Esad Rejimi, ülkesinin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve hâkimiyetini korumak maksadıyla ve Rusya ile İran’ın desteğini alarak ABD’nin desteklediği bölücü terör örgütlerine karşı savaşıyor.
PKK terör örgütünün uzantısı olan PYD - YPG – SGD örgütü, tecâvüzlerini artırınca Türkiye, 444 kilometre uzunluğunda, 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturmak maksadıyla harekât başlattı. Harekâtın 10. Gününde 120 km uzunluğunda, 32 km. derinliğindeki bölgede hâkimiyet sağladı. ABD müdâhil olunca, 120 saatlik ara verildi. Mühletin son dakikalarında Soçi’de anlaşmaya varıldı. Buna göre:
1-Suriye’nin siyâsî birliği ve toprak bütünlüğü korunacak. 2-Türkiye’nin sınır güvenliği sağlanacak. 3-150 saat içerisinde PKK-PYD-SGD güçleri Türkiye sınırından uzaklaştırılacak. 4-Türk ve Rus ordusu bölgede kontrol
Hâdiseleri yakından tâkip edenlerin tahminlerinde iç açıcı hususlar bulmak mümkün değil.
1-Rusya’nın desteğine rağmen Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruması çok zordur. Hatta mümkün değildir.
2-Türkiye’nin sınır güvenliği ancak Türkiye tarafından korunabilir. Hiçbir devletten âtıfet bekleyemeyiz.
3-PKK-PYD-SGD güçleri bir ihtimalle ve ancak geçici olarak Türkiye sınırından uzaklaştırılabilir. Kısa bir süre sonra tekrar eski mevzilerine yerleşirler.
4-Rusya’ya güvenilmez. Bilindiği gibi PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor.
Neler yapılabilir?
Türkiye’nin sınır güvenliği ile Suriye’de barışın sağlanması yakından bağlantılıdır. Türkiye, Soçi Anlaşması’na göre Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacaksa, Suriye ile masaya oturmalı.
ABD’nin PKK-PYD-YPG-SGD terör örgütünü desteklemekten vazgeçmesi imkânsız gibi görünüyor. Bu imkânsızlığı aşmak, ancak ve zayıf bir ihtimalle Ankara, Moskova, Şam, Tahran ve Bağdat ittifakının oluşturulmasıyla mümkün olabilir. Bu ittifakı gerçekleştirebilmek için bütün imkânlar kullanılmalı, ihtimaller denenmeli.
Türkiye’nin Suriye topraklarında uzun müddet bulunması, milletlerarası kuruluşların kabulleneceği bir durum değildir. Ne yapılacaksa kısa zamanda yapılmalıdır.
444 veya 120X32 kilometrelik sâhada bir şehir veya yerleşim bölgesi tesis etmek yüksek mâliyetli bir projedir. Türkiye tek başına üstlenemez. Mesele ile alakası olan veya olmayan devletler projeye maddî destek vermezler.
Sözü edilen yerleşim bölgesi tesis edilse bile sığınmacıları burada iskân etmek de çözüm olamaz. Türkiye ve Rusya, bölgeden ayrıldıktan sonra terör örgütleri bir gün içerisinde bölgeyi ele geçiriverir.
Sınırımızın hemen ötesinde batı emperyalizminin desteğini almış, ülkemizi ve diğer bölge ülkelerini bölmeye kararlı bir terör örgütü vardır. Bu gerçek bilinmeli, plân ve projeler buna göre yapılmalı.
Çözüm çok zordur fakat inkânsız değildir. Her şey Türkiye’nin kararlılığına bağlıdır.
Suriye’deki iç savaşın Türkiye’nin beka meselesi olduğu asla unutulmamalıdır.
Bilinmeli ki hiç bir büyük devlete, emperyalist zihniyete, süper güce güven olmaz. Ülkeler arasında iyi ilişkilerdeki devamlılık, dostluk zemininde değil, menfaat bağlarıyla sağlanabilir.
ABD, bölgede dört ülkeyi (Irak, Suriye, İran ve Türkiye) bölmek suretiyle, Akdeniz'e kıyısı olan ve İsrail güdümünde ve himâyesinde bulunan bir Kürt devleti kurma projesinden vazgeçmez. Bu durum bölgedeki Kürtlerin de aleyhinde olacaktır. Bu gerçeğe onları inandırmak mecburiyetimiz vardır.
Bütün bunlar; Türkiye’nin askerî, siyâsî, iktisâdî sâhada, daha ileride ve daha yukarıda bir konuma erişmeden, içeride birlik ve huzuru sağlamadan gerçekleştirilemez.
Sözün özü; bir ülkenin yönetimde adâlet sistemi çöküntüye uğramışsa, o ülkenin insanlarında ahlâkî çöküntü yaşanıyorsa, o devleti ve milleti, yok olmaktan hiçbir beşerî güç kurtaramaz.
Tek ümidimiz var: Biz, herhangi bir ülkeden daha şanslıyız. Târih boyunca korunduk. Niyaz edilir ki koruyucumuzla bağlarımızı gevşetmeyelim.
(BİTTİ)