Dünyanın en büyük ekonomileri ve Avrupa Birliği'nden (AB) oluşan G20'nin liderleri, bugün buluşuyor. Japonya'nın Osaka şehrinde iki gün sürecek olan G20 liderler zirvesinde, küresel ticarette korumacılığın artması, istihdam, küresel verinin yönetişimi, kalkınma için altyapı, küresel sağlık, iklim değişikliği, yaşlanan nüfus ve küresel ekonomik dengesizlikler, dijital ekonominin vergilendirilmesi ve ticaret, jeopolitik gerilimler v.b geniş gündem maddeleri yer alıyor.
G20 Osaka zirvesine ev sahipliği yapacak Japonya; Küresel ekonomi, ticaret ve yatırım, inovasyon, çevre ve enerji, istihdam, kadının güçlendirilmesi, kalkınma ve sağlıktan oluşan 8 ana başlığın dışında okyanuslardaki plastik atıkların azaltılması konusunun öncelikli olarak ele alınmasını istiyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın başkan olduktan sonraki üçüncü G20 zirvesi olacak. Trump’ın Amerika bir yana diğerleri bir yana diyerek tehdit dili ve tutarsız tavırları küresel ticareti sıkıntıya sokarak dünyada bir belirsizliğe neden oluyor. Bu bağlamda; G20 zirvesinde ABD Başkanının zirveye katılacak tüm liderler ile iletişimi merak ediliyor.
G20’de S400 gündemi…
Ana gündemde yer almayan ancak bizi yakından ilgilendiren konu ise Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S400 füze savunma sistemi hakkında ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ne konuşacakları. Dışişler Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu S400’lerin alındığını artık geriye dönüşün olmayacağını Temmuz’da teslimatın yapılmasının beklendiğini net bir şekilde söyledi. Zirve öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da benzer bir açıklama yaparak asla taviz olmayacağını S400’lerin teslimatını beklediklerini belirtti.
Türkiye’nin acil füze savunma sistemine ihtiyacı olduğu kesin. Buradan artık dönüş olmayacağını düşünüyorum. Rahip Brunson olayında olduğu gibi ABD baskısıyla bir geri dönüş yapılır mı bence bu saatten sonra intihar olur. Peki ABD’nin planı nedir S400 alımı yüzünden Türkiye’yi NATO’dan çıkarabilir mi ? Ekonomik ambargo tehdidinde bulunup geri adım atmasını isteyebilir mi? Ya da farklı konularda Türkiye’den istekte bulanabilir mi? Bunlar kamuoyunun merak ettiği sorular.
G20 zirvesi öncesi 25 Haziran Salı günü önemli bir gelişme yaşandı. ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Nazmi Mete Cantürk’ün Fetö silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılandığı davada ev hapsi kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşme öncesi böyle bir gelişme yaşanması akıllara rahip Brunson olayını getirdi. Yapılan bazı yorumlarda yumuşak bir geçiş yapıldı S400’de geri adım atılacak deniyor. Ancak bu gelişme sonrası ben Türkiye’nin S400 konusunda kararlı tutumunun değişeceğini düşünmüyorum.
Neden S400?
S400’ü aldık geri adım atmayız diyoruz buna itirazım yok ya baştan almayacaktık, aldıysak geri adım atmamızda doğru değil hatası da sevabı da kararı verenlerindir. Kararın doğru mu yanlış mı olduğunu zaman gösterecek. NATO üyesi bir ülke olarak ABD’den Patriot füzesi neden almıyoruz. ABD bizim düşmanımız yeni “ kankamız “ Rusya diye mi acaba? Yarın Rusya ile düşman olursak ne olacak nitekim adamların uçağını düşürdüğümüzde aynı sıkıntılı süreci onlarla da yaşamıştık. Dış politikada duygusallığa yer yoktur strateji geliştiren oyunu kuralına göre oynayan kazanıyor.
Bu bağlamda; S400 teslimi sonrasında ABD’nin bize takınacağı tavra karşı bir stratejimiz var mı. Bundan sonra ikili ilişkileri nasıl yürüteceğiz orası önemli. Ben bundan sonra Rusya ile yoluma devam ediyorum sen yoluna ben yoluma demeyeceğimize göre ikili ilişkilerin seyri noktasında ayağı yere basan bir tavır ortaya koymamız gerekiyor.
ABD zaten Türkiye’ye yapacağını yapıyor, terör örgütlerini destekliyor, silah yardımı yapıyor her türlü lojistik destek sağlıyor.Ama bunu yeri geldiğinde Rusya’da yapıyor yada Avrupa ülkeleri de yapıyor. Önemli olan diplomatik ilişkiler çerçevesinde en doğru kararı verebilmektir. Türkiye sonuçta tercihini Rusya’dan yana kullandı belki S400’ü Patriot füzesine kıyasla daha kaliteli ve teknolojik buldu. Sonuçta bağımsız bir ülke olarak savunma ihtiyacımızı nereden karşılayacağımıza biz karar veririz. Ancak biz 1952 yılından bu yana NATO üyesi bir ülkeyiz bu örgütün kuruluş amaç ve hedefleri arasında “ düşman” olarak görülen Rusya’dan füze savunma sistemi alma girişiminde bulununca NATO tarafından olumsuz karşılanmasını da normal görmek lazım. Eğer bu gerçekler doğrultusunda gemileri yaktıysak NATO’dan çıkmayı göze aldık demektir.
NATO’ya üye ülkeler arasında Rus Savunma Sistemi S-200, S-300 kullanan ülkeler olduğunu biliyoruz. Bunlar arasında Romanya, Bulgaristan hatta Almanya bile var. Slovakya, Yunanistan ve Kuzey Kıbrıs Rum kesimi de S-300 füze savunma sistemi almıştı ve bunlar NATO ile uyumlu hale getirildi. Ancak NATO üyeleri arasında S- 400 füze savunma sistemi kullanan ülke yok. Çünkü S-400’ün teknik açıdan NATO standartlarına uygun olmadığı söyleniyor. Bu bağlamda; S400 kullanan ilk NATO üyesi biz olacağız.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi almasına yönelik polemiğe girmemiş hangi silahı alacağı her NATO müttefiki ülkenin kendi ulusal kararıdır diye açıklama yapmıştı. Ancak başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere eski Doğu Bloku üyesi olan ve şimdi NATO üyesi olan bazı ülkeler Türkiye ile Rusya'nın son dönemde yakınlaşmasından dolayı endişelerini dile getiriyorlar. ABD Türkiye’nin bu alımla NATO üyeliğini riske attığını ve F35 ekipmanlarının Türkiye’ye teslimatını durdurduklarını açıklamıştı.
G- 20 zirvesinde Erdoğan ile Trump’ın gündeminde bu konu olacak ABD tarafının S-400 alımını sineye çekip tamam ne yapalım aldınız bir kere hayırlı olsun deyip susacaklarını da düşünmüyorum. Geçmiş hükümetlerde ABD ile krizler yaşadı ama bir şekilde ikili ilişkiler günümüze kadar geldi. Bundan sonra da köprülerin atılmasını beklemiyoruz. İkili ilişkilerde karşılıklı menfaat önemlidir ne aldık ne verdik günün sonunda kasayı kapatırken alınan Z raporunda elimizde bir şey kaldı mı yoksa kasa boş mu kaldı ona bakmak lazım.
Burada önemli olan bu süreci mininum hasarla atlatıp ikili ilişkileri devam ettirmek ve ekonomiyi güçlendirecek hamleler yapıp ileride gelebilecek bu tarz müdahalelere karşı güçlü irade ortaya koymaktır. Artık birbirimize sen Amerikancısın, yok sen benden daha Amerikancısın demeyi bırakalım. Hepimiz Türkçü olalım milli meselelerde birlik olalım siyasi kavgaları geride bırakalım.
İstanbul’un yenileme seçimleri de bitti artık normal şartlarda 2023’e kadar seçim yok olmaması da lazım diye düşünüyorum. Türk milleti sandıkta kararını verdi gerginlik istemiyorum huzur istiyorum mesajını verdi. Siyasiler bu mesajı iyi okumalı ve demokratik yolla iktidar yarışını sürdürmeli toplumu birleştirmelidir.
Türk Milleti, hizmette yarışan, dış politikada strateji geliştiren, eğilmeyen dik duran, duygularıyla değil akılla hareket eden, içeride kutuplaştırmayan, birleştiren iktidarıyla, muhalefetiyle bu düsturda hareket eden politikacılar bekliyor.