Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türklerde Devlet Kavramı

Türklerde ‘Devlet ebet-müddet’ kavramı hâkimdir. ‘Ebed-müddet’ ‘Sonsuz, süresiz’ mânâsında bir deyimdir.

Günümüze intikal eden bilgilere göre Türkler ilk devletlerini M.Ö. 220 yılında, ‘Hun İmparatorluğu’ adı ile kurdular. 2500 yıla yakın târih dilimi incelendiğinde, Türklerin devlet kurma kabiliyeti ve gücü çok yüksek olduğu görülür. Çok sayıda devlet kurmuş olduğumuzu düşenerek; ‘Fakat devlet yıkma kabiliyet ve gücümüz de yüksekmiş’ diyenleri ciddiye almak mecbûriyetinde değiliz. Çünkü yıkılan; devletler değil, hânedanlardır. Devletler kurum ve kurallarıyla aynen devam etmiştir. Kurulan yeni devletler, eskisinin Çin veya Moğol baskınlarıyla yıkılması, hânedan mensupları arasındaki bölünmeler ve göçler sebebiyle yeni topraklarda kurulmuştur. Göktürklerden Uygurlara geçiş hânedan değişikliğidir. Avar İmparatorluğu, göçler sebebiyle başka bölgede kurulmuştur. Selçukluların Gazne Devleti’ne son verdiği iddiaları tartışmalıdır. Dandanakan Savaşı’ndan sonra Gazneliler, Hindistan taraflarına gidip devlet olarak varlıklarını devam ettirdiler. Selçuklu Devleti’ne Moğollar son verdi. Osmanlı Devleti, halkı ve kurumlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etti. Kaldı ki devletler de insanlar gibi, asırlık çınarlar gibi; doğar, büyür, gelişir ve ihtiyarladıktan sonra ölür. Târih boyunca Türklerin çok sayıda devlet kurmalarının sebebi, dünyâ üzerinde çok geniş bir alana yayılmış olmalarındandır. Denilebilir ki yeryüzünde Türk atlarının nalı ile çiğnenmemiş toprak çok azdır. Yine denilebilir ki dünyâda Türker kadar geniş coğrafyaya yayılan ve hâkimiyet kuran bir başka millet yoktur. Bu özellik; Türklerin târihine ‘muhtşem’ sıfatı kazandıran sebeplerin en önemlisidir. 

Milletlerin hayat felsefeleri, dünyâ görüşleri, devletçilik, teşkilâtçılık ve kanun anlayışları dinî inançlarından, kültürlerinden, târihinden ve yaşadıkları coğrafyanın şartlarından şekillenir.

Eski Türklere göre Gök Tanrı kâinattaki düzeni devam ettirirken, yeryüzünde de hâkanlar, Gök Tanrı’dan aldıkları kut ile ülkelerini yönetirlerdi. Hâkanlar Gök Tanrı'ya karşı sorumlu olduklarının bilincindedirler. Cihana nizam vermekle görevlendirildiklerine inanırlar. Bu devlet felsefesi, Göktürklerden Karahanlılara, Selçuklulara, Timuroğulları’na, Osmanlılara kadar ve dünyânın değişik bölgelerinde kurulan diğer devletlerde aynen devam ettirilmiştir.

Türkler, düşmanı bol bir millettir. Özellikle kalabalık Çin nüfusu, Türkleri savaşçı olmaya ve savaşa her zaman hazır olmaya mecbur ediyordu. Sert bozkır iklimi ve hızlı hareket etme geleneği sağlam bünyeli bir milletin oluşmasına fırsat vermişti. Dünyâ devleti kurma, dünyâya nizam verme sorumluluğu ve prensibi;   Cihangir atamız Oğuz Han tarafından belirlenmiştir: ‘Güneş bayrağımız, gökyüzü çadırımızdır. Daha çok denizlere, daha çok ırmaklara doğru gideceğiz.’

Târih boyunca kurulan Türk devletlerinin en başta gelen görevi ‘Halka Hizmet ’ olmuştur. Halka hizmet anlayışı sebebiyle bozkır kültüründeki ‘Sürü çoban için değil, çoban sürü içindir.’ Deyişi; ‘Millet devlet için değil, devlet millet içindir.’ Şekline dönüştürülmüştür. Bu prensibe uygun hareket eden yönetimler başarılı olmuşlar, yönetimleri altındaki insanlar bir başka ifâde ile millet, yönetime destek vermiş, devletine sâhip çıkmıştır. Prensipten uzaklaşan kadrolar ise çeşitli etkenlerle yönetimden uzaklaşmak mecbûriyetinde kalmışlardır. ‘Devlet ebet-müddet’ şiarı bu şekilde devam edegelmiştir.