Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Vicdan ve Liderlik

Vicdan, içimizdeki ahlaki yasadır. Ahlaki yasa ile  davranışın örtüşmesidir. Birçok kimse, vicdanın, Tanrının  çocuklarına seslenmesi olduğuna inanır.  Pek çok düşünür neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin insanın içinde bir duygunun varlığını kabul eder.
İnsanlar  vicdanlarına göre çalıştıklarında, zihinleri  bütünlük ve huzura kavuşur.  Vicdanlarına göre  yaşamayan insanlar ise içsel bütünlüğü ve zihin huzurunu yaşayamazlar. Çünkü onların  ilişkilerini egoları kontrol eder.
Az veya çok tanınmış ve etkisi büyük olmuş insanların en büyük özellikleri  vizyona, disipline, tutkuya ve vicdana sahip olmalarıdır.
Kişinin vizyonunu, disiplinini ve tutkusunu vicdanı yönettiğinde liderlik başlar. Başka bir ifadeye ahlaki yetki olmadan resmi otorite başarısız olur.
Büyük Lider Atatürk’ün,  vizyonunu, disiplinini ve  tutkusunu  vicdanı yönetmişti. Büyük lideri büyük başarıya götüren vicdanıydı.
Vizyon,  zihin gözüyle geleceği  görmektir. Vizyon uygulamalı hayal gücüdür. Her şey iki kere yaratılır.  İlki zihinsel, ikincisi ise fiziksel yaradılış.
Disiplin, vizyonu gerçekleştirmek için  gereken fedakarlık ve iş bitirmedir. Disiplinli olanlar gerçekten özgürdür. Disiplinli olmayanlar, ruh hallerinin, istek ve tutkularının köleleridir.
Tutku, şevk ve istek duymadır. Tutku, insanı  sorunun parçası olmaktan kurtarır, çözümün parçası durumuna getirir.  Yunan kökenli bir felsefe iş yapma konusunda şöyle bir  sıralama  orta koymaktadır:  “Kendini tanı, kendini kontrol et, kendini ver.”
Konuyu açıklığa kavuşturmak için yakın tarihten örnekler verelim:
George Washington, bağımsız ve birleşik bir millet  kurma vizyonuna sahipti. Askerlerin kaçmasını engellemek için kendini disiplin altına aldı. Özgürlük ülküsüne tutkundu. Washington, vizyonu,  disiplini, tutkusu ve  vicdanı sayesinde amacına ulaşmıştır.
Mohoandas K. Gandi’nin ömür boyu atanmış veya seçilmiş bir grevi yoktu. Bununla birlikte Hindistan’ın bağımsız bir devlet olmasında büyük rolü vardır. Resmi otoritesi yoktu ama, ahlaki otoritesi o kadar güçlüydü ki sonunda politik iradeyi şekillendirmişti. Kendi hayatını, ülkedeki yabancı toplulukların ve Britanyalıların  içlerinde yaşayan evrensel vicdani çok güçlü bir farkındalıkla  yönetti. Gandi’nin  vizyonunu, disiplinini ve  tutkusunu vicdanı yönetiyordu.  Ahlaki  otoritesi vardı ama, resmi otoritesi yoktu. Sonuçta dünyadaki en büyük ikinci ülkenin önderi ve kurucusu oldu.
Adolf Hitler, bin yıl hüküm sürecek  üstün Arı Irk vizyonunu tutkuyla dile getirmişti. Dünyanın görmüş olduğu en disiplinli  askeri ve sanayi mekanizmalarından birini oluşturmuştu. Nefret ve yıkıma yönlendirdiği  kitlelerde fanatik bir  bağlılık ve korku uyandıran ateşli hitabeti, onun dahice duygusal zekasını açıkça göstermiştir. Fakat Hitler'in vizyonunu,  disiplinini ve tutkusunu  vicdanı yönetememiştir. Hitler ego tarafından yönlendiriliyordu. Vicdan eksikliği  onun çöküşüne yol açtı.
Stephen  R. Covey,  Liderlik ve vicdan arasındaki  ilişkiyi aşağıdaki gibi bir  şekille ortaya koymaktadır (s. 344).
Yüksek ahlaki otoriteyi sahip insanlara eninde sonunda  resmi yetkinin de verildiğini tarih bize göstermektedir. Güney Afrika’nın Mandelası gibi .
Yüce peygamberimiz buyuruyor ki: “İki nimet vardır ki insanların çoğu onun kıymetini bilmezler: Vücut sağlığı ve vicdan rahatlığı.
KULLANILAN KAYNAKLAR
COVEY, Stephen, 8.inci Alışkanlık- Bütünlüğe Doğru, çev. SezerSonur- Çağlayan Erendağ, Sistem  yayıncılık, İstanbul, 2005.
ÖZKAN, Zülfikar. Bilincin Gücü, Hayat Yayınları, İstanbul, 2002.
ÖZKAN, Zülfikar. Bilgeliğe Yöneliş, Hayat Yayınları, İstanbul,  2013.