Pek çok insan, kendilerini çok iyi hissettikleri bir anda, birden bire endişelenmeye başlar. Bulutların üzerinde uçarmış gibi hissettikleri bir anda iyi duygular uçar gider. İyi hissetmeye başladıktan birkaç saniye sonra akıllarına kaygı dolu düşünceler ve resimler gelir. Etraflarındaki kişilerle kavgaya tutuşurlar.
Bunun önüne geçmek için, içeriğe( muhtevaya) değil, sürece yoğunlaşmamız gerekir. Başka bir ifadeyle, ne hakkında endişelendiğimize değil, ne zaman ve nerede endişelendiğimize dikkat etmeliyiz. İçeriğe takıldıktan sonra, dikkati sürece vermek çok zordur.
Süreç, tartışmanın yapılış biçimini oluşturan sürekli işlemlerdir.
Özellikle evliliklerde, eşler, sorunlar üzerinde düşünürken, ne hakkında tartışacaklarına değil, nerede ve ne zaman tartışacaklarına yoğunlaşmalıdırlar. Tartışmalarda sürecin farkında olmak, sorunları çözmek için atılacak en önemli adımdır. İçerik genelde araçtır ve hiçbir manası yoktur.
Eşler, tartışırken içeriğe boğulurlar. Kimin haklı kimin haksız olduğuna yoğunlaşırlar. Endişeleri kim ne dedi, kim ne yaptı gibi şeylerdir (Hendricks, s. 160).
Eşlerden biri diğerine yakınlaşmak ister, fakat eşi onunla ilgili ters olan bir şeyi söyler. Bunun kişinin pozitif enerjisini alt seviyede tutma isteğidir. Kişi pozitif enerjisini engellemek için konuları saptırır. Kişinin içinde bulunduğu zaman ve yer tartışılacak konudan önemli oluyor.
Kendimizi uzun süre iyi hissedebilmemiz için, arada tatsız bir deneyim yaşamamız gerekir. Bizim programımız böyledir. Tartışmanın içeriğine kapılıp sürüklenmek sorunları çözmüyor.
Bu sebeple insanlara eşref saatinde yaklaşmamız gerekir.