayacaktı. Merhum İş adamımız Vehbi KOÇ, küçük bir büfeden ülkemizin en büyük holdinglerinden birinin kurulabileceğine inanmasaydı, bugünkü Koç Topluluğu'nun meydana gelmesi imkansız olurdu. Aynı dönemdeki, birçok büfe sahibinin bugün esamesinin dahi olmamasının sebebi, onların büyüyebileceklerine dair inançlarının olmaması ve meseleye negatif yaklaşmaları idi.
Dünya otomobil devi Henry Ford, otomobil fabrikası kurmak için, bir banka müdüründen kredi talebinde bulunmuştu. Müdür, Ford'a şöyle dedi: "Otomobilin geleceği yok, sen at arabasına yatırım yap" diyerek kredi talebini geri çevirdi. Ford, müdürün olmaz telkininden arkasından gitseydi, sonuç ne olurdu?
Bundan 55 yıl önce ABD'de bir lisede edebiyat öğretmeni öğrencilerine, gelecekte meslek seçimleri ile ilgili bir kompozisyon yazmalarını ister. Bir kız öğrenci "pilot olmak istiyorum" başlıklı çok güzel bir kompozisyon yazar. Ancak öğretmen sıfır verir. Öğrenci ağlayarak sebebini sorduğunda, "öncelikle başlığınla kaybettin, bir erkek mesleğini tercih etmişsin" der. O kız bugün hala sağdır ve kıtalar arası uçan bir firmada kaptan pilotluk yapmaktadır. Eğer öğretmeninin olmazının peşine düşse idi, başarı da kaybolmuştu.
Çocukluğunu benim ilçem Bucak'ta geçiren ünlü sanatçımız Sümer Ezgü'ye iyi saz çalan bir ağabeyi (ismi bende saklı) sen bu işi yapamayacaksın demiştir. Sümer kardeşim o ağabeye kulak verseydi, sonuç malum. (Oğuzhan ilkokulu müdürüm olan, Sümer Ezgü kardeşimin babası merhum Ahmet Ezgü hocamı da bu vesile ile rahmetle anıyorum).
Günümüzde kullanmış olduğumuz, hatta olmazlarsa hayatımızda bir şeylerin eksik olacağına inandığımız bir çok gelişmeleri ilk ortaya atanların çoğu idam edildi, çoğu delilikle suçlandı, çoğu fikirlerinin gerçek sonuçlarını göremeden dünyadan ayrıldı. Sevimsiz hastalıklara yakalananların bazıları başaramayız diye düşündü ve hayatlarını kaybettiler. Bazıları da olumlu düşünerek mücadele ettiler ve hayatta kalmayı başardılar. Bazıları yüzündeki sivilceyi dert ederek, olumsuz düşünüp, oynaya oynaya kansere dönüştürürken, Nick Vujicic, iki kolu omuzundan ve iki bacağı kalçasından olmamasına rağmen, bugün uluslar arası arenada kendine güven ve mücadele ruhu ile ilgili çok başarılı konferanslar vermekte ve çok mutlu bir hayat sürmektedir. Elleri olmayıp da, ayak parmaklarıyla harikaları başaran nice güzel insan örneklerini de her zaman görmekteyiz.
Eğer bir probleme olumsuz yaklaşırsak, kabuğun altında yarayı görür ve onu beslersek, "ümitsizlik", "Karamsarlık", "geri çekilme", "korkma", "tembellik", "erteleme", "bahane bulma", "ileriyi görememe", "soruna odaklanma" vb. kaliteli yaşam hırsızları bizi derhal kuşatarak durdururlar. Artık, işin olmayacağı, problemin çözülmeyeceği, hayallerin gerçekleşmeyeceği ve gelişmenin olmayacağı garantilenmiştir.
Halbuki, ilk etapta olmaz gibi görünmesine rağmen her soruna, "mutlaka bir olabilirliği vardır", "yapanlar nasıl yaptı", "başlayınca adım adım mesafe kat edebilirim", "baltayı (aklımız ve gücümüz) bileyledikçe daha keskin olacaktır" "ben bir adım atınca Yaratıcım üç adım atacaktır, ben yürüyerek gidersem Yaratıcım bana koşarak gelecektir" yaklaşımlarına sarılıp, güvenerek; olumlu düşünüp eyleme geçerek, istikrarlı ve kararlı bir şekilde mücadeleye devam ederek, yarı yolda pes etmeyerek, engellerden korkmak yerine, onları mücadelenin birer olmazsa olmazı kabul ederek mutlaka kazanacağımıza ve başaracağımıza inanmalıyız.
O halde, hiç bir problem gözümüzü korkutmamalı, bizi olumsuz düşündürtmemeli, geriye döndürtmemeli, heyecanımızı ve coşkumuzu söndürtmemeli ve vücudumuza toksin ürettirmemelidir. Emeksiz yemeğin, vermeden almanın olmadığını gözden asla uzak tutmayarak, ne kadar zor görünse de, parçalara bölerek, zamana yayarak, danışarak, modelleyerek, öğrenerek, azmederek, makbul ter akıtarak, sinerji yaratarak, iyi niyet besleyerek, çevremizle uyum sağlayarak, Rabbimizin bize ihsan ettiği güç, zeka ve bilinçaltını hakkıyla kullanarak, başarılmayacak hiç bir zaferin olmadığını düşünüyorum.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah'a (cc) emanet olunuz.