14 Temmuz 1959 târihinde Irak’ta Türklere büyük katliam yapıldı. O gün, Irak askerî darbesinin birinci yıldönümü kutlama şenlikleri yapılacaktı. Törenin başlangıcından hemen sonra, Türkler aleyhine atılan slogan sebebiyle şenlik, bir protesto mitingi görünümüne büründü. Kısa bir süre sonra da miting, cumhuriyetin birinci yıldönümünü kutlamaya gelen silâhsız Türk erkeklerinin, çocuk ve kadınlarının katliamına dönüştü.
Bu günkü Irak topraklarında yaşayan Türkler, bölgenin 1320 yıllık sâkinleridir. Türkler ilk defa, 674 yılında (Hicrî takvime göre 54 yılında) bölgeye geldiler.
İslâm halifelerinden Emevi Hükümdârı Muaviye, İslâmiyet’i yaymak ve devletinin sınırlarını genişletmek istiyordu. Kumandanı Ubeydullah bin Ziyad’ı, 20.000 kişilik bir ordu ile o dönemde, ‘Maverâ ün-nehr’ olarak anılan Aşağı Türkistan’a gönderdi. Bu bölge, kaba sınırları ile Semerkand ve Buhara şehirlerini içine alır, Aral Gölü’ne kadar uzanır. Ceyhun Irmağı Havzası olarak da isimlendirilir. Bölgenin diğer önemli şehirleri: Cürcan, Soğd, Fergana ve Zahülistan’dır. Bölgede Türkler yaşıyorlardı. O dönemde Türkler arasında dinî inanç olarak Zerdüştlük (Mecûsilik) ve Şamanizm yaygındı.
Ubeydullah Bin Ziyad, Buhara şehrini kuşattı ise de, Türk’leri yenip şehre hâkim olamadı. Buhara Prensesi Hâtun Han ile barış sözleşmesi imzaladı ve savaştaki kahramanlıklarına hayran kaldığı Türk’lerden 2.000 kişiyi yanına alarak bu günkü Basra şehrine döndü. Türkler, Basra’ya yerleştirildi. Bu 2.000 kişi, Irak’a ilk gelen Türk’lerdir.
İslâm Arap ordularının sonraki Türkistan seferleri dönüşlerinde de Irak’a getirilen Türkler oldu. Arap komutanlar, Türk’lerin savaşçı yönlerini görmüşler, ordularının Türk’lerden alınacak takviyelerle zaferden zafere koşacağına inanmışlardı. Türkler, yalnızca savaş alanlarındaki cengâverlikleriyle değil; çalışkan, mert, dürüst ve temiz, ayrıca komutanlarına ve devlet yöneticilerine olan sadakatleriyle de vazgeçilmez olduklarını göstermişlerdi. Düzgün bir vücut yapısına sahip olmaları dikkat çekiyordu. Arap kızlarıyla evlenip ırkî değişikliklere uğramaması ve karakterlerinin yerli kültürlerden etkilenip bozulmaması için, özel olarak inşa edilen yeni şehirlere yerleştirildi. Bu düzen, Selçukluların bölgeye gelmelerine kadar devam etti.
Irak’ta Türk Hâkimiyeti
Selçuklular, 23 Mayıs 1040 tarihinde Dandanakan Savaşı’nı kazandılar. Tuğrul Bey’in 1055 yılında Bağdat’a gelişi ile Irak, fiilen Türk’lerin yönetimine girdi. Türkler bölgede artık nüfus itibariyle de üstünlük kurmuşlardı. Halife’nin dinî otoritesine saygı gösterdiler. İslâm’ın bayraktarlığı Selçuklular tarafından üstlenildi.
Selçukluların bölgedeki hâkimiyeti, Atabeylikleri ve Kıpçak Beylikleri de dâhil edilirse, 1258 yılına kadar devam etti. 1258 – 1344 yılları arası, İlhanlılar dönemidir. Karakoyunlu’lardan sonra, 1534 yılında Irak, Osmanlı Devleti’nin yönetimine geçti. Anadolu’dan pek çok Türk ailesi Irak’a yerleştirildi.
Irak, 386 yıl boyunca bir Türk Yurdu olarak tarihinin en huzurlu, güvenli ve bayındır dönemini yaşadı.
634 yılından 1920 yılına kadar geçen zaman içerisinde Türkler Irak’ta ak günler yaşadılar. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 11 Ekim 1920 tarihinde, İngiliz politikasının gereği olarak Irak Krallığı, tarih sahnesindeki yerini aldı. Böylece Irak Türkleri için kara günler başlamış oldu.
Türk tarihinde bazı kelimeler tek başına, hikâyesi ciltlere sığmayacak büyük zulümleri hatırlatır: Sürgün denilince Kırım, katliam denilince Kerkük akla gelir.
Irak Türklerinin talihsizlikleri 10 Mart 1917 tarihinde başlar. Bu tarihte İngilizler, Bağdat’ı işgal ettiler. 15 Ağustos 1917’de Kerkük’e girdiler. 8 Kasım 1918’de Ali İhsan Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Musul’dan çekilmek mecburiyetinde kaldı. Böylece Irak Türklerini koruyacak güçler bertaraf edilmişti. Katliamları önleyecek engeller artık yoktu.
İlk katliam 1920’de gerçekleştirildi. Sonraki yıllarda hep devam etti. Yaşanan acı olaylarla, katrandan daha kara 14 Temmuz 1959’a gelindi.
O gün, ihtilâlin birinci yıldönümü kutlama şenlikleri yapılacaktı. Törenin başlangıcından hemen sonra, Türkler aleyhine atılan slogan sebebiyle şenlik, bir protesto mitingi görünümüne büründü. Kısa bir süre sonra da miting, cumhuriyetin birinci yıldönümünü kutlamaya gelen silâhsız Türk erkeklerinin, çocuk ve kadınlarının katliamına dönüştü.
Katliam, 3 gün 3 gece sürdü. Evlerine kapanan Türkler, silâhlı askerler marifetiyle toplanarak Kerkük Garnizonu’na götürüldü. Garnizondaki sözde halk mahkemeleri, beş-on dakika süren yargılamalardan sonra idam kararı veriyor; karar, anında infaz ediliyordu. Evlerinden çıkmak istemeyenler, azıcık direnenler ise hemen oracıkta, süngü ve dipçik darbeleriyle öldürülüyorlardı. Türklere ait insansız evler ve dükkânlar önce yağmalanıyor, sonra da ateşe veriliyordu.
İnsanlık târihinin yaşadığı en büyük ve en fecî katliam olayı; Ankara, Londra, Şam, Kahire ve Beyrut radyolarından yayınlanan bildirilerle kınandı. Bunun üzerine Bağdat yönetimi olaya el koydu. Bilânço: yüzlerce şehit, binlerce yaralı ve kayıpla kapatılmıştı. Tespit edilebilen şehitlerin adları şunlardı: Tabip Yarbay İhsan Hayrullah, Albay Ata Hayrullah, Kasım Neftçi, Selâhaddin ve Mehmet Avcı, Cahid Fahreddin, Osman Hıdır, Emel – Cihat ve Nihat Fuat, Nureddin Aziz, Abdullah Bayatlı, İbrahim Ramazan, Abdülhâlik İsmail, Hasip Ali, Cuma Kamber, Kâzım Abbas Bektaş, Şâkir Zeynel, Hacı Necim, Enver Abbas, Adil Abdülhâmit, İzzet Çaycı, Fethullah Yunus, Kemal Abdülsamet ve Gani Nakip...
Irak Türklerine, 14 Temmuz 1959 tarihindeki katliam çok büyüktü fakat son katliam değildi.