Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Ayasofya Câmii - 2

Ayasofya Camiinin Fatih Sultan Mehmet Han tarafından imzalanan vakfiyesinden tercüme edilmiş bölümler:

Bismillahirrahmanirrahîm

Allah’ın en yüce ismiyle başlanır ve O’nun âlî zikriyle başarıya ulaşılır.

Hamd Ol Allah’a olsun ki; insan nev’inden bir kısım fertleri irâde-i ilâhiyyesiyle adâlet ve ihsân yolunda gitmeğe tam olarak muvaffak eylemiş; cenneti, ilimler ve hayırlı amellerle nefsini tezkiye edip kemale erdirerek ona tevelli eden âbid kullarına lâyık bir vaki eylemiştir. Onun nimetleri, tahdit ile ihâta etmekten yüce ve saymakla hasr etmekten âlîdir. ‘O öyle bir ilâhdır ki, kullar ümitlerini kesmişken feyzini (yağmuru) indirir ve rahmetini her tarafa neşreder; kullarının velisi (sâhibi) ve en çok hamde lâyık olan Hamîd’dir. (Şûrâ / 28) O, kendisine sadaka-i câriye ile yaklaşmak isteyenlere ecir ve mükâfatını tam olarak vermiş ve onlara kapıları kendilerine tamamen açık olarak altlarından nehirler akan Adn Cennetlerini hazırlamıştır. (Sad 3/ 50)

O Allah’a ni’metlerine karşılık gelebilecek şekilde bir hamd ile hamd etmek ve bize ettiği keremine denk olabilecek bir şükürle şükretmek istiyoruz. Bunu yaparken de hakkıyla O’na hamd edebilmekten ve şükrünün hakkını yerine getirebilmekten aciz olduğumuzu itiraf ediyor ve Arap ve Acem’in seyyidi olan Hz. Peygamber’in söylediği şu kelâmı söylemekle yetiniyoruz: ‘Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden teşbih ve tenzih ediyoruz. Seni şanına lâyık bir ma’rifetle tanıyamadık. Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden teşbih ve tenzih ediyoruz. Sana nimetlerine karşılık gelecek şekilde hakkıyla şükredemedik.

Salât ve selâm, Allah’ın kendisinin kendi nusreti ve mü’minlerle teyid eylediği; mü’minlere Allah’ın âyetlerini okuyan, daha evvel açık bir dalâlette olsalar bile onlara Kitab-ı Îlâhî olan Kur’ân’ı ve hikmeti öğreten; nebi ve resûllerin seyyidi olan; Allah’ın ‘Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya / 107) iltifatına mazhar olan ümmî peygambere olsun. O’nun maddî ve mânevî kirlerden uzak ve yüce kalan, Allah’ın kendilerinden maddî ve mânevî kirleri giderdiği ve onları mânen ve maddeten tathir ettiği zeki ve zarif âline de olsun. Ayrıca, O’nun hayırlı ve büyük olan sahabelerine, iyi ve kerîm olan etbâ’ına da olsun.

Besmele, hamdele ve salveleden sonra; her iz’an ve akıl sâhibi olanlar ile edeb ve irfan sâhibi bulunan insanlara vâzıh ve âşikârdır ki, şer’-i sâhih (doğru din) ve dürüst akıl göstermektedir ki, insanın ebedî saâdeti ve nefsin sermedi siyâdeti, kendisi için doğru ve hayırlı olanı bilmesi ve onunla amel etmesidir. Aynı şekilde iz’an ve idrâki bütün akıllara gerekli olan şer’-i şerifde burhân (şer’î delil) ile sâbittir ki, sadaka-i câriye, en güzel hayrattandır ve özellikle de şer’î işlerde, hakîki ilimler ile kudsî ma’rifetlerin tahsilinde kendisinden yararlanılan sadakalar, en güzel olanlarıdır.

Bütün bu şerh ve tâ’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı hâliyle vakıf olmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez. Asılları maksatları dışında bir başka hâle çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdâhale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır; Levhi, Kalemi, Arşı, Kürsi’yi, gökleri ve yeri koruyan Allah’ın hıfzı ve inâyetiyle mahfuzdur. Üzerinden süre geçtikte bu vakfı tekid edecektir; zaman yenilendikçe vakfı daha da yerleştirecektir.

Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Âhirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sâhibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idâreciler tarafından tâyin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi hâline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir.

(DEVAM EDECEK)