Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Âdile Sultan’ı Bilir misiniz?

                                                                                         (BİRİNCİ BÖLÜM)

Osmanlı Hânedânı  mensupları arasında yetişen tek kadın şâir olan  Âdile Sultan,  12 Şubat 1899 târihinde İstanbul’da vefat eti. Doğumu: İstanbul, 1 Haziran 1826.

Osmanlı haremine mensup olan bayanlar içerisinde Dîvân sâhibi tek sultandır. Sultan İkinci Mahmud Han’ın kızıdır.

Sultan İkinci Mahmud Han, iyi bir eğitim görmüş köklü bir kültüre sâhip, sağlam karakterli, yeniliklere açık, devlet ve millet menfaatine olan uygulamaları bulunan bir pâdişahtı. Güzel sesi vardı. Düzgün ve etkileyici konuşurdu. Fizik yapısı ile de çevresindekileri kolayca etkileyebilecek görünümdeydi. Mevlevî ve Nakşibendi tarikatlarına mensuptu. Güzel sanatların pek çok dalı ile yakından ilgilenirdi. Şair ve bestekârdı. Günümüze kadar gelen 26 bestesi vardır. Aynı zamanda iyi bir hânendedir. Âdile Sultan böyle bir babanın kızıdır ve babasının birçok özelliklerini tevârüs etmiştir.

Topkapı Sarayı’nda doğan Âdile Sultan’ın çocukluğu Dolmabahçe Sarayı’nda geçti.  4 yaşında iken annesi Zernigâr Hanım vefat, Sultan İkinci Mahmud Han, çok sevdiği kızını başkadın Nevfidan Kadın’ın terbiyesine verdi. Âdile Sultan bu olayı şu mısralarla şiirleştirmiştir:

Sonra oldu Nevfidan Kadın bana
Kendi evlâdı gibi sâdık ana.
Kimseye çeşmim yaşın sildirmedi.

Validem olmadığın bildirmedi.

Âdile Sultan dindarlığı ve yardımseverliği sebebiyle çok sevilen bir insandı. Şiirlerinin büyük bir bölümü dînî ve tasavvufîdir. Yazma olarak kitaplaştırıldı. Çok az sayıda ve yalnızca büyük kütüphânelerde bulunur. Kabri, sağlığında kendisi tarafından hazırlatılan Eyüp Sultan – Bostan İskelesi’ndeki Mehmet Ali Paşa Türbesi’ndedir.

Kaynak: Oğuz Çetinoğlu: Kronolojik Târih Ansiklopedisi. Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2007 C: 1, s: 408,209

Avukat Yazar Hicran Göze’nin kaleminden Âdile Sultan…

HAYIRLARA ADANMIŞ BİR ÖMRÜN SAHİBİ ÂDİLE SULTAN

Yüreğini dağlayan her felâketi şiirlere dökmüş. Gözyaşları hep şiir olmuş. Gerçek bir Müslüman ve gerçek bir derviş… Sâmiha Ayverdi ‘Bağ Bozumu’ adını taşıyan kitabında Ondan ‘İkinci Mahmud’un soy asaleti kadar ruh üstünlüğüne de sâhip olan bu müstesna kızından söz açmak isterken bir zamanlar mekân kurmuş olduğu Kandilli ’yi atlayıp geçmek nasıl olur?’ diyerek bahseder. Sâmiha Ayverdi’ye göre bir kışlaya benzeyen bu zevksiz bina ‘Köy halkına maide gibi nimet ve bereket dağıtan bir karargâhtır.

Kalbi kaybettiği dört evlâdının acısı ile dağlanmış bu kadın, evinin kapısını ve kesesini bütün muhtaçlara ve dertlilere açmıştır. Bu kapı yalnız Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa ile âilesine kapalıdır. Sultan, lüksün ve ihtişamın sembolü olan bu âilenin aynı zamanda Osmanlı’yı büyük dertlere uğratmış olduğunun da şuurundadır.

…..

Âdile Sultan on dört yaşında babası Sultan İkinci Mahmud’u ebedî âleme yolcu etti. Acısı büyüktü Bu acısını da gene mısralara döktü:

‘Öyle me’yûsum ki mislim görmemiştir bu cihân         
Validem cânım idi, hem vâlidim Mahmud Hân  
Kaldım onlardan sabiyy-i nâtuvan iken yetim    
Açtı kalb ü sineme firkatleri zahm-i azîm
’  

Tahta geçen ağabeyi Sultan Abdülmecid, babasının verdiği karara uyarak Tophane Müşiri Mehmed Ali Paşa ile evlenmesini kabul etti. Yirmi yaşında idi.

(DEVAM EDECEK)