Ahmet TEKİN

İlahiyatçı, yazar

İslamda Beş Şart ile mi, Bütün Kur’an Hükümleriyle mi Sorumluyuz?

Abdullah b. Ömer r.a. anlatıyor:
Peygamber s.a. şöyle buyurdu:
“- İslâm beş  esas üzerine kurularak yükselir:
İlahın yalınızca Allah olduğunu ve Muhammed s.a.’ in Allah’ın rasulü olduğunu kabul edip şehadet etmek;
Erkanına şartlarına vaktine riayet ederek namazı aşikare kılmak;
Vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermek;
Haccetmek;
Ramazan ayında oruç tutmak.”
(Buhârî, “İman” 1, 2, “Tefsiru Sûreti’l-Bakara” 30;
Müslim, “İman” 19-22; Tirmizî, “İman” 3; Neseî, İman” 13.)
Bu hadisi şerifte “büniye”  kullanılmaktadır. Bu kelime “benâ”nın meçhulü yani edilgenidir. “Benâ” bir şeyi bir temele dayayarak yükseltmektir. “Büniye”  ise bir şeyin bir temele dayanarak, kurularak yükseltilmesidir. İslam, hadisi şerifte belirtilen beş esas üzerine kurularak yükselir. Yani bu hadisi şerif,  İslam bu beş esas olmadan olmaz, bu beş esas ile de yetinilmez, başka esaslar da vardırı  ifade etmektedir.
Hz. Peygamber sa bu beş esas ile mü’minin kavi bir imana ve bu imanını devamlı güçlendiren, takviye eden İslam esaslarını zikretmiştir. İman sadece dil ile ikrar değildir. Kalp ile akıl ile tasdiktir.

Namaz, Allah ile bağı devamlı sıcak ve samimi tutarak imanı zaafa uğratmamak, aşikare kılarak insanlara güzel örnek olmaktır.

Zekat  içinde yaşadığımız toplumla bütünleşmeyi sağlamak, diğergam olabilmektir. Vicdanı ve sosyal bünyeyi arındırmaktır. Maldaki bereketin gerçekleşeceğine, Allahın vadinin doğruluğuna iman etmektir.

Oruç mü’minin kendisini kontrolüdür. Devamlı açlık içinde kıvrananların haliyle hemhal olmaktır. İmanda samimiyetin mi’yarı olan bir ibadettir. İmandaki derecesinin ölçüsünü kendisinde araması ve bulmasıdır. Bu sebeple oruçlunun mükafatının Allaha ait olduğu hadisi kutside ifade edilmiştir.

Hac ise,  bütün insanlık çapında fikir alış-verişini, siyasi ve kültürel birliği sağlayan ve mahşerin küçük bir örneği olan bir ibadettir.
Bu hadisi şerifte bahsedilen esaslardan ilki, dinin anayasası gibidir. İman esaslarının tamamını içine alır. Allahın dininin, şeriatının emir ve hükümlerinin tamamının kabulünü gerektirir. Diğer 4 esas ise, Allaha kul olmaya, şeriatına bağlanmaya  niyet eden, müslüman toplumun bir ferdi olarak hayatını sürdüren  insanı, kemale erdiren, diğer emir ve hükümleri  gönül rızasıyla yapmaya hazırlayan esaslardır.
 Cemil Kılıç’ın dediği gibi, bu esaslar diğer emir ve hükümlerin üzerine sükut külü dökülmesini sağlayan ritüeller-ayinler değildir. Bunlar Allah ve Rasulünün öğrettiği ibadetlerdir. İslamın öğrettiği ibadetler asla ve kata ritüel değildir. Emevilerin bu konu da hiçbir dahli yok. Hadiste belirtilen şartlar, Hz. Muhammed sa sözü, Emevilerin öğretileri değildir.
Bir kısım hocalarımız, hadisi şerifteki ilk cümleyi eksik anladıkları için, “bu hadiste her ne kadar Hz. Peygamber sa İslamın şartının 5 olduğunu söylüyorsa da, başka emir ve hükümler de vardır.” diyerek  haşa Rasulullah sa.in eksiğini tamamlıyorlar.
Bir üçüncü grup da, “Hani İslamın şartı beşti.  Başörtüsü de nerden çıktı.” diye itiraz ediyorlar.
Adalet de, meşveret de, emanet de, zalimin karşısına dikilme de, toplumda sosyal ve iktisadi adaleti, kamu düzenini sağlamak ve benzeri hükümler de İslamın esaslarıdır. Hz. Muhammed sa in bildirdiği esaslar diğer emir ve hükümlerin teminatıdır. Bu beş esası benimseyen birine, adaletsiz, insafsız davranması karşısında namazını, orucunu, haccını hatırlatarak toplumun sosyal tepki göstermesi ve baskı yapması da diğer emir ve hükümlerin teminatı sadedindedir. Toplum hadisi şerifi Cemil Kılıç’tan doğru anlıyor.
Hz. Hüseyin ra ün ve yanındakilerin şehadetini Cemil Kılıç ajite ederek anlatıyor. Allahın kainata koyduğu bir sünnetullah var. Bu kainatın kuruluşundan kıyamete kadar devam edecek. Bir de şeriatı var. Bu da, zaman zaman inkıtaa uğrasa da, ehil idareciler tarafından kıyamete kadar uygulanacak.
Hz. Hüseynin ümmeti tarafından şehadeti, Cebril as ın ağzından Rasulullah sa e haber verilmiştir. Hz. Ademin Çocuklarından biri diğerini öldürmüştür. Bir kısım peygamberler kendi ümmeti tarafından öldürülmüştür. Şeriatte, Kur’anda katlin cezası belirtilmiştir. Kıyamete kadar baki şeriatta bu cezalar belirtildiğine göre, kıyamete kadar bu  suçlar ve suç işleyenler eksik olmayacaktır.
Hz. Hüseynin öldürülmesi ağır bir cürümdür. Kabulü mümkün olmayan bir suçtur. Bütün müslümanları canevinden yaralamıştır. Fakat bu Rasulullah sa e haber verildiği zaman, benim ümmetim Kerbelada dinimi boğazlayacak dememiştir. Cibril de, İslam Kerbelada katledilecek demememiş, vahyi getirmeye, Kur’anın tamamlamasında görevini yapmaya devam etmiştir. İlahi planlamada, sünnetullahın icrasında insanlar arasında bir ayrım yoktur.