Suriye’nin çok kısa târihi:
Suriye toprakları târihî süreç içerisinde İbrâniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Makedonyalı İskender, Romalılar ve Bizanslıların hâkimiyeti altında kaldı. Bu dönemde Suriye halkı Putperest idi. Suriye, Hz. Ömer döneminde (634-644) Müslüman Arapların eline geçince, bölge halkı Müslüman oldu.
Emeviler’den sonra Abbasiler ve Selçuklular dönemi başladı. Selçukluların zayıflamasıyla hâkimiyet Memlûklulara geçti. 1516 yılında Mercidâbık Zaferi ile Osmanlı dönemi başladı. 1918 yılına kadar 402 yıl devam eden bu dönem, bölge halkının en huzurlu yıllarıdır. Kısa süren İngiliz hâkimiyetinden sonra Fransızlar geldiler. Ayaklanmaları önlemek maksadıyla 1943’de tanınan kısmî bağımsızlıkla Şükrü el-Kuvvetli Cumhurbaşkanı seçildi. 1946’da Fransızlar çekildiler. Karışıklıklar devam etti. 1949’da ihtilal oldu, Kuvvetli, görevden uzaklaştırıldı. Baas Partisi yönetimi başladı. Komünizme yakın bir rejim uygulandı. 1957’de Mısır ile birleşti, 1961’de ayrıldı. Kuvvetli’nin yerine önce Albay Hüsnü ez-Zâim, dört ay sonra yeni bir darbe ile Albay Sâmi el-Ninnâvi, iki ay sonra başka bir darbe ile Albay Edip Çiçekli, 1954’de Çiçekli’yi deviren Albay Faysal el-Atasi, 1966’da Sâlih el-Cedid yönetime geldi.
1967 Arap-İsrâil Savaşı’nda Suriye tekrar karıştı. 1970’de ise son bir darbe ile Hava Kuvvetleri komutanı Hâfız Esad, Suriye’nin yönetimini ele geçirdi. Hâfız Esad muhâliflerini bertaraf etti. Arap ve Alevi olmayan halkından 300.000 kişiyi katletti. Katledilenler arasında Türkler önemli bir yekûn teşkil ediyordu. PKK’nın bebek katili başı Abdullah Öcalan’ı ülkesinde barındırdı ve destekledi. Hafız Esad 2000 yılında öldüğünde, Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Londra’da göz hekimliği dalında ihtisas öğrencisi olan oğlu 1965 doğumlu Beşar Esad, 35 yaşında Cumhurbaşkanı oldu. Beşar Esad babası gibi zâlim değildi.
11 Eylül 2001 olaylarından sonra, kurt ile kuzu masalını andıran bir tarzda, Suriye’nin teröre destek verdiğini iddia eden ABD tarafından kara listeye alındı. 18 Aralık 2010 târihinde başlatılan Arap Baharı, Tunus ve Libya’dan sonra Suriye’ye sıçratıldı. Türkiye ABD’nin yanında yer alınca, Suriye yine karıştı. Sivil halk katliama mâruz kaldı.
Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığınmalar başlamadan önce Suriye nüfusunun % 88,8’i Arap idi. Kendilerini ‘Kürt’ olarak ifâde edenler % 6,3, geri kalan % 5 ise Ermeni, Türk, Çerkez ve Asurilerden oluşmakta idi. Günümüzde oranlar büyük ölçüde değişmiştir.
15 Mart 2011 târihinden sonra Türkiye ve Suriye
ABD; Türkiye, Irak, Suriye ve İran topraklarının bir bölümünde, ABD ve İsrail’in güdümünde bir Kürt devleti kurulması projesini uygulamaya koyabilmek için Suriye’de iç isyan çıkardı.
Beşar Esad, ABD’nin tahrikiyle çıkan karışıklıkları ağır silahlarla, bir iddiaya göre de ek olarak zehirli gaz kullanarak bastırma yoluna gitti. Ordunun bir bölümü, ‘Özgür Suriye Ordusu’ adı ile teşkilatlanarak Esad rejiminin karşısında yer aldı. Bu hâdiseler karşısında Türkiye, Esad aleyhtarı, ABD taraftarı bir tutumu tercih etti. Rusya ve İran Esad’ı destekledi. Başı Kürtlerle dertte olan Irak net bir tavır ortaya koyamıyor. Fransa ve İngiltere, az sayıda askerle koalisyon ortağı olarak ABD’ye destek veriyor.
Bu hâdiseler sebebiyle 5.300.000 Suriyeli, Türkiye’ye sığındı. Gelenler için 40.000.000.000 (kırk milyar) dolar harcamak mecburiyetinde kaldık. Sığınmacılar sebebiyle Türkiye’nin sosyal ve demografik yapısında meydana gelecek problemlerin ne boyutta olacağı ise bilinemiyor.
(DEVAM EDECEK)