Mutlu evlilikte her eşin kendi hayatı vardır. Eşler, aralarında onları birbirine birleştirecek köprüler kurarlar. Bununla birlikte kendi bütünlüklerini ve onurlarını her zaman korurlar. Çünkü onlar ilişkilerin, ne kadar güçlü olursa olsun, geçici olduğunu ve sonunda yine kendileriyle başbaşa kalacaklarının farkındadırlar.
Her şeyini bir evlilik ilişkisine bağlayan bir kişi, bu evlilik ilişkisi eşinin ölümü ile sonuçlanması durumunda, “Şimdi ben ne yapacağım?” diye sorur. Bu durum çok acı ve üzüntü vericidir.
Eşini seven kişi, bu sevgi ortamında, karşısındaki eşinin varlığını her yönüyle geliştirmesini de ister. Eşinin kendini geliştirmesi için onu yüreklendirir ve onun için çaba sarf eder.
Mutlu ailelerde eşler ayrı ayrı değil, birlikte gelişirler. Yanyana, el ele sürekli gelişim içinde hayatlarını sürdürürler. Birbirlerinin varlığında eriyip gitmezler. Her eş benzersiz bir varlıktır. Bu sebeple birbirlerinin varlığında eriyip yok olmazlar.
Halil Cibran “Ermiş” adlı muhteşem eserinde, diyor ki, “ Birlikte şarkı söyleyin, dans edin, neşelenin, ama birbirlerinizi yalnız bırakın. Birlikte ayakta durup sevgi tapınağının sütunlarını oluşturun, ama tapınağı ayakta tutmak için birbirinize çok fazla yanaşmayın, ayrı ve bağımsız olarak durun. Meşe ve selvi ağaçları birbirlerinin gölgesinde büyüyemezler. ”
Evet, hiçbir zaman başkasının gölgesinde büyümeyin. Siz bir kişisinin, eşiniz başka bir kişi. Birlikte iki kişi olursunuz. Siz bir “ben” siniz, o bir “ben”. Birlikte bir “biz” oluşturursunuz
Kaynaklar.
Zülfikar Özkan, Ayrılamazsınız, Hayat Yayınları, İstanbul, 2017.
Leo Buscaglia, Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek, İnkılap ve Aka Yayınları, İstanbul, 1984.