Ahmet TEKİN

İlahiyatçı, yazar

Yeryüzü Kime Ait, Nerelerde Nüfuz Alanları Kurulabilir?

Kur’an-ı Kerim’de  çok açık bir şekilde  yeryüzünün Allaha, yeryüzündeki hükümranlığın da  Allah ve Rasulüne ait olduğu beyan ediliyor. Rasulullah veda konuşmasında ise,  yeryüzünün Allaha ve Rasulüne ait olduğunu ifade ediyorlar.

Rasulullah bir hadisi şeriflerinde yeryüzünün  kendisi için temizlik vastası ve mescid kılındığını beyan ediyor. Araf Suresi 158 de Allah Teala, Rasulullah s.a.in bütün insanlara gönderilen  evrensel Nebi ve Rasul olduğunu  söylüyor. Bu ayetteki ümmi kelimesi hem yalın anlaşılır, hem de Ümmülkuranın, ümmün nâsin kısaltılmışıdır. Yalın kabul ettiğimizde tahsil görmediği halde geniş kültür sahibi manasına gelir. Ümmülkuranın kısaltılmışı kabul ettiğimizde Mekkeli demektir. Ümmünnâsin kısaltılmışı kabul ettiğimizde bütün insanlığın lideri demektir. Bu ayette  iki defa Hz. Muhammed s.a.in evrensel peygamber olduğu ifade edilmektedir.

Kelime-i Tevhid’de de O’nun evrenselliği beyan ve teyit edilmektedir. Ondan önceki peygamberlerin görevinin sona erdiği, ondan sonra peygamber gelmeyeceği  ortaya konmaktadır. İsra Suresi 79. ayette  Makamı Mahmuddan  söz edilirken hem Medinedeki iktidar makamı, hem kıyamete kadar insanlığa liderlik makamı, hem de Mahşerdeki şefaat makamı kastediliyor. Ayrıca KK 9/33, 48/28,61/9. ayetlerde  İslamın bütün rejimlere hakim olacağını belirtiliyor. Bütün bu saydığımız delillerle Hz Muhammed s.a.in ve Kur’anın evrenselliği sebebiyle hükümran oldukları alan bütün yeryüzü, muhatap aldığı kimseler insanlığın tamamıdır.

Bütün insanlık Hz. Muhammed s.a.in ümmetidir. Onun döneminde hiçbir peygambere ümmet olunamaz. Hıristiyanlar, İslamın evrensellik anlayışından hareketle kiliseye sıkıştırılmış olan Hıristiyanlığın faaliyet alanının bütün yeryüzü olduğunu  ilan etmişlerdir. İdeolojik gruplarda, milletlerde, ümmetlerde hedef  büyük olursa  toplumda kavga, itişme, didişme olmaz. Kayıklarını şilep haline getirmek, filo kurmak isteyen ortaklar veya kardeşler  çalışmaktan kavgaya zaman bulamazlar. Kayıklarını bölüşmek isteyenlerse o kayıktan oldukları gibi, kayıklarını yüzdüren, kendilerine hayat veren deniz onları boğar.
5/56 Allah'ın, Rasûlünün ve iman edenlerin velâyetini, hâkimiyetini, idaresini, korumasını kabul edenler bilsinler ki, Allah'ın orduları, onun tarafında olanlar, işte onlar galip geleceklerdir.”
Yeryüzüne hakim olabilmek için Müslümanların, yaşadıkları çağın bir numarası, örneği, önderi olması lazım. Sebe’ Suresi 46. ayette Hz. Muhammed s.a.in ağzından ilimde, teknikte, siyasette, sanayide, ticarette müslümanların çağlarına örnek olacak insanlar olması tavsiye ediliyor. Bu ayetteki “vahide”  kelimesini bin küsur yıl önce merhum Ragıbı Isfahani doğru anlarken, bu gün modern ve gelişmiş imkanlara sahip olan üstadlarımız bu kelimeyi anlamamakta direniyorlar. Ondan sonra da müslümanlar niye geri kaldı diyorlar. Aslında müslüman halkta değil günah, onlara önderlik edecek entellektüellerinde, üniversitelerindedir.

İyi niyetli, yetişmiş önderlerin kılavuzluğunda Müslüman millet karlı dağları aşmaya hazırdır.
Yeryüzüne hakim olabilmek bir taraftan da yerkürenin ve uzayın  ötelerinde nüfuz alanları kurmaya bağlıdır. Rahman Suresi 33. Ayette kullanılan nüfuz kelimesi nüfuz alanları kurmak yerine, sadece delip geçmek manasına alındığı için, uzaya ve yer küreye hakimiyet sağlayacak ilimlerde gelişmenin de önüne geçmiştir. Taif ve Hayber kuşatmalarında Selman-ı Türkinin/ Farisinin  yaptığı tank ve kirpi benzeri harp araçlar geliştirilmemiştir. Hâla İslam için devlete ihtiyaç olmadığını sosyal medyada yazan emekli din bilgisi öğretmenleri var. Kur’anın uygulamalı bir anayasa metni olduğunu da bilmiyorlar. Ben bu ayetteki sultan kelimesiyle ilgi merhum Ahmet Büyükçınar hocaya bir sual sormuştum. Hoca lügattaki manaları söyledi. Bunları biliyorum. Başka neler söyleyebilirsiniz dedim. Ertesi gün hoca kendi el yazısıyla bir buçuk sayfalık arapça metin getirdi sultan kelimesiyle ilgili. Ondan sonra bu ayetin manasını yazdım. Bu konuyla ilgili ayetleri metne ekleyeceğim için tekrar açıklama gereğini duymuyorum.
4/97 Haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkmayarak, hicret etmeyerek, zâlim idareler altında yaşayanların, kendilerine zulmedilmesine aldırmayanların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken, melekler:
"- Hangi milletin içinde, nasıl bir yerde idiniz?" diye sorarlar. Bunlar:
"- Biz yeryüzünde temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen çaresizlerdik" diye cevap verirler. Melekler de:
"- Allah'ın ülkesi geniş değil miydi? Hürriyetlerinize sahip çıksaydınız, devletinizin değerini bilip, baskılara boyun eğmeyerek özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların mekânları  cehennemdir. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî dönüş yeridir.
4/100 Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kimse, yeryüzünde, İslâm’a, müslümanlara hayat hakkı tanımayanları dize getirecek birçok kaleler, stratejik bölgeler, imkânlar, bolluk, güç ve özgürlükler bulur. Kim, Allah ve Rasulü uğrunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret ederek evinden çıkar da, sonra kendisine ölüm gelir çatarsa, artık onu mükâfatlandırmak Allah'a vacip olur. Allah samimi kullarını koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.
7/158 "- Ey insanlar, ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyetine sahip olan Allah'ın emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya  memur tek yetkili Rasûlüyüm. Hak ilâh yalnızca O’dur. O hayat verir, yaşatır, eceller gelince de ölümü gerçekleştirir. O halde, Allah'a; Allah'ın kelâmına, kitaplarına âyetlerine, mûcizelerine, emirlerine, hükümlerine iman eden ümmî Rasûlüne, Mekke'li, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idraklerin ötesini kavrayabilen bütün insanlığın peygamberine iman edin. Ona, onun sünnetine tâbi olun ki, hak yolu tercih etmiş, İslâm’da sebat etmiş olasınız." diye ilan et.
9/33 Allah, Rasulünü toplumda hakça bir düzen gerçekleştirmek için, hak yolu aydınlatan bilgiler ve Hak Din ile hak bir şeriatla, âdil medenî kurallarla özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderendir. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan, başka otoriteleri de olan müşrikler hoşlanmasalar da, dinini, şeriatını bütün inançlara, rejimlere üstün ve hâkim kılmak için göndermiştir.
17/79 Gecenin bir kısmında, son üçte birinde uyanarak, farz namazına ilâveten, sadece sana mahsus bir ibadet olmak üzere uzun uzun Kur’an okuyarak teheccüt namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a, bütün insanlık tarafından övgüye, şükrana layık görüleceğin bir liderliğe,  şefaat makamına; övülecek faaliyetler göstereceğin  iktidar makamı Medine’ye  göndermesi ümit edilir.
17/80 “- Rabbim, dürüst olarak yiğitçe girilmesi gereken yere, emniyetle girmemi sağla. Dürüst olarak yiğitçe çıkılması gereken yerden emniyetle çıkmamı sağla. Bana kendi katından yardımcı bir güç, beni destekleyen bir devlet, bir iktidar ver.” diye niyaz et.
29/56 Ey iman eden, beni ilâh tanıyan, candan müslümanlar olarak benim şeriatıma bağlanan, bana boyun eğen, saygılı kullarım. Şüphesiz benim arzım, benim ülkem, bana ait olan yeryüzü geniştir. Hicret ederek güç ve gönül birliği yapıp, hürriyetlerinize ve devletinize sahip çıkın. Baskılara boyun eğmeyin, yalnız bana kulluk ve ibadet edin, yalnızca benim şeriatıma bağlanın, bana boyun eğin.
34/46 Rasulüm onlara:
“- İlimde, teknikte, ahlakî güzellikte çağınızın örneği, önderi olarak Allah için, ikişer ikişer, birer birer, harekete geçip İslâmî sorumlulukları sırtlanarak yerine getirmenizi; insanlara İslam esaslarını öğretmenizi; İslâmî eğitimi kurumsallaştırmanızı, İslamda sebatınızı; ailenizin ve halkınızın meselelerine itina göstermenizi; ihtiyaçlarını karşılamanızı, sorumluluklarının gereğini yapmalarını istemenizi; İslam ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlemenizi; bunları yaparken mutlaka aklınızı ve düşünme kabiliyetinizi kullanmanızı, size öğütlüyorum, sorumluluklarınızı, sorumsuz davranmanızın doğuracağı sonuçları  hatırlatarak sizleri uyarıyorum.” de.
Hemşehriniz, arkadaşınız peygamberde cinlere mahkûm olmuşluk, delilik eseri yoktur. O, kesinlikle, şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak sizi uyaran bir peygamberdir.
39/10 Rasulüm, müslümanlara:
“- Ey iman eden kullarım, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan, müslüman idarecilere, askerî erkâna, müslümanlara, bu dünyada bir güzellik, bir ikrâm, devlet nimeti, her türlü nimet vardır. Allah’ın ülkesi, yeryüzü geniştir. Hürriyetlerinize sahip çıkın. Baskılara boyun eğmeyin. Hicret edip güç ve gönül birliği yaparak devletli yaşayın, özgürce Allah’a kulluk ve ibâdet edin. Ancak, sabrederek mücadeleye devam edenlere, tahammül gösterenlere, kararlı davrananlara da, hesapsız mükafat vardır.” diye benim adıma ilan et.
48/28 O, dinini, şeriatını, düzenini, medeniyetini bütün inançlara, rejimlere medeniyetlere üstün ve hâkim kılmak için, Rasulünü bir hidayet rehberi olan Kur’an ile ve Hak Din ile, âdil bir şeriatla peygamberlik görevi ile özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderendir. Va’dini gerçekleştirmeye, Rasûlünün hak peygamber olduğuna şâhit olarak Allah yeter.
55/33 Ey cin ve insan toplulukları, göklerin ve yerin bazı bölgelerinden çıkıp ötelerine geçmeye, irtibatlar kurmaya gücünüz yetiyorsa, süratle gidin, nüfuz alanları kurun. Büyük gücünüz, gelişmiş güçlü teknolojiniz, kudretli bir devletiniz  olmadan nüfuz edemezsiniz, irtibatlar, nüfuz alanları kuramazsınız.
55/34 Ey insanlar ve cinler, bu durumda, Rabbinizin nimetlerinden hangisini, Kur’an’dan hangi ilkeyi önemsemeyerek sınırsız rahmetini, kudretini yalanlayabilirsiniz?
55/35 Üzerinize yüksek hararet, güçlü ışınlar (radyasyon) yağdırılır. Kendinizi koruyamazsınız, yardım ve kurtarma da mümkün değildir.
61/9 O, Rasulünü bir hidayet rehberi olan Kur’ân ile ve toplumunuzda hakça düzeni gerçekleştirecek Hak Din ile, âdil bir şeriatla, gerçek medenî kuralları öğretmekle görevli özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderendir. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah'a ortak koşan, başka otoriteleri olan müşrikler istemeseler de dinini, düzenini bütün inançlara, medeniyetlere, rejimlere üstün ve hâkim kılmak için göndermiştir.
63/8 “- Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, kuvvetli ve haysiyetli olan, oradan, zavallı alçağı mutlaka çıkaracaktır.” diyorlardı. Halbuki güç, kuvvet, kudret, hükümranlık, Allah’ın, Rasulünün, şuurlu ve kâmil mü’minlerindir. Fakat müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıklar bunu bilmiyorlar."
Müslümanların uyanışına vesile olması duasıyla.