Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığı, Anadolu’nun emperyalist güçler tarafından işgal edildiği o karanlık günlerde Türk Milleti bir avuç kahraman vatan evladının önderliğinde var olma savaşı vermişti.
Yunan orduları Polatlı’ya kadar gelmiş, düşmanın top sesleri Ankara’ya ulaşmıştı.
Yunan kralı Konstantin, “Eskişehir’de çayınızı içtik Ankara’da kanınızı içeceğiz” diyerek niyetlerini dünyaya duyurmuştu.
Bu olaylar karşısında tedbir almak isteyen hükümet, meclisin Kayseri’ye taşınması yönünde bir karar alıp durumu gizli oturumda meclise aktarmıştı.
İşte, Meclisin bu karar aşamasında yüreği vatan aşkıyla yanan Erzurum mebusu Mustafa Durak Bey kürsüye çıkarak milletin hislerine tercüman olacak etkili bir konuşma yapmıştı.
Bir milletin kaderini etkileyecek olan bu tarihi konuşmada Mustafa Durak Bey “Arkadaşlar nereye gidiyoruz? Düşman bizi burada kendini yenmek için tedbir ararken bulmalıdır” diyerek meclise olağan üstü bir moral ve enerji vermişti.
Kürsüye çıkan Durak Bey “ Efendiler! Dün ben aşağıya inmemiştim. Bağlara tuhaf tuhaf haber geldi: “ İşte Meclis’te toplandılar; karar almışlar, Meclis kaçıyormuş, mebuslar kaçıyormuş” gibi tuhaf tuhaf sözler işittim. Şehre geldim; bir çok yerlerle temas ettim. Maneviyatları gerçekten kırıktır. Bendeniz böyle demiyorum. Bendeniz diyorum ki: ORDU ŞEHİR BEKÇİSİ DEĞİL; ORDU İSTİKLAL BEKÇİSİDİR: NEREDE CANI İSTERSE ORADA HARBİNİ YAPAR.
İkinci meseleye gelince: Büyük Millet Meclisi buradan gitmemelidir. Yalnız, hükümet bir program çizmeli ve bize söylemeli.
Halkı serbest bırakmalı, aileleri serbest bırakmalı. Ne varsa hepsi gitsin. Biz bugün burada öleceğiz. Tam o gün gelmiştir. Büyük Millet Meclisi azaları birer tüfek alsınlar, top patlayıncaya kadar burada kalsınlar Meclis’in buradan gitmesi bütün milletin kuvve-i maneviyesini kırar.
Biz burada azim davaya başladığımız gün elimizde ne böyle bir ordu ve ne böyle bir silah vardı.
Bugün pek kuvvetli bulunuyoruz. Çünkü azimkar kuvvetli bir ordumuz mevcuttur.
Biz hakikaten ordumuzu kademe kademe harp ettirirsek yüzde seksen, doksan ihtimal ile galip geleceğimizi ümit ediyorum. Bana göre vekiller heyetinin verdiği bu karar yanlıştır. Meclis’in geri çekildiği duyulursa ordunun kuvve-i maneviyesi kırılır,
Sonra efendiler! Rica ederim, hiç telaş göstermeyelim, heyecana düşmeyelim. Çünkü millet bizi ciddiyetle takip ediyor. Millet yüzümüze bakıyor. Eğer bizde bir telaş ve heyecan görürse herkesin kuvve-i maneviyesi kaybolur. Millete biz heyecan vermeyelim, metin olalım.
Ölürsek ölürüz. Yedi sene içinde milyonlarca insan telef ettik. Biz o milyonlarca insandan büyük değiliz. Biz de feda olalım” diyerek sözlerini tamamlar.
Kürsüden yansıyan bu yiğit sesle birlikte Meclis’te büyük bir heyecan yaşanır ve Meclis Ankara’da kalır. Durak Bey, tarihe “Meclisin Kayseri’ye naklini tek başına durduran mebus” unvanı ile geçer.
1876 yılında Erzurum’da Veyisefendi Mahallesi’nde doğan Durak Bey, Vilayet-i Şarkiye Müdafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin kuruluşunda yer almış, Ermenilere karşı Hadikatü’l-Ahrar adlı gazeteyi çıkarmış, Selanik Hukuk Mektebi’nin emniyet bölümünü bitirip baş komiser olmuş, Bitlis, Ankara ve Adana’da polis müdürlüğü görevinde bulunmuştur.
Durak Bey, Büyük Millet Meclisi’ne Erzurum milletvekili olarak seçilmiş, vekilliği esnasında “BEN GRUP MEBUSU DEĞİL, VATAN MEBUSUYUM.” diyerek hafızalara da yer edinmiştir.
Sakarya Savaşı’ndaki katkılarından dolayı Sakarya soyadını alan Mustafa Durak Bey, savaştan sonra Kars Valiliği görevinde bulunmuş, sonra da bir müddet ticaretle uğraşmıştır. “Vatan görevi “ diyerek 1932-1935 yılları arasında Erzurum Belediye Başkanlığı yapmış, iki dönemde Gümüşhane mebusu olarak Meclise girmiş ve 21 Ekim 1942 yılında Bursa da vefat etmiştir.
Kaynakça, Kürkçüoğlu Erol, Anma Toplantıları 1, E r-Vak yayınları, Erzurum, 2000