‘En kolay kazanç, tasarruf yoluyla elde edilir.’
Eskiler ‘anasır-ı erbaa’ derlerdi. İnsanların ve bitkilerin varlığını sağlayan 4 ana (asıl) madde vardır: Toprak, hava, ateş ve su. Bunların ilk 3’ü sun’i olarak üretilebiliyor veya yerini tutacak başka varlıklardan faydalanılabiliyor. Mesela topraksız sebze ve meyve yetiştirilebiliyor.
Yerine başka bir madde kullanılamayan tek ana-asıl madde sudur.
Dünya yüzölçümünün % 80’i sularla kaplıdır. Bunun % 97’si, deniz ve okyanuslarda, % 3’ü ise nehirler ve göllerdedir.
Kullanılabilir durumdaki suyun % 70’i ziraat alanlarının sulanmasında, % 18’i temizlik işlerinde, % 10’u sanayi sektöründe tüketiliyor. % 2,5’u ise içmek maksadıyla kullanılıyor.
İşte bu sebeple israfından en çok kaçınmamız gereken madde sudur.
Ziraat ürünleri yetiştiriciliğinde, yeni sulama teknolojilerinin yaygın olarak kullanılmaması sebebiyle % 50 israf söz konusudur.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Eğitim, Bilim ve Kültür Araştırmaları Kurumu UNESCO’nun tespitlerine göre ortalama kültüre mensup bir insanın yıllık su ihtiyacı 1.800 M3’tür. 2016 yılında dünya nüfusunun, 7.500.000.000 olduğu tahmin edilmektedir. Buna göre dünyamızın yıllık toplam su ihtiyacı 13.500 Km3’tür. Kişi başına tüketilen 1.800 M3 suyun 5 kat fazlasını, israf ederek kullananlar olduğu gibi, onda birini bile bulamayanlar vardır. Dünya nüfusuna her sene 80.000.000 kişi ekleniyor. Bu artış her sene su ihtiyacının da 144 Km3 artması demektir. Yağmurlarla biriken ve yenileme yoluyla elde edilen su miktarı ise 100 Km3’ten azdır. Gerçek ap-açık ortadadır: İnsanoğlu, pek de uzak olmayan bir gelecekte, büyük bir felâketle karşı karşıya gelecektir. Karşılaşacağımız bu felâketin sebebi israftır. Tabiatın verdiklerini israf ediyoruz. İnsanoğlu, bir taraftan da tabiatın dokusunu ve verimliliğini kendi eliyle bozuyor. Tabiatın hor kullanılması ve bozulması da israftır. Orman alanlarının azalması sebebiyle bâzı bölgelerde sel felâketleri yaşanırken, bazı bölgelerde de öldürücü kuraklıklar hüküm sürüyor. Yerleşim bölgelerindeki aşırı yapılaşma sebebiyle toprağın su tutma özelliği kayboluyor.
Araştırmacılar, su israfının önlenmesi için bâzı tavsiyelerde bulunuyorlar:
1-Musluklardaki sızıntıların önlenmesi…
2-Banyo küvetini doldurup yıkanmak yerine, duşun altında yıkanılması ve daha az su akıtan duş başlıkları kullanılması…
3-Tuvaletlerde tasarruflu sifonların tercih edilmesi…
4-Bahçelerde, daha çok su isteyen bitkilerle daha az su isteyen bitkilerin gruplandırılması… Ve mutlaka sağanak hortumu, minik süzgeç veya zamanlayıcı kullanılması…
5-Traş olurken veya diş fırçalarken musluğun açık bırakılmaması…
7-Bulaşıklar elde yıkanırken, durulamanın akan musluğun altında değil, temiz suyun içinde yapılması...
Su kıtlığına yol açan bir başka etken de, su kaynaklarının kirletilmesidir. Kirletme de israftır. Kirlenen akarsular, üç-beş kilometre sonra kendi kendilerini temizleyebiliyorlar. Kirlenen durgun sular temizlenemediği için, insanlığın kaybıdır. Kayıp 2 yönlüdür: Hem su kullanılamaz hâle geliyor hem de kirli suda üreyen haşereler insan sağlığını bozuyor, ölümlere sebebiyet veriyor.
Yapılan incelemelere göre atık sular, tabii coğrafya şartları içerisinde 10 kilometre akıtılabilirse, tarım arazilerinin sulanmasında kullanılabiliyor. Bu tür su yenileme çalışmalarına bâzı ülkelerde başlanmıştır. Çok masraflı bir kazanma yoludur. Oysaki aynı miktarda su, israftan kaçınılır ise, hiç masrafsız olarak gerçek ihtiyaçlar için kullanıma sunulabilir.
Deniz suyunun yeniden kullanıma uygun hâle getirilmesi de çok pahalı bir teknolojidir. Arıtma işleminden arta kalanlar tekrar denize verildiğinde, mâliyet daha fazla yükselmektedir.
Dünyada, suyun kötü kullanılmasının, israf edilmesinin meydana getirdiği en büyük facia, kadim Türk yurdundaki Aral Gölü’nde yaşanmıştır. Mutlaka ders alınması gerekir.
Ülkemizde ekmek israfı da çok mühim boyutlardadır.
Başka bir yazının konusu olacaktır.