Aydın, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek özellikte olan kimsedir.
Aydın kesim, milletin beyni durumundadır.
Aydınlarımızın tümü, milli düşünceyi geliştirmeye, milli vicdanı, milli ruhu uyandırmaya ve milli iradeyi güçlendirmeye mecburdur. Aydın sorumluluğu, köylülere, işçilere, halkın alt kesimlerine nasıl daha iyi bir konuma yükselebileceklerini ve nasıl mutlu olabileceklerini öğretmeyi gerekli kılar.
Aydınların görevi, cehalete, kabalığa, alkol düşkünlüğüne, hastalıklara ve kötü ahlâklı olmaya karşı halkın vicdanını uyandırmak ve harekete geçmesine yardımcı olmaktır.
Aydınlar, halkımızın daha iyi bir konuma yükselmesi için çözümler üretmek zorundadırlar. Aydın sorumluluğu bunu gerektirir.
Aydınlarımız özellikle zor insanların enerjilerini ve zamanlarının boşuna harcamamaları için onlara yardımcı olmalıdırlar. Aydınlarımız bütün insanlarımıza bir gözle bakmalı ve milletimizi bir aile olarak görmelidirler. Bu ailenin bir parçası olan zor insanları yardım etmeyi ve onları aydınlatmayı temel görevleri saymalıdırlar.
Ailenin önemine en çok aydınlar vurgu yapmalıdır. Mutlu bir yuva kurmanın yollarını öğretmelidirler. Çocukların eğitiminde ailenin önemine dikkat çekmelidirler. Anneler ve babalar çocuklarına öğütledikleri şeyleri önce kendileri yapmalıdır. Zor insanlar en çok eğitimsiz aileler arasından çıkmaktadır
Aydınlar, topluma örnek olmalıdır. Başkalarının sırtından geçinmeye çalışan aileler çocuklarına kötü örnek oluyor ve zor insan yetiştiriyorlar. Ailesi tarafından eğitim verilmemiş çocukları sürülmemiş tarlalara benzer. Her çocukta var olan potansiyel, ancak eğitim yoluyla ortaya çıkarılabilir.
Özellikle öğretmenler toplumun yükseliş önderi konumuna gelmelidirler. O zaman topyekün olarak maddi ve manevi olarak kalkınabiliriz.
Örnek verelim:
Grigory Petrov ‘un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”, adlı kitabı, Finlandiya’nın esaret içinde bir bataklıklar ülkesi olmaktan, özgür bir beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüştüğünü anlatan çok değerli bir kaynaktır. Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa şartlarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini anlatmaktadır.
“Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabında, hareket halinde olan ve zaman zaman yerleri değişen yüzlerce hocadan oluşan “bir halk üniversitesinin” kuruluşu anlatılmaktadır. Üniversite profesörlerinin, toplumun çeşitli kesimlerinden insanlarına konferanslar vermesi teşvik edilir. Üniversitenin halka inmesi sayesinde toplumun çocuklarındaki potansiyel ortaya çıkacaktır. Üniversiteye gelen bilgiye aç vatandaşlar, profesörlerin güdüleyici konuşmalarını dinleyerek toplum eğitiminin içinde yer alabilecektir.
Bu kitapta Fin kültürüne yaratan halk öğretmeni Snelman'ın şu sözleri çok anlamlıdır: “Ülke nüfusunun büyük bir bölümünün cahil ve kaba olduğunu görmek ve buna tahammül etmek utanç verici bir durum. Kendisi eğitimli olan ve kültür güneşinin ışığıyla aydınlanan herkes bu durumdan sorumludur “ ( Petrov, s. 171),
Bunun gibi ülkemizdeki zorluk çıkaran, kaba ve cahil insanlardan mürekkep yalamış, az çok öğrenim görmüş herkes sorumludur. Onların iyileştirilmesinin kendilerinin de görevi olduğunun bilincinde olmalıdırlar.
Unutmayalım: Kalabalık halk kitlelerinin kültürden yoksun bırakılması herkesin felaketi demektir. Kültürden yoksun insanlar bol miktarda cahil ve zor insanlar oluştururlar.
Kaynak:
Grigory Petrov. Beyaz Zambaklar Ülkesinde, çev. Elnur Osmanov, Koridor Yayınları, İstanbul, 2017.