Kuşaktan kuşağa aktarılan efsaneler, sözlü kültürümüzün en yaygın örneklerinden olup Anadolu’nun her yöresinde farklı şekillerde anlatılmaktadır.
Efsanelerin temelinde topluma ders verme gibi bir takım mesajlar vardır.
Yaygın olan efsaneler içerisinde en göze batanlar ise taş kesilme efsaneleridir.
Bu efsaneler, sözlü anlatımla “taş kesilme” şeklinde somutlaştırılmaktadır.
Erzurum ve havalisinde taş kesilme efsaneleri bir hayli yaygındır ve bu efsanelerdeki genel tema; ejder, çoban ve sürü üzerine kurgulanmıştır.
Hınıs’ın Kız Musa köyünde, Köprüköy’de ki Çoban Dede’de, Olur’un Ürek ve Aspires düzlüğünde taş kesilme efsaneleri anlatılmaktadır.
Abdurrahman Gazi Türbesi’nin yukarısında ejderhaya benzeyen taş parçaları için bir taş kesilme efsanesi vardır.
Çocuk yaşlarımızda gittiğimiz Abdurrahman Gazi Türbesi’nde ejdere benzetilen bir taş yığınını bize gösterdiklerinde bir hayli korkar bu canavarın canlanıp bizi yiyeceği endişesine kapılırdık.
Kız Musa Efsanesi
Uzun yıllar önce şehrin kanaat önderlerinde Abdulgafur Has Hoca’dan (Efe) bir taş kesilme efsanesini dinlemiştim.
Kurbanlı Köyü
Gafur Hoca ile geçmişe dayanan özel bir hukukumuz vardı. Kendisi Tufanç köyünde oturmasına rağmen bazen dostlarını Çat’a bağlı Babaderesi köyünde ağırlardı.
Hoca Efendi’nin kendi köyü olan Babaderesi’ne gittiğimizde hoş sohbetler eşliğinde fevkalade güzel ağırlanırdık.
İşte böyle bir misafirlik anında köy mezarlığında at, ok, yay, koyun, testi gibi motifler bulunan mezar taşları dikkatimizi çekmişti.
Geçmişe ait belge niteliğinde olan bu mezar taşlarının kültürel bir miras olduğu üzerine konuşmuştuk.
Gafur Hoca, bu mezar taşlarının Akkoyunlu’lardan kaldığını, etrafta buna benzer çok sayıda taşın bulunduğunu anlatıp, sözü Kurbanlı köyü ile Başköy arasındaki efsaneye getirmişti.
Baş köy
Gafur Hoca, sürülerini otlatan bir çobanın ikindi vaktinde Aktaş mevkiine geldiğinde karşısında bir ejderha gördüğünü, bunun üzerine korkup Allah’a yakarışta bulunduğunu, duasının kabul olup, ejderhanın taş kesildiğini anlatmış, biz de bu efsaneyi ilk kez duymuştuk.
Efsaneye göre çoban, Allah’a ejderhayı taş kesmesi için yalvarır ve duasının kabul edilmesi halinde yedi tane kurban keseceği vaadinde bulunur..
Çobanın duası kabul olur ve ejderha taş kesilir. Köyüne dönen çoban zamanla Allah’a vermiş olduğu sözü unutur. Bir ara aklına, verdiği söz gelir. Kurban adamaktansa kafasındaki yedi tane biti parmakları arasında ezer ve sözünü yerine getirdiğini zanneder.
Bu olaydan sonra Allah, çobanı ve sürüsünü taş keserek cezalandırır. Efsaneye göre bu bölgede hem ejderin hem de çoban ve sürüsünün taş kesilmiş olduğuna ve orada bulunan taş kümelerinin de bu olayı yansıttığına inanılır.
O günlerde bu taş kesilme efsanesinin yaşandığı bölgeye gitmek istedikse de yaşanan terör olayları yüzünden bu düşüncemizi gerçekleştiremedik.
Yıllar sonra dönemin ünlü gazetecisi Savaş Ay bu efsanenin izini sürmek için Erzurum’a geldiğinde taş kesilme efsanesini bir daha hatırlamıştık.
Anadolu Efsanelerinin peşinde koşan Savaş Ay’ın Erzurum’da ki bir efsaneyi gündeme taşıması şehrin sözlü kültürünün duyurulması açısından çok anlamlıydı.
Hele usta gazetecinin “ ERZURUM DAĞLARI KAR İLE BORAN. OHHH YİNE GELDİM ŞÜKÜR Kİ. ERZURUM'DA, DADAŞLAR DİYARINDAYIM YİNE. HAVASI, SUYU, ADAMI HAS MEMLEKET PARÇASINDAYIM Kİ KEYİFLENMEMEK MÜMKÜN DEĞİL.” sözleri hepimizi gururlandırmıştı.
1954 yılında Gaziantep’te doğan Savaş Ay, 1974 yılında Dünya Gazetesi’nde muhabir olarak gazetecilik mesleğine başlamış, çeşitli gazetelerde çalışmış, ülke onu yapmış olduğu A Takımı, Tozlu Yollar, Sokak Arası, Muhabir isimli programlarıyla tanınmıştı.
“Beyaz Tebeşir” kampanyası ile eğitime destek veren Savaş Ay, 1992 yılında Gazeteciler Cemiyeti tarafından “yılın en iyi gazetecisi” ödülünü almıştı.
Altı kitabı bulunan Savaş Ay 2013 yılında vefat etmiştir.
KAYNAKÇA.
Sakaoğlu Saim,101 Anadolu Efsanesi, Akçağ, Ankara, 2011
www.sabah.com.tr. 12.04.2005