Boğazın üstüne yapılan köprüler, altına yapılan tüneller, Marmaraylar, İstanbul Halkının AK PARTİ’ye teveccüh etmesi için kafi gelmemiştir. Zira, insanların değer ölçüleri büyük ölçü de değişmiş bulunmaktadır. Yapılan devasa hizmetler, muhteşem eserler dahi rutin hizmetler olarak mütalaa edilir bir hale gelmiş bulunmaktadır. Amiyane tabirle, insanlarımız yapılan hizmetleri adeta kanıksamış bulunmaktadır.. Diğer taraftan, İnsanoğlu yaratılışı ve tabiatı icabı olarak, yapılan yenilikleri çok kolay benimseyip, çok kolay ayak uydurmakta, buna mukabil, geçmişte yaşamış olduğu sıkıntıları ise, çok kolay ve çabuk unutmaktadır. Bu meyanda, Osmanlı Devleti zamanında boğazın üstünde köprüler, altında tüneller yoktu. Bunlar olmadığı için de Atalarımız olan Osmanlı, boğazdan sal ve sandallar ile geçmiş, fakat buna rağmen 600 yıl muhteşem bir medeniyetin sahibi olarak adaletle Dünyaya hükmetmiştir.
Fakat her ne olursa olsun bugün artık, köprü ve tünellerden vazgeçmek, vatandaşlarımıza sağlamış olduğu faydalarını inkâr etmek, abes ile iştigal olur. Öyle ki, köprüler, Boğazı geçen tüneller bugün artık İstanbul ile adeta bütünleşmiş bulunmaktadır. Fakat, siyasi iktidarlar tarafından, büyük masraflar yapmak suretiyle sadece, köprüler yapmak, tüneller inşa etmek, Dünyanın en muhteşem hava alanını hizmete açmak artık insanları memnun edip, seçmenlerin kendilerine oy vermeleri için kafi gelmiyor. Nitekim, kafi gelmediği de 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan İstanbul Mahalli Seçimlerinde çok bariz bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bugüne kadar AK PARTİ’nin İstanbul’da yapmış olduğu birbirinden muhteşem hizmetlerin benzeri, hiçbir iktidar döneminde yapılmamıştır. Ancak, buna rağmen, İstanbul’a hiçbir hizmeti olmayan üstelikte, 3. Boğaz köprüne ve 3. Hava Alanına şiddetle karşı çıkan bir partinin adayı, bu vilayete muhteşem hizmetler yapan, devasa eserler bırakan AK PARTİ’nin adayına 800 bin fark yaparak, seçimi kazanmıştır. Bu itibarla, AK PARTİ Yöneticilerinin, İstanbul da 800 bin oy farkının nereden ve hangi sebeplerden meydana geldiğini çok iyi tahlil ve analiz edip, değerlendirme yapmalarında mutlak bir zaruret bulunmaktadır.
Her defasında yazıyorum. Tekrar yazmakta da hiçbir mahzur görmüyorum. Asıl marifet, Milletin gönlünde kalıcı bir yer bulabilmektir. Peki, bu nasıl olur, nasıl olacaktır. Âcizane kanaatime göre, önce Milli Eğitim’den başlamak icap etmektedir. 17 yıllık Ak PARTİ İktidarı döneminde çok geç kalınmış olmakla beraber, zararın neresinden dönersen kârdır misali, Milli ve manevi değerlerine sahip bir nesil yetiştirebilmek gayesiyle, en kısa zamanda müfredat programlarının ve ders kitaplarının Milli ve manevi değerlerine sahip Vatandaşların duygu ve düşüncelerine uygun olarak hiç vakit kaybetmede yeniden hazırlanması icap etmektedir.
Ehemmiyetine binaen, şu hususu ifade edeyim ki, benim bu yazdıklarım ve yazacaklarım bilinmeyen şeyler değildir. Yeni Akit Gazetesi köşe yazarlarından değerli eğitimci yazar Ali Erkan KAVAKLI günlerdir köşesinde 17 yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde ders kitaplarının halen ATEİST düşünce tarzına göre yazıldığını, Başkanlık sistemine geçtikten sonra dışarıdan tayin edilen tarafsız bakanın, Batı Dünyasının SEKÜLER Eğitim sistemine uygun bir şekilde müfredat programı hazırlatmakta olduğunu yazmaktadır. Hatta, hazırlanan bu programda İmam Hatip Lisesi mezunlarının Üniversiteye girişlerinde bazı engellemeler ile karşılaşacağı da bildirilmektedir. Ayrıca yeni programa göre tarih dersleri seçmeli ders olacakmış. Üstelikte bilhassa, Osmanlı Tarihi ile İslam Tarihi seçmeli ders olacakmış. Şayet bu haber doğru ise, bu tam manası ile bir ÇILGINLIKTIR. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, ben bu haberin doğru olabileceğine inanıyorum. Şayet, yazılan haberler yanlış ise, derhal tekzip edilmesi icap eder. Zira, bunlar çok mühim meseleler olup, Milli Eğitimin temel esaslarını teşkil etmektedir. Aksi takdirde, AK PARTİ, mevcutlara ilave olarak üç tane köprü, beş tane daha hava alanı yapsa, hiç bir kıymet ifade etmeyecektir. Bu müfredat programı ile SEKÜLER düşünce tarzına göre yetiştirilen nesil de hiçbir zaman AK Parti’ye oy vermez, gider diğer partilere verir. Nitekim de öyle yapıyorlar. İşte İstanbul seçimlerinden alınan netice, bunun en açık delilini teşkil etmektedir.
TRT’yi 17 yıldır AK PARTİ İktidarının tayin ettiği Genel Müdürler idare etmektedir. Aradan bu kadar uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, maalesef bu güne kadar TRT’nin lisanına ve programlarına hâkim olunamamıştır. Haber bültenlerinde halen olanaktan, olasılıktan, saptamaktan, koşuldan, yanıttan, gereksinimden geçilmemektedir. Güzelim sebep kelimesini ise zaten çoktan unutturdular. Kültürümüze ve konuşma lisanımıza uymayan bu kelimelerden adeta nefret ediyorum. Bu sebeple de TRT’nin haber bültenlerini gönül rahatlığı ile takip edemiyorum. Milleti Millet yapan esaslı unsurlardan birisi olan lisan birliğinin bozulması beni, bir hayli rahatsız ve huzursuz yapmaktadır. Şayet AK PARTİ İktidarının bu meseleyi halletmek hususunda bir irade ve düşüncesi var ise, pekala, TRT Genel Müdürüne talimat verip, bu işi kökünden halledebilir. Bu güne kadar sağduyu sahibi insanların istek ve taleplerine bu kadar bigane kalınmasını doğrusu anlamak mümkün değildir. Yoksa 17 yıldır bizim seçip gönderdiğimiz idarecilerimiz de bu işin ehemmiyetine müdrik değiller mi.? Çok açık bir şekilde ifade edeyim ki, bu ve buna benzer meseleler, Benim ve benim gibi düşünen milyonlarca insan için en az, köprü yaymak kadar, tünel açmak kadar ehemmiyet arz etmektedir. Farzı muhal Köprü ve tüneller olmasa, ben de lüzumu halinde, Atalarımız Osmanlının yaptığı gibi, boğazı salla, sandalla geçerim, bundan da hiçbir kaybım olmaz. Sadece biraz zaman kaybetmiş olurum, o kadar.
CHP’nin iktidar olduğu zamanlarda, iktidara geldiklerinde, ilk iş olarak TRT Genel Müdürü derhal değiştirilir, O da vazifeye başladığının daha üçüncü günü, TRT de kullanılan lisanımızın esasını teşkil eden kelimeleri yasaklamak suretiyle, bunların yerine kendi uydukça kelimelerini getirirlerdi. Ders kitapları ise, yeni baştan kendi düşüncelerine uygun olarak yazdırıp, ilk ders yılına yetiştirilir idi. Milli Eğitim Bakanlığı da bütün yayın evlerine bir genelge göndererek ekli listede gösterilen kelimelerin hiçbir şekilde kullanılmamasını, kullanılması halinde ise, okullarda yardımcı ders kitabı olarak dahi okutulamayacağını bildirirdi. Böyle bir icraatın neticesi olarak da CHP nin tabanı, ölümüne, her zaman partilerine destek olup, sahip çıkmaktadır. Aynı durumun ve sadakatin, AK PARTİ tabanın da olduğunu zannetmiyorum.
O yıllarda, benim lisede okuyan çocuklarıma NEDEN kelimesi yerine SEBEP yazdı diye not verilmedi. Bazı hocalar ile bu hususta bir hayli münakaşalarımız oldu. Daha sonraları da YANIT yerine CEVAP yazanlara not verilmedi. Bunları sizlerin de bildiğinizi tahmin ediyorum.. Çünkü geçmişte buna benzer hadiseleri hep beraber yaşadık.
Şu hususu da ifade edeyim ki, yapılan tayin ve terfiler de, bölgecilik yapılmaktadır. Bu konuda şikayetler zaman zaman iktidara yakın köşe yazarları tarafından da dile getirilmektedir. Bu hususta söylenecek daha pek çok şey olmakla beraber, tabi ki her şey yazıya dökülemiyor.
Tarafsız olarak tayin edilen bazı bakanlar, bulundukları bakanlıkta sanki bir iktidar değişikliği olmuş gibi lüzumsuz ve yersiz tayinler yapmak suretiyle personel arasında huzursuzluğa sebep olmuşlardır. Bunların hakkını kim koruyacaktır. Başka bir ifade ile haksızlığa maruz kalan bu personel, mağduriyetlerinin giderilmesi için hangi partinin iktidara gelmesini bekleyeceklerdir.
Ben, sade bir vatandaş olarak, hayatın içinden bildiklerimi, gördüklerimi yazdım. Takdir edersiniz ki, Benim, her hangi bir art niyetim yoktur. Niyetim tamamen halisanedir. Benim, halkın memnuniyetini teminen, yerine getirilmesini talep etmiş olduğum hususlar, hiçbir surette büyük masraflar isteyen icraatlar da değildir. Sadece istikrarlı bir irade ile sıkı bir takip istiyori o kadar. Benim bütün endişem, AK PARTİ’ye gösterilen teveccühün azalması suretiyle, 2023 yılında yapılacak olan Genel Seçimler ile Başkanlık seçiminin riske girme ihtimalidir.
Netice itibariyle, Memleketimizin dâhilde ve hariçte devasa problemleri bulunmaktadır. Bu meselelerin halledilmesi hususunda hükümete yardımcı olamıyorsak bile, hiç değilse köstek olmayalım yeter. Zira aynı gemide yolculuk yapmaktayız.