Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Adalet…

Son dönemde en çok konuşulan kelime, en çok yorum yapılan kavram, adalettir. Bu süreçte adaletle ilgili açıklamaların, günümüze damgasını vuran türlü adaletsizliklerin yanı sıra örnek alınacak adaletli uygulamalar da yok değildir.

Ama evlerimizde, sokaklarımızda, okullarımızda, iş yerlerimizde, açık oturumlarda, siyasi söylemelerde adeta her yanımızda bu kavram konuşulmaktadır:

Hak, hukuk, adalet…

Neden?

Çünkü insanların öncelikle yaşadığı ülkenin adalet sistemine, bu sistemin uygulamalarına güvenmesi gerekir.

İşte bu güven ülkemizde çok aşındı, aşındırıldı da ondan…

En azından son beş yılda ülkemizde yaşanan olaylara bir bakınız!

Bu olayların sonucunda yasal uygulamaları bir gözden geçiriniz. Özellikle de ifade, yazım özgürlüklerinin nasıl engellendiğini, pek çok gazeteci, yazar ve akademisyenin uğramış olduğu adaletsizlikleri görürsünüz.

Ama en çok da FETÖ alçaklarının adalet sistemimize vermiş olduğu zararı ne anlatmak, ne de yazmak mümkündür.

O süreçte ahlak ve vicdanını FETÖ denen o salya sümüklü meczuba teslim etmiş hâkim ve savcıların yandaş kararlarının ülkemizin adalet sistemine vermiş olduğu zararın izleri, yıllar geçse de hala hatırlanmaktadır.

Hele ki, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler sonrasında, yalnızca İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline neden olan YSK gerekçesinin açıklanmasıyla oluşan kanaat, yargı sistemine olan güvenin vicdanlarda bir kez daha sorgulanmasına neden olmuştur.

Ülkemizde adalet sistemine olan güvenin yeniden kazanılması için ülkemizi yönetenler, 30 Mayıs 2019 tarihinde 2019-2023 tarihini kapsayan ‘’yargı reformu stratejisi’’ belgesini açıklamışlardır.

9 ana başlıktan oluşan bu yargı reformuülkemiz için sevindirici olduğu kadar; adalete olan güvenin yeniden güçlenmesi adına da çok önemlidir.

Bu yeni yargı reformu içinde özellikle yargı bağımsızlığını sağlayacak uygulamaların varlığı, demokratik rejimde hayati önemdedir.

Atılacak yeni adımların İfade özgürlüğüne, özgürlükleri kısıtlayan tüm uygulamalara karşı duyarlı olacağının açıklanmasıda çok isabetli bir hedeftir.

Unutulmasın ki; bir ülkede adalet varsa, ahlak vardır.

Özgürlüklerine hiçbir gem vurulmadan doyasıya yaşayan insanların bulunduğu ülkeler mutluluklar diyarıdır, o ülkeler aydınlık yarınlara hızla yelken açar, zengin ve müreffeh bir ülke olur.

Türk milleti de özgürlüğü uğruna tarih boyunca pek çok bedeller ödemiştir. O nedenledir ki, adalete karşı duyulan güveni güçlendirecek yeni tedbirlerin alınacak olması milletimiz adına önemli bir kazanç, güzel bir gelişmedir.

Bir düşünün!

Özgürce yaşamın tanımına en çok yakışan sizce nedir?

İnsanca yaşamanın tüm güzellikleri mi?

Yaşamımıza heyecan katan aşklarımız mı, sevdiklerimiz mi?

Ya da, hayatımız boyunca elde ettiğimiz mal varlıklarımızdan kaynaklanan zenginliklerimiz midir?

Sizce hangisidir?

Ama tüm bu değerleri, tüm bu güzellikleri yaşayacağımız yer vatanımız değil midir?

Ancak adaletli bir düzeni olmayan, adalete yeterince güven duyulmayan, özgürlükleri kısıtlanmış bir vatan da mutlu bir yaşam olur mu?

Türk Milleti bu son vatan topraklarımızda güven veren bir adalet sistemi ile özgür ve mutlu yaşamayı sonuna kadar hak etmiş, binlerce yıllık varlığından bugüne bu yaşlı dünyaya adaleti ile örnek olmuş büyük bir millettir.

Kurmuş olduğumuz nice devletler; ‘’Adalet Mülkün Temelidir’’ şiarıyla yaşamış, yönetilmiştir.

"Ülkeler çeşitlidir, fakat uygarlık birdir."

Uygarlığın temeli kültür alışverişidir. Kültür seviyesinin yüksekliği, bir ülkenin geleceğini aydınlatan güneş gibidir.Kültür seviyesini destekleyen, geliştiren güç ise modern hukuk prensiplerinin uygulanması ve adalete olan güvendir.

Çağdaş hukuk zihniyetine ulaşabilmek, modern hukuk prensiplerinin uygulanması ise, bağımsız yargı kararlarıyla mümkündür.

Çağdaş hukuk zihniyetinin temel prensibi, "milli egemenlikilkesidir ve bu ilke zaruri olarak "dogmaların etkisiz kılınmasını’’ gerektirir.

Hukukta dogmaların etkisiz kılınmasını sağlayacak araç ise "laiklik" ilkesidir.

1926 yılında hukuk reformunu başlatan Atatürk’ün gösterdiği gelişmiş ülkeler hedefine ulaşabilmenin temel şartı, yargı sistemimizin çağdaşlığı ve adalete duyulan güvenin güçlenmesiyle sağlanacaktır.