(İkinci Bölüm)
Peygamberimiz Efendimiz (sav) İslâmiyet’i tebliğ etmeye başladığında ilk iman eden Hz. Hadice oldu. İslâmiyet’le şereflenen ikinci insan Hazret-i Ebû Bekr’dir. Sonra 10 yaşındaki Hazret-i Ali Müslüman oldu. Önce akrabalarını, sonra da Mekkelileri İslâm’a dâvet etti. Amcası Ebû Leheb, bu dâvete karşı çıktı. Sonra da Mekkeliler… Karşı çıkanlar, Hz. Muhammed’de düşman oldular, zulmetmeye başladılar. İslâmiyet’le şereflenenlerin sayısı arttıkça, inanmayanların zulmü de artıyordu. Müslüman oldu diye birçok kişiyi şehid ettiler. Müslümanlardan bazıları canını kurtarmak için başka şehirlere göç etmek mecburiyetinde kaldılar. Onlar, gittikleri yerde İslâmiyet’i öğretmek ve yaymak için çalıştılar. Başarılı oldular.
Peygamber Efendimiz bir gün, Medine Şehrinden gelen 6 kişi ile karşılaştı. Onları İslâm’a dâvet etti. Kabul ettiler ve geldikleri şehre döndüler. Sonra çevresindeki insanlara İslâmiyet’i ve Hz. Muhammed’i anlattılar. Medine, Medenî insanlar şehri anlamına geliyordu. Peygamber Efendimizi Medine’ye dâvet ettiler. Efendimiz hem Medine’de İslâmiyet’i tebliğ etmek hem de Mekke’deki müşriklerin zulmünden uzaklaşmak için dâveti kabul etti. Mekke’de geçen 13 yıllık Peygamberlikten sonra, milâdî 622 senesinde, Rebi’ül-evvel ayının on ikinci günü Medine’ye hicret etti. Böylece, 10 sene sürecek olan Medine dönemi başladı. Hicretin ilk günlerinde Medine’de pek çok kişimin Müslüman olduğunu duyan Mekkeliler, Medinelileri tehdit etmeye başladılar. “Mekke’den gelenleri şehrinizden kovmazsanız veya öldürmezseniz, biz sizleri öldürür, kadınlarınızı hizmetimize alırız !” Dediler. Medineliler bunun üzerine Peygamberimizi koruma altına aldılar.
Müslümanların ibâdet edebilmeleri için ilk câmi, Mescid-i Nebî adı ile Medine’de inşa edildi. İnsanları namaza dâvet etmek için ezan okundu. Gün geçtikçe İslâm yayıldı. Yayıldıkça da İslâm aleyhtarları saldırılarını artırdılar. Efendimiz; inananları, inanmayanların saldırılarından korumak için küçük askerî birlikler tertipledi. Mekkeli müşrikler de boş durmuyorlardı. Kervan düzenleyip Şam’dan mal getirdiler, satıp silâh aldılar. Bu silâhların, kullanıcıların eline geçmemesi için Peygamber Efendimizin oluşturduğu askerî birlikler, Bedr mevkiine gidip, müşriklerle savaştılar, gâlip geldiler ve silâhların hepsine el koydular. Şam ticaret yolu da Müslümanların eline geçmişti. Buna tahammül edemeyen Mekkeliler 3.000 kişilik muazzam bir ordu hazırladılar. Bunların 700’ü zırhlı, 200’ü atlı idi. 3.000 adet de develeri vardı. Medine şehrine saldırmaya geliyorlardı. Peygamber Efendimiz, 700 kişilik bir ordu hazırlayıp, başına geçti ve Uhud denilen bölgede müşriklerin karşısına çıktı. Müthiş bir mücâdeleden sonra müşrikler 70 ölü vererek Mekke’ye kaçtılar. Hemen ardından Müreysi Kuyusu denilen yerde bir savaş daha oldu. Zafer yine Müslümanlarındı. Sonra müşrikler, 10.000 kişilik bir ordu kurdular. Medine üzerine yürüdüler. Peygamber efendimiz, Medine’nin etrafına hendek kazdırdı. Bir ay süren kuşatmada, müşrikler amacına ulaşamadı ve geri döndüler. İslâm tarihinde bu savaş, Hendek Savaşı olarak anılır. Hendek Savaşı’nın kazanıldığı gün, Peygamber Efendimiz ve adamları, Kureyzâ Kalesi’ne hücum ettiler ve buradaki gayrimüslimleri kovdular. Müslümanlar artık güçlenmişlerdi. Mekke şehrini almaya karar verdiler. Mekkeliler haber gönderip kendisini şehre sokmayacaklarını bildirdiler. Peygamber Efendimizi öldürmek isteyen Yahudilerin Hayber Kalesi’nde toplandığı haberi gelince, Mekke’yi alma işi sonraya bırakılıp Hayber için hazırlık yapıldı. Hazret-i Ali’nin büyük kahramanlıklarıyla Hayber Kalesi fethedildi.
Hz. Muhammed, civardaki valilere elçiler gönderip onları İslâmiyet’e dâvet ediyordu. Basra vâlisi, gönderilen elçiyi öldürünce, Peygamber Efendimiz çok üzüldüler. Bunun üzerine sahâbiler, Mûte isimli köye geldiler. Burada, 100.000 kişilik Rum ordusu ile karşılaştılar. Hicretin sekizinci yılanda yapılan çarpışmada Rum ordusu hezimete uğratıldı. Mekke’ye gidileceği sırada, iki kabile, Müslümanların kendilerini öldürmek için yola çıktığını zannederek ordu oluşturdular ve saldırıya geçtiler. Bunlarla yapılan Huneyn ve Taif savaşları da kazanıldı. Müslümanlar pek çok ganimet elde ettiler.
Müslümanlar iyice güçlenmişlerdi. Bölgede yalnızca Mekke, Müslüman’ların yönetiminde değildi. Mekkeliler, Müslüman’larla yaptıkları Hudeybiye Antlaşması’nı (1) bozunca, Hz. Muhammed, Mekke üzerine sefer düzenlemeye karar verdi. O tarihe kadar görülmemiş büyüklükte: 10.000 kişilik bir ordu hazırladı. Ramazan ayında Mekke’ye doğru yola çıktı. Mekke Emiri Ebû Süfyan görüşme talebinde bulundu. Mekke, Peygamber Efendimiz’in arzu ettiği şekilde, kan dökülmeden Hicretin sekizinci yılında, 1 Ocak 0630’da fethedildi. Hemen Harem-i Şerif’e gidilerek putlardan temizlendi. Bütün Mekkeliler af edilip serbest bırakıldı. Çoğu Müslüman oldu.
Hicretin dokuzuncu yılında, İslâm’ın beş şartından biri olan Hac, farz kılındı.
Peygamberimiz, Vedâ Haccı’nı edâ ettikten bir müddet sonra Hicretin 11. yılında, Sefer ayının son günlerine gelindiğinde hastalandılar. Görevinin sona erdiğini, bu dünyâdan göçme zamanının geldiğini anlamışlardı. Ölümüne üç gün kala, artık mescide gidecek takâti kalmamıştı. Buna rağmen ertesi gün mescide geldi. Namazdan sonra minberin alt basamağına oturarak cemaate hitap buyurdu:
Ey Müslümanlar ! Şâyet içinizden birine bilmeyerek bir kötülük yaptı isem, karşılığını kabule hazırım.
Sizden evvelki ümmetler, peygamberlerinin mezarlarını ibâdetgâh yaptılar. Sizleri böyle bir hatâdan men ederim.
Sonra odasına döndü. Öğle üzeri sağ elinin şahâdet parmağını yukarı doğru kaldırdı:
Refik-i Alâ’ya (Büyük dosta) Diyerek, 63 yaşında, mübârek ruhunu Mevlâ’ya teslim etti.
Cenâb-ı Allah, O’ndan râzı olsun, bizleri şefaatine nâil eylesin. Âmin
BİTTİ