“Teşekkür etmek” veya “şükretmek”… “Yani her sabah uyandığımızda, pencereden görünen yeni çiçek açmış erik dalına, maması verilmediği için sabırsızlanan kedimize, mucizevî renkleriyle yanı başımızdaki ceviz komodine bakıp her birine tek tek şükranlarımızı sunmak” diye vurguluyor Robert A. Emmons.
Kendi imkânlarımızdan en üst tatmini ve keyfi alabilmemiz için şükran duyma alışkanlığı kazanmalıyız. Her şeyden şikâyet etme ve şükretmesini bilmeme, sürekli üzüntü halinde olmamıza ve zevk veren durumlardan keyif almamamıza yol açar. Bu keyifsizlik, etrafında olup bitenlerin hiçbir anlam ifade etmemesi, her şeye tepkisiz kalmak, arkadaşlarının her sorusunu ve sözünü saçma bulmak, cevap bile vermek istememek, durmadan şikâyetçi olmak şeklinde olabilir.
“Gerçek keşif yolculuğu yeni yerler görmek değil, yeni gözlerle bakmaktır” diyen Marcel Proust çok haklıdır. Elimizdekine yeni gözlerle bakmak, elimizdekinin değerini bilmek… Sahip olmadığımızı arzulayarak, elimizdekini berbat etmemeliyiz.
Bir insan ne kadar keyifsizse hayat için o kadar az minnettarlık duyar. Depresyon, zevk alma duygusundan yoksun olma duygusudur. Depresif olanlar, gördükleri iyiliklerden mutluluk duymadıklarını veya keyif almadıkları için minnettar olamazlar. Depresifler hayatlarındaki iyilikleri fark etmeye daha az eğilimli olurlar.
Şükreden ve minnettar olan insanlar ise, kendiliğinden hayatlarındaki iyilikleri sayma eğilimindedirler. Geçmişteki olayları sorduğumuz zaman, minnettar olan insanlar olumlu olanları, depresif insanlar olumsuzları hatırlama eğilimindedirler.
Şükran kişinin dikkatini iyiliklere yönlendirmesini sağlar. Bu süreçte elinde olmayanları düşünmediği için kişinin depresyonda olma ihtimalini azaltır. Şükran duyan dikkatini kendinden başka birine yönelterek de depresyonu azaltabilir.
Şükranda, alıcı hediyenin merhametten, sevgiden, iyilikten verildiğinin farkına varır ve takdir eder. Takdir etmek, insanlara değer vermek, bağ kurmanın ilk adımıdır. Mac Cartney’in ifadesiyle “insanları önemsemediğiniz zaman Tanrı’nın yaratıcılığını sorgulamış olursunuz.”
Şükran, olumlu deneyimlerin tekrar kazanılmasını sağlamaktadır. Mark Twain diyor ki “Bir komplimanla iki ay yaşayabilirim.” Övülen davranış tekrarlanır.
Bir insanın zihnini aynı anda iki farklı düşünce meşgul edemez. Bu sebeple şükran duyan kişi üzülmek için fırsat bulamaz. Enerjimizi tüketen şeyleri düşünmek yerine enerjimizi artıran insanları ve olayları düşünebiliriz.
Yüce Kur’an’da “Biz, şükredenleri ödüllendiririz (karşılığını ileride vereceğiz)” buyurulmaktadır (Al-i İmran, 145).
Tarihte en önemli sabır ve şükretme sembollerinden biri Hz. Eyüp Peygamberdir.
Şükretmeyi alışkanlık haline getiren minnettar insanlar hayatlarında olan her şeyi bütünüyle hediye olarak görürler ve kendilerini ödüllendirilmiş hissederler. “Bütün iyilikler hediye gibi görüldüğünde daha iyi görünür” der Gilbert Chesterton.
Sağlıklı ve mutlu olmak için, zaman zaman hayatımızdaki iyiliklere ve bize sunulan hediyelere dikkat etmemiz gerekir. Bu hediyeler, basit zevkler, hayatımızdaki insanlar, güçlü yanlarımız, doğal güzellik anları veya başkalarından gelen iyilikler olabilir. Bu hediyeler için şükretmeli, şükran duymalıyız. O zaman hayattan daha çok keyif alabiliriz.
Mutluluğun temel unsuru şükran duygusudur. Her şeye sahip olan kişi eğer sahip olduklarına değer vermiyorsa kendini kötü hisseder, hayattan keyif alamaz.
Şükran, insanın bildiği en sevinçli anları üretir. Pek çok insan, şükran duydukları anları, hayatlarının en iyi anları olarak tanımlamışlardır.
Kaynaklar
• Robert A. Emmons. Teşekkür Ederim, çev. Neslihan Kül, Doğan Kitap, İstanbul, 2019.
• Zülfikar Özkan, Duygusal İletişim, Hayat Yayınları, İstanbul, 2015.