Ahmet TEKİN

İlahiyatçı, yazar

Hz. Âişe r.a. Validemizin Doğum Tarihi ve Evlilik Yaşı

Mü’minlerin annesi Aişe r.a. validemiz Ebu Kuhafe’nin oğlu Ebu Bekir  r. a. ile Kinane kabilesinden Uveymir oğlu Amirin kızı Ümmü Rûman r.a. nın kızlarıdır.
Bu ahlak abidesi, âlim, fakîh, faziletli annemiz Peygamberimiz Önderimiz Muhammed Mustafa s.a. ile evlenmiş, Onun zevce-i tahireleri olmuştur. Güzel, Faziletli, sıddîk adına lâyık bir zatın kızı iken, bütün insanlığın Peygamberi, bütün Peygamberleri tasdik eden son Peygamber ve kıyamete kadar dünya düzenini kurmaya, dünyayı imara tek yetkili Muhammed Mustafa s.a.’in eşi olmakla ayrı güzel bir mevki kazanmıştır. Hz. Peygamber s.a.’in, kız olarak evlendiği tek eşidir. Rasulullah s.a.in âlem-i bekaya irtihalinden sonra, İslam esaslarının öğretilmesi konusunda çok ciddi hizmetlerde bulunmuş bir hanımefendidir.
Ancak, Rasulullah s.a. ile evliliği konusunda kendisinden rivayet edilen bir hadisi şerifte (Sahih-i Buhari Nikah Kitabı 38. bab, Sünen-ü Tirmizi, Nikah Kitabı 10. bab, Sünen-ü İbn Mace, Nikah Kitabı 53. bab, Müsned-i Ahmed b. Hanbel 6/42,54,118, 200, Sünen-ü Dârimi, Nikah Kitabı 28. bab) Rasulullah s.a. ile 6 yaşında nişanlandığı, 9 yaşında evlendiği, 9 yıl evli kaldığı ifade ediliyor. Bu sebeple de samimi müslümanlar acaba bu kadar küçük yaşta mı evlendi, sualini, kendi kendilerine soruyorlar. Birazcık lafını sözünü esirgemeyenler veya İslâm düşmanları da, bu yaşta bir evliliği tenkit konusu yapıyorlar. Bu örneğe dayalı, bir kısım müslümanlar da kızlarının çocuk yaşta evliliklerine rıza gösteriyorlar.
Kendisinden yapılan bu rivayetin yanında, yine kendisinin rivayet ettiği başka hadisler de var: Sahih-i Buhârinin, Kefalet Kitabı 4. bab, Menakıbü’l-Ensar Kitabı 45. bab, Edeb Kitabı 64. bab, Salat Kitabı 86. babda, Müsned-i Ahmed b. Hanbel 6/198 de zikredilen rivayetlerde Hz. Aişe r.a.: “Anamın-babamın İslâm'a girdikleri sırada, benim kesinlikle onların davranışlarına aklım eriyordu.” diyor. Bu hadis, hadislerin tercüme edildiği  yaygın kitaplarda, “Ben bildim bileli anam-babam Müslümandı.” şeklinde yanlış tercüme edilip yanlış anlaşıldığı için, Hz. Aişe r.a.nın  bi’setten (Hz. Muhammed s.a.in peygamberlikle görevlendirilmesinden) sonra doğduğu konusuna delil kabul edilmiştir. Halbuki doğru tercüme edilip doğru anlaşıldığı takdirde,  bu hadis, Hz. Aişe r.a.nın bi'setten en az 5-6 yıl önce doğduğuna delil olur. Çünkü Ancak 5-6 yaşındaki bir çocuğun, -biraz da kabiliyetli ise-, o yaşlarda ana-babasının davranışlarına aklı erer. Bu hadîse göre Hz. Aişe r.a.nın 604-605 yılları arasında doğduğu anlaşılır.  
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’ın naklettiğine göre, Arap geleneğinde, kızların yaşı ay hali görmeye başlamasından itibaren hesap edilmektedir. Sıcak memleketlerde,  çocukların ortalama 9-10 yaşlarında ergenlik çağına girdikleri (Cevad ali, El Mufassal 3/629-644) düşünülürse, Hz. Aişe r.a.nın nişanlandığı yaşı 16, evlendiği yaş 19 olur. Bunu Arap dilindeki bir kullanış da teyit etmektedir. Arapçanın en büyük ve sahih lügatı Lisan'ül-Araba bakıldığı takdirde, Arapçada 11 den 19 a kadar olan sayılar kullanılırken, birler hanesi zikredilerek  onlar hanesi de kastedilmektedir. Bir bedevi "vahhid-birle, bir yap" dediği zaman, "cebimde 10 dirhem var, 1 de sen ver de cebimdeki parayı 11 yap."  demek istemektedir. Hz. Aişe r.a. Arapçayı en edebi konuşan hanımlardan biridir. Arapçadaki bu özelliği kullanarak 6 ve 9 yaşla 16 ve 19 yaşı kastettiği anlaşılmalıdır.
Hz. Aişe r.a., Keşşaf 4/285, Cevad Ali el Mufassal 3/519 daki beyanında, fillerle gelen ordunun, bozgundan sonra Mekkede kalan, büyük filinin sürücüsü ve bakıcısı Üneys’in, kör ve kötürüm olduklarını ve oturarak karınlarını doyurduklarını gördüğünü   ifade ediyor. Bu iki şahıstan birinin Hz. Muhammed s.a. e peygamberlik görevi verilmeden önce öldüğü hesaba katılırsa, Hz. Aişe r.a. nın o günlerde en azından 5-6 yaşında olması gerekir.
Hz. Aişe r.a., Mekkede, Peygamberliğin 4. yılında nazil olan Kamer Suresinin:
“Asıl kıyamet onların tehdit edildiği cezalandırılma anıdır. O vakit daha feci ve daha acıdır.” Kur’an-ı Kerim 54/46 ayetiyle ilgili bir rivayette bulunurken “Bu ayet Mekke’de Muhammed s.a. e indirildi. Ben o zaman genç kızlık çağına girmek üzere olan bir kızdım. Oyun çağındaydım.” (Sahih-i Buhari Fedâilülkur’an Kitabı 6. bab, Fethülbâri 11/291,Ayni 20/21) diyor. Bu hadisten anlaşıldığına göre, o tarihte, yani peygamberliğin 4. yılında en az 10-11 yaşlarında olması gerekir. Bu da Hz. Aişe r.a. nın evlendiği yaşın 19 olduğunu  gösterir.
Cevad Ali, İslam öncesi  Arap Tarihinde (el Mufassal fî Tarih’il-Arab Kablel İslam 4/654-655) Arapların büluğu ve rüşdü ,gulâmın (delikanlının) ve cariyenin (genç kızın) aklını sağlıklı kullanır hale  gelmesi şeklinde  anladıklarını; Mekke halkının, büluğa eren – reşid olan kızlarını  Dâr’ün-Nedveye götürdüklerini, reşid olduğunu göstermek için onlara  gömlek giydirdiklerini   ifade ediyor. Gulâm’ın bıyı terleyen delikanlıya denildiğini, herkesin bütün lügatlarda görmesi mümkündür.( bk. Er Râid) Bu gün de, dün de  bütün dünyada bıyığı terleyen gencin 16-17 yaşlarında olduğu  neredeyse kesindir. Lügatlar, câriyenin de, fetât-genç kız manasına geldiğini  açıkça ifade etmektedir. Bütün milletlerde, genellikle  gelenek halinde belli bir yaş aralığındaki delikanlıya ve genç kıza bu isimler verilmektedir. Büyük lügat alimi Cevheri, gençliğin, ağızdaki dişlerin tamamlanmasıyla kemal noktasını bulduğunu söylemektedir. Bu gün tıp ilmi, kemik gelişiminin  18 yaşında tamamlandığını, akıl dişinin bu yaşlarda çıktığını teyit etmektedir. Bu yaştan itibaren  insanların  kamil manada erkek ve kadın vasfını kazandıklarını Cahiliye Arabı dahi bilmektedir.( Cevad Ali, el Mufassal 3/654-655)
Rüşd yaşı ile ilgili o günkü geleneğin, Allah Teala’nın ve peygamberlerinin koyduğu kurallar olduğunu,  Hz. Musa a.s. ve Hızır a.s. ın  döneminden beri bilindiğini KK 18/82 ayetinde görmekteyiz. Büluğun, meyvelerin yenecek şekilde  olgunlaşmasına dendiğini  hatırlatırsak, rüşd yaşının 18 olduğu kesinlikle anlaşılır.
Allah Teala, Peygamberlik yaşının da  18 den itibaren başladığını, Hz. İbrahim a.s., Hz. Musa a.s., Hz. Yusuf a.s. ile ilgili Kur’an-ı Kerimde zikredilen ayetlerden anlıyoruz. KK 21/60, 12/22, 28/14)
12/22 O erginlik, yiğitlik çağına on sekiz yaşına gelince, ona hükümranlık, yargı ve icra yetki-si, şeriat ve ilim verdik. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygula-maya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderleri, idarecileri, mü’minleri, işte biz böyle mükâfatlandırırız.
21/60 Bazıları:
“- İbrâhim denilen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk” dediler.
28/14 Mûsâ erginlik, yiğitlik çağına on sekiz yaşına girip olgunlaşınca, biz ona, hikmete dayalı hükümranlık, yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim verdik. İşte iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderleri, idarecileri ve müslümanları biz böyle mükâfatlandırırız.
Hz. Muhammed s.a. , vali, genel vali, vergi memurları, hâkim, hakem ve birlik komutanları tayin ederken 18 yaşından  küçük kimseleri seçmediğini görüyoruz.
İnsanların malları üzerindeki  tasarrufunun, tasarruf ehliyetinin kazanılmasıyla  toplumda yürürlüğe girdiği için, malında cömertçe hayrî tasarruflar yapanlara,  fütüvvet ehli denmesi de, bu anlayışımızı teyit etmektedir.
Hz. Aişe r.a. nın ablası Esma r.a. dan 10 yaş küçük olduğu kesin. Hicret sırasında, Esma r.a. Abdullah b. Zübeyr r.a. e hamiledir. 27 yaşında olduğunu belirttiğine göre Esma r.a. nın 595 yılında doğduğu kesinlik kazanıyor. (Nevevi, Tehzib’ül-Esma 2/597, Hakim, Müstedrek 3/635)
İbn İshak Hz. Ebu Bekir r.a.in müslüman olduğu sırada Esma r.a.’ın 15 yaşına girdiğini ve 18. Müslüman olduğunu belirtirken, Hz. Aişenin de Ebu Bekr r.a. tarafından İslama davet edilmiş çocuk yaşında müslüman olduğunu söylüyor. Hz. Aişe r.a.nın adını Habeşistana hicretten önce müslüman olanların arasında sayıyor.(İbn İshak, Sire 124, İbn Hişam Sire 1/83, 271)
Hz. Aişe r.a. nın kardeşi Abdurrahman Hz. Aişe’den bir yıl önce doğmuştur. Bedir Savaşına iştirak ettiği sırada 20 yaşında olduğu konusunda kesin bilgilere sahibiz. Hudeybiye’den sonra 27 yaşında İslama girdiğine göre 604 yılında doğmuş olması gerekir. (İbn’ül Esir, Üsüd’ül Gabe 3/467)
Hz. Aişe r.a. Bedir savaşından sonraki Şevval ayında Rasulullah s.a. ile evlenmiştir. Rasulullah s.a.’in Âlem-i Bekaya irtihali sırasında 27 yaşında olduğunu Mişkatin müellifi kitabında belirtiyor. Hz. Aişe r.a. nın kendi ağzından da Rasulullah s.a. ile 9 yıl evli kaldıklarını öğreniyoruz. Bu rivayetler de, Hz. Aişe r.a. nın doğduğu tarihle ilgili bize ortalama bir yıl vermektedir ki, bu 604-605 yılları arasıdır.
Mevlana Şiblinin Asr-ı Saadet isimli kitabının  2/1010. sayfasında da, Hz. Aişe r.a.nın hicret sırasında 17 yaşında olduğu zikredilmektedir. Hicretin 2. yılında evlendiğine göre yaşı 19 dur.
Hz. Aişe Peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mutim b. Adinin oğlu Cübeyr b. Mutim (yaşı 19) le nişanlanmıştır. Hz. Aişe r.a. nın Peygamberimizle nişanı ikinci nişanıdır ve bu nişan evlilikle sonuçlanmıştır. Demek ki Hz. Aişe r.a., içinde yaşadığı toplumun geleneklerine göre nişan takılacak çağa gelmiş bir genç kızdır. İlk nişanı, nişanlısının babası Mutim tarafından bozulduğu için Rasulullah s.a. ile nişanlanmıştır. Hz. Aişe r.a. Rasulullah s.a. ile nişanı uzun sürmüştür. O kadar ki, Hz. Ebu Bekir r.a., Rasulullah s.a.e niçin evlenmediği konusunu sormak mecburiyetinde kalmıştır. Maddi imkan eksikliğini duyunca da, Rasulullah s.a.e borç para vererek, düğünün daha da geciktirilmemesini sağlamıştır. Rasulullah s.a. döneminin medyası, o günün hiciv şairleridir. Rasulullah s.a. de dost-düşman herkesin gözünün üzerinde olduğu meydanda bir insandır. Eğer bu konuda örfe uygun olmayan bir şey söz konusu olsaydı, kesinlikle hicvederlerdi. Bu konuda en ufak bir ima bile söz konusu olmamıştır.
Söz örften, gelenekten açılmışken bu konuda, şunları da belirtmemiz gerekir. Hz. Aişe r.a. nın emsali olan kızların ve erkeklerin evlendikleri yaşın  tesbitinde de fayda var. Hz. Hafsa, Hz. Safiye, Hz. Cevriye ve Hz. Aişe’nin Ablası Esma r.a. 18 yaşında evlenmiştir Fatıma r.a. anamız 18 yaşında evlenmiştir. Hz. Ali r.a. 22 yaşında evlenmiştir. Cübeyr b. Mutim 19 yaşında nişanlanmıştır. Hz. Peygamber s.a. 25 yaşında evlenmiştir. Bunlar, bu konuda zikrettiğimiz delilleri teyit etmektedir.
Bir de meseleye Kur’an-ı Kerim nokta-i nazarından bakmak faydalı olacaktır. Kur’an-ı Kerimde, hukuki ehliyet yaşının “eşüd yaşı – 18 yaş” olduğu açıkça zikredilmektedir.
“Biz insana, anne ve babasına devamlı iyilik yapmayı, ihsanda bulunmayı, onlardan hiçbir şeyi esirgememeyi tekrar tekrar tavsiye ettik. Annesi onu binbir zahmetle karnında taşıdı. Acılar içinde doğurdu.
Çocuğun ana karnında taşınmaya başlamasından, sütten kesilinceye kadar geçen süre otuz aydır. İnsan, onsekiz yaşına gelinceye kadar ana-babanın sorumluluğunda; otuzlu yaşların sonuna kadar ana-babaya da sıkıntısını yansıtarak hayatını sürdürür. Kırk yaşına gelince de: “- Rabbim, bana ve ana-babama ihsan ettiğin, lütfettiğin nimetlerine şükretmemi, hâlis niyet ve amaçlarla, senin razı olaca-ğın, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirmemi, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak  nimetin-ürünün bollaşmasını sağlamamı, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzel-meye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olmamı, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işlememi gönlüme ilham et, gazabını gerektirecek şeylerden uzak tut. Din ve dünya işlerinin, sosyal ilişkilerin, neslim içinde de düzgün ve geliştirilerek devamını sağla. Ben günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip sana itaate yöneldim. Ben İslâm'ı yaşayan müslümanlardan biriyim.” der.” KK 46/15.
“- Duvar ise, şehirde, iki yetim erkek çocuğa aitti. O duvarın altında çocuklara ait hazine vardı. Babaları da dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi, mü’min, sâlih bir adamdı. Rabbin onların erginlik, yiğitlik çağlarına on sekiz yaşlarına gelmesini, Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini kendilerinin çıkarmasını istedi. Bu icra planını da kendiliğimden uygulamadım. İşte, senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” dedi. KK 18/82.
"- Kendisi reşid oluncaya-onsekiz yaşını dolduruncaya kadar, iyi niyetle değerlendirmelerin dışında  yetimin malına yaklaşmayın.
Ölçeği tam doldurun, ölçmede ve tartıda adâletli olun, sosyal adâleti, sosyal güvenliği temin edip refah payını artırarak, toplumdaki dengeyi sağlayın.
Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla mükellef tutarız.
Yakınlarınızla ilgili bile olsa, konuştuğunuz zaman adâletli, doğru konuşun.
Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin. İşte bunlar tekrar tekrar Allah'ın riayeti size emrettiği hususlardır. Umulur ki, düşünüp öğüt alırsınız. "KK 6/152.
“Kendisi reşid oluncaya-onsekiz yaşını dolduruncaya kadar, iyi niyetle değerlendirmelerin dışında  yetimin malına yaklaşmayın.
Sözlerinizi taahhütlerinizi eksiksiz-kusursuz yerine getirin. Sözler ve taahhütler mesuliyeti gerekir.” KK 17/34.
“Mûsâ erginlik, yiğitlik çağına-onsekiz yaşına girip olgunlaşınca, biz ona, hikmete dayalı hükümranlık, yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim verdik. İşte iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderleri, idarecileri ve müslümanları biz böyle mükâfatlandırırız.”  KK 28/14.
“Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların olgunlaştıkları, akıllı ve tedbirli davranır hale geldikleri konusunda samimi kanaatiniz oluşursa, vakit geçirmeden mallarını, paralarını kendilerine verin. Büyüyüp reşit olunca mallarındaki tasarrufu elimizden alırlar düşüncesiyle meşru-kanuni harcama sınırını aşarak alelacele yetimlerin mallarını yemeyin.
Zengin olan veli iffetli olmaya, onların malına elini sürmemeye çalışsın. Yoksul olan da, Kur’ân’ın ve sünnetin belirlediği meşru ölçüler içinde, İslâmî kurallarla örtüşen, örfe göre, hakkaniyetle yesin.
Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şâhit de bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.”KK 4/6.
“Ey iman edenler, meşrû şekilde sahip olduğunuz, üzerlerinde meşrû haklarınız ve otoriteniz ve kendileriyle düzgün insanî münasebetleriniz olan köle ve câriyeleriniz, sizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra, yanınıza girmek istediklerinde, sizden üç defa izin istesinler. Bu vakitler, mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında sizin için de onlar için de bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah, âyetlerini, şer’î hükümleri size böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir. Hikmet sahibi ve hükümrandır.
Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde kendilerinden öncekilerin, büyüklerin izin istediği şartlara benzer şartlarda, onlar da izin istesinler. İşte Allah, âyetlerini, şer’î hükümleri size böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir. Hikmet sahibi ve hükümrandır.” KK 24/58-59.
Kur’an-ı Kerim ergenlik yaşı ile rüşt yaşını ayırmaktadır. Çocuklarımızın delikanlılık çağına girmelerini veya ay hali görmeye başlamalarını büluğ çağı olarak ifadeyle bir yanlışlığa düşmekteyiz. Bu halleri ergenlik çağlarıdır. Büluğ çağı ise  hukuki ehliyet çağıdır, rüştüne erme çağıdır. Allah Teala  rüşt çağı ile evlilik çağını aynı saydığı için yetimlere malları üzerindeki tasarrufun rüşt çağıyla, evlilik çağıyla başlayacağını açıkça ifade ediyor. Mezhebimizin imamı İmam Azam da rüşt yaşını 18 olarak kabul etmektedir. Diğer mezheplerin imamları bu yaşı indirmeye çalışmışlarsa da, daha sonra onlar da İmam Azam r.ın dediği noktaya gelmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in  açıkça ifadesi evlilik çağı ile rüşt çağının aynı olduğudur. Rasulullah s.a. in bunları bile bile, Hz. Aişe r.a. yı 9 yaşında eş olarak alması, nikahlanması mümkün müdür? Ondan Kur’ana aykırı bir davranış sadır olabilir mi? Bu konuda veya bir başka konuda Kur’an-ı Kerim hükümlerine aykırı davrandığı konusunda bir örnek gösterilebilir mi?
Hz. Aişe r.a. Validemizin geri hizmetlerde bulunmak üzere Uhud savaşına iştirakinin kesin, Bedir savaşına iştirakinin de muhtemel olduğu ifade ediliyor. Hz. Peygamber s.a. in 16 yaşındaki delikanlıları askere almadığı kesinlikle bilinirken, (Abdullah b. Ömer r.a. örneğinde olduğu gibi) Hz. Aişe r.a. nın 8 yaşındayken Bedir’e, 10 yaşındayken  Uhud’a iştirakine nasıl müsaade edebilir? Bunun izahı mümkün müdür? Bu konuda bir diğer örnek de, Kurayza Oğullarını cezalandırması sırasında, rüştüne ermeyen  delikanlıların cezalandırılmamasıdır.
Ayrıca yeğeni Urve r.a. den gelen bir rivayette Hz. Aişe r.a. Validemizin H. 50 yılında vefat ettiği, 67 yaşında olduğu ifade ediliyor. Hz. Esma r.a. nın H. 73 de 100 yaşında vefat ettiği zikrediliyor. Bu bilgiler de Hz. Aişe r.a. validemizin doğum tarihi ve evlilik yaşıyla ilgili tespitlerimizin doğru olduğunu gösteriyor.
Kurbanlık hayvanlar için yaş sınırı koyan Allah Teala ve Rasulü s.a., yeryüzüne hakim insan toplumlarının çekirdeğini teşkil eden aileyi  daha kurulma merhalesinde zaafa uğratması düşünülebilir mi?  Allah aşkına, bu gün  çocuk yaşta gelin olan kızların hangisinin  evini çekip çevirdiği, çocuklarını kendi inisiyatifi ile büyüttüğü, çevresinden birinin tasallutu altına girmediği görülmüştür.
Hz. Aişe’den rivayet edilen, 6 yaşında nişanlanma, 9 yaşında evlenme  16 yaşında nişanlanma ve  19 yaşında evlenme olarak anlaşılmalıdır. Hz. Aişe r.a. validemiz edebi konuşan bir hanımdır. Onun sözlerini doğru anlayanlar,  anladıklarını diğerleriyle paylaşırlarsa  ortada yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan yanlış uygulama kalmaz. Bu vesile ile burada bir şeyi de zikredelim, Hz. Aişe r.a. " Çocuklarınıza şiir öğreterek dillerini tatlandırın." buyurmaktadır.