İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

Türkiye Fındık Üretimi

Fındığın meyvesi, Karadeniz bölgesinin kıyı kesiminde hemen hemen Temmuz ayı sonlarına doğru; daha yüksek kesimlerde ise, Ağustos ayının ikinci haftasında, dalından
toplanacak olgunluğa erişirler. Bunun; çevrede zuluf denilen çotanakların sararmasından ve meyvenin kabuk kısmının açık kırmızımsı bir renk almasından, kolayca anlaşılması mümkündür.

Şayet bahçenin yer yüzeyi temizlenmişse (çayırı biçilmiş, diken, çalı vb. gibi yabancı maddeler temizlenmiş) bu tür bahçelerde çotanaklar; meyve iyice olgunlaşıp çotanak sarardıktan sonra, fındık dalları silkelenerek yere dökülür ve oradan toplanırlar. Bu tür hasat yöntemi, meyve tohumunun içli olması, yani randımanının yüksek olması ve başfiyatı tutması, hatta onu aşması yoluyla, yetiştirici çiftçilere daha çok gelir getirir. Bu tür hasat, daha çok Giresun, Ordu ve Düzce çevresinde yaygın olup, diğer üretim alanlarında hasat; dalları eğerek, el sepeti denilen örme kol sepetlerine (yerel ifadelerdir), çotanakların dallardan toplanıp doldurulması şeklinde yapılır.

Çalışkan ve beceri kazanmış bir toplayıcı, sekiz saat çalışarak günde 80-100 kg. fındık meyvesi (kurutulunca taneleri bu miktara ulaşabilen) toplayabilir ki bu etkinliğe Karadeniz bölgesinde, fındık devşirme (yerel ifadesiyle funduk döşürme) denir. Bakımlı bir bahçeden, dekar (dönüm) başına 250 ila 400 kg. kuru kabuklu fındık alınabilir (bir da.lık bahçede 60 ila 80 kadar fındık ocağı bulunur).

 İLLERE GÖRE FINDIK ÜRETİMİ

Türkiye, kuru kabuklu fındık meyvesi üretimi konusunda, dünya birincisi olup, yaklaşık XVIII. yüzyıldan bu yana, bu meyveyi ihraç eder (Trabzon limanı ve Samsun limanı ile Giresun ve Ordu iskelelerinden). Ancak yine de, Cumhuriyetin ilk yıllarında bile üretim, 20 bin ila 25 bin ton dolayında bulunuyordu. Zaten, yaklaşık 1950 sonrasına kadar da, bu alanda önemli bir üretim artışı söz konusu değildi. Özellikle 1950 sonrasında alınan üretimi teşvik edici köklü bir takım önlemler; denilebilir ki, hem fındık bahçeleri arazi büyüklüğünü ve hem de, kuru kabuklu meyve üretimini, âdeta baş döndürücü bir hızla yükseltmiştir.

Örneğin, 1950’de Türkiye fındık bahçeleri, sadece Trabzon, Giresun ve Ordu illeri ile kısmen de, Hopa-Kemalpaşa çevrelerinde mevcut olup, tahminen toplam alan, 80 bin ila 100 bin hektarı aşmıyordu. Oysa 2004 yılı itibariyle toplam alan yaklaşık 548 bin hektar olduğuna göre, demek ki 1950-2004 devresinde bahçeler, yaklaşık altı-yedi katı büyümüştür. Aynı şekilde, bütün meyvelerde olduğu gibi fındık meyvesinde da, fizyolojik dinlenme zorunluluğu nedeniyle verimli bir yılı az verimli yıl izlediğinden, beklenmedik don vurmaları hariç, verimli bir yılın rekoltesi (toplam ürünü) bir sonraki yıl, yaklaşık % 20 ila % 30, hatta % 40 azalabilir (bakımsız bahçelerde verim daha çok düşer; bakımlı bahçelerde çok daha az düşer).   Ancak böyle de olsa, Türkiye’nin kuru kabuklu fındık meyvesi üretiminde; örneğin 1950-1960 devresinde teorik olarak iki katı (26 bin tondan 58.4 bin tona çıktı.) 1965-1980 Devresinde dört katı (62 bin tondan 250 bin tona) 1995-2008 devresinde ise bir buçuk katını aşan teorik artışlar olmuştur (455 bin tondan 800 bin tona).

Bazı yıllar üretim, 750 bin ila 800 bin tona dek çıkabilmektedir. Örneğin; 2004’de 350 bin ton olan üretim, 2005’te 530 bin ton, 2006’da 661 bin ve 2008’de 800.7 bin ton dolayında gerçekleşmişti.   İllere göre üretimde, uzun yıllar Ordu ve Giresun illeri, rakipsiz olarak ilk sıraları paylaşıyorlardı (Ordu, ülke üretiminin yaklaşık % 30-% 35’ini, Giresun % 20 ila % 25’ini ve Trabzon ise % 15 ila % 20’sini veriyorlardı). Ancak, özellikle 1950 sonrasında hızlanan iç göç hareketi bahçelerin Samsun, Zonguldak, Düzce ve Sakarya dolaylarına yayılmasını teşvik etmiş olup, zamanla Sakarya ve Düzce-Akçakoca çevreleri, klasik üretim sahalarının önüne geçmiştir. Bazı yıllar Sakarya ve Düzce, Türkiye kuru kabuklu fındık üretiminde, ilk sıraları paylaşırlar.