Siyasal toplumların sivil toplumlara, dönüşmekte olduğu bir dünyada, sivil kuruluşlar siyasal kuruluşlara, siyasal kuruluşlar sivil kuruluşlara özenmektedir. Her iki kesimin birbirinin yerine göz dikmesiyle, görev ve sorumluluklar birbirine karışmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının, görevlerini yerine getirmedikleri dönemlerde, edebiyatçıların sorumlulukları katlanarak artmaktadır. Çünkü toplumlar geçmişten geleceğe edebiyatçılarla taşınırlar. Edebiyatları yoksul olan toplumların, gelecekleri aydınlık olmaz.
*
Tarihçiler bilinen geçmişten, edebiyatçılar bilinmeyen gelecekten haber verirler. Edebiyatçıları olmayan toplumlar, kıraç topraklara benzerler. Bunun için toprakları, Yunus şiirleriyle yoğurulan Anadolu'da, edebiyat medeniyet için bilinir. Her güçlü medeniyetin güçlü edebiyatı, her güçlü edebiyatın güçlü medeniyeti vardır. Ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla medeniyetler edebiyatlarla inşa edilir. Edebiyatlar hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren kitaplara yansır. Ve kitaplarla toplumlar binlerce yıl yaşamış gibi, bilgi ve bilgelik kazanırlar. Medeniyetler tekrar tekrar okunan kitaplarıyla medeniyet olurlar.
*
Medeniyetler gibi, edebiyatlar da, hayatı bütün boyutlarıyla kuşatan, hayata renk ve tat kazandıran bir değerler bütünüdür, bir zenginlikler manzumasidir. Akif İnan'nın "Edebiyat ve Medeniyet Üzerine" kitabında vurguladığı gibi, medeniyetsiz edebiyatların derinliği, edebiyatsız medeniyetlerin kalıcılığı olmaz. Hem ekonomik, hem siyasal, hem kültürel kuruluşlar, ülkelerinin edebiyatlarının olduğu kadar medeniyetlerinin de aynalarıdır.
*
Medeniyetler ülkelerin geçmişlerine, edebiyatlar geleceklerine ışık tutarlar. Medeniyetler geçmişte verilen eserlerin, edebiyatlar gelecekte verilecek eserlerin habercileri olurlar. Edebiyatlar medeniyetlerin üniversiteleridir. Medeniyetler canlılıklarını edebiyatlarıyla korurlar. Üniversiteler edebiyatlarla medeniyetler arasında köprü olmaktan daha çok merkez olma görevi yüklenirler. Ve iki alanı altın oranda harmanlarlar.
*
Dünyanın her ülkesinde üniversiteler, sürekli araştırmak, sürekli sorgulamak, sürekli gelişmek zorundadırlar. Araştırma özürlü, sorgulama özürlü, gelişme özürlü üniversiteler, dünyanın düşünce ve eylem birikimine katkıda bulunamazlar. Üniversiteler dünyada barışın mimarları olmazlarsa, savaşın mimarları olurlar. Son iki yüzyılda savaşların kazananları, barışların kaybedenleri olmamıştır.
*
Anadolu'da medeniyet denilince akla Sinan, edebiyat denilince akla Yunus gelir. Türkler Anadolu'daki bin yıllık tarihlerinde, Yunus gibi yaşamışlar, Sinan gibi inşa etmişlerdir.
*
Anadolu'da edebiyat medeniyet için bilinmiştir. Edebiyatsız medeniyetin güçsüz, medeniyetsiz edebiyatın etkisiz olacağına inanılmıştır.
*
Tarihin her döneminde, edebiyatı zengin olan toplumların, medeniyetleri kalıcı olmuştur.