Spor, vücudun dayanıklı ve güçlü olmasını sağlayan, oyun, yarışma ve mücadele anlayışıyla yapılan hareketlerdir. İnsanlar, tarih boyunca koştular, tırmandılar, ağır nesneleri kaldırdılar, yüzdüler. Ne var ki, bu hareketler her zaman spor maksadına yönelik ve yarışma biçiminde olmadı.
Peygamber Efendimiz döneminde insanların hayat tarzı fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Binek araçları son derece kıttı. Olanlar ile seyahat etmek de bir nevi spordu. Seferler, çobanlık, ticaret kervanları gibi vesilelerle kilometrelerce süren sıcak çöl iklimindeki yolculuklar Arapları, yerleşik medenî toplumlardan daha hareketli, güçlüklere daha dirençli bir hâle getirmişti. Aralarında savaş eksik olmayan Arap kabileleri, gençlerini buna hazırlamak mecbûriyetindeydi.. Bunun için savaş oyunları yapma âdeti yaygındı. Hz. Peygamber zamanında yapılan bazı sporlar gençleri cihada hazırlamaya yöneliktir. Hz. Peygamber, çocuklara ata binme, ok atma ve yüzmenin öğretilmesini isterdi.
Asr-ı saadette meşru ve yaygın olan sporlardan biridir. Askerî seferlere katılabilmeye gücü yettiğini Hz. Peygamber'e ispatlamak maksadıyla bazı delikanlılık çağındaki sahabeler, Peygamber Efendimizin huzurunda güreşe tutuşurlardı. Bunun sebebi, yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan öteki gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde etmekti
Günümüzde Halter denilen Ağırlık Kaldırma hareketleri de spor maksadıyla yapılırdı. Herhangi bir âlet olmadığı için bu spor için taşlar kullanılırdı. Hz. Peygamber, bir gün içlerinde hangisinin daha kuvvetli olduğunu bilebilmek için, büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan gençlerin yanından geçmiş ve bu yarışlarda hiçbir kötü yan bulmamış, durup onları seyretmiş ve teşvik etmiştir.
Hz. Peygamber, yüzme öğrenilmesini de teşvik etmiştir. Şöyle buyurduğu ifâde edilir: Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz. Bu hadis, yüzücülüğün mubah olduğuna ve çocuklara öğretilmesinin de tavsiye edildiğini ortaya koyar. Hz. Peygamber bizzat kendisi de yüzme öğrenmişti.
Peygamber Efendimiz’in, ‘ok atma, at ve deve yarışı dışında ödül caiz değildir.’ Dediği, Hadis kitaplarında kayıtlıdır. Gençler arasında bu kabil yarışların yapıldığında gidip seyreder, başarılı olanlara armağanlar verirdi.
O dönemin revaçta olan bir başka sporu, deve yarışları: Hz. Peygamber'in Abda adlı devesi katıldığı bütün yarışları kazanırdı. Bir yarışta genç bir deve üzerinde gelen bir bedevi, yarışta Abda'yı geçti. Sahabiler buna çok üzüldüler. Hz. Peygamber ‘Yükselen her dünyevi nesnenin düşmesi, ilahî hikmet gereğidir’ buyurarak üzülenleri teselli etti. Horoz, köpek ve diğer hayvanları dövüştürüp seyretmek hayvanlara eziyet etmekten ibaret olduğu için yasaklamıştı.
Tavsiye ve teşvik edilen sporlardan biri de ok atma yarışı idi. Ok atma, hem bir savaş hazırlığı, hem de spor ve eğlence maksadı güdüyordu.
Maide Suresinin 2. ayetindeki izne bağlı olarak Asr-ı saadette avcılık da yapılmıştır. Sahabe avcılığın bütün ayrıntılarını Hz. Peygamberden öğrenmiştir. İhramlıyken avlanmak yasaktır.