1968 gençliği olmak; hem yaşadıklarım, hem öğrendiklerim, hem tanıdıklarım ve hem de analiz gücünü fark ettiğim için bir ayrıcalık oldu. Dostluğu da bu günlerde yaşadım. Daha öncesinde ise hem dergilerden, gazetelerden, yazarlarından etkilendiğimiz, hem de mekteplerdeki Mehmet Akif ve Tevfik Fikret yanlısı olmak gibi bir ayırıma sonunda yakalandık. İkisini de seviyorduk. Ancak Akif sanki insanı ve toplumu daha fazla yansıtıyordu. Dizelerde kendimizi bulabiliyorduk. Akif’in “Zulmü alkışlayamam”ı daha fazla giriyordu yüreğimize, Fikret’in 95’e Doğru’sunu algılamamız için biraz daha zaman gerekti. Oysa her ikisi de özgürlükten yana, istipdata karşı tavır almıştı! Emperyalizmin ülkemiz ve toplumumuz için olan kurgusunu sanki Akif daha fazla fark etmiş, dikkat çekiyordu.
AİLENİ EMANET EDEBİLECEĞİN BİR DOSTUN VAR MI?
Bir insan mühendisi İrfan Fethi Gemuhluoğlu (1923-1977) ağabeyi böyle bir dönemde tanımıştım. “Evveli, ahiri, zahiri, batını selamlarım. Önce selam, sonra kelam” diye lafı açar, hep dostluk üzerine konuşurdu. Bir hadisi nebeviyi de hatırlatmadan edemezdi “önce refik, sonra tarik”. Yani önce yolda yoldaş, sonra da yol. Yani “yola çıkmadan önce yoldaşını bul” hatırlatmasıydı bu.
Bir defasında şöyle dedi “Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağına uzanır, O’na şah-ı velayet denir. Dost ol kişidir ki; Yar’ı Gar’dır. Kucağında mübarek bir emanet vardır.”
Zaman zaman İrfan Fethi Gemuhluoğlu’yla Ergun Göze rahmetli’nin Cağaloğlu’ndaki avukatlık bürosunda birlikte olurduk. Ancak ben kendisini ta Milli Eğitim Bakanı Orhan Dengiz’in Özel Kalem Müdürlüğü gününden bu yana tanıyordum. İlk tanışmamız dün gibi hatırımda “Sen hiç aşık oldun mu?” diye sormuştu. Evet ben aşıktım. Ona hayır diyemedim. Lisanı halimden zaten anlamıştı kendisi. Aşk olmayınca hakikate nasıl varılacaktı? Fethi Bey göre; “aşk ile işlenmeyen günah bile günah değildi!”
İrfan Fethi Gemuhluoğlu’na göre; (her şey gönülde cereyan ediyor. İnsanları gönül döllüyor.. Türkiye’de yanlışlık tenkit fikrinden başlıyor. Yanlışlık dost olmamak, fikre dost olmamak; insana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak, kendi vücuduna dost olmak, komşuya dost olmak.. kurda kuşa dost, görünene görünmeye dost! Her an kendi raksı üzere olan madde zannettiklerimizle dost.. dünya dostluk üzerine halk edilmiştir. “Dost yüzünü göremezsem bu gözlerim nemdir benim” diyor Yunus Emre. Dünyadaki yaşama sevincini yitirmemek gerekir. Dünya yaşanmağa değer. Bedri Rahmi’nin hassasiyetiyle “Dünya kiri ile, pası ile sevmeğe değer. . ama bir yerde diyeceğim ki ölüme de dost olunuz.. çünkü ölüm insanın gözünün akının siyahına yakınlığından daha yakındır.”)
İrfan Fethi Gemuhluoğlu bir hadisi de sürekli vurguluyor “ Sevdiklerinize sevdiğinizi izhar ediniz.”
KİTAP ÖLÇÜDÜR, AİLE KARAKTER İNŞA EDER
Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfımız İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dost çevresini anlatan “Ummana Dökülen Irmaklar” diye bir dizi kitap yayınladı. Bu çalışmayı okuduğumda dostluk konusu kafamda iyice pekişti. Merhum İrfan Fethi Gemuhluoğlu’nu da bu vesileyle yeniden hatırladım. Çünkü Fethi Bey hep aşka ve dostluğa dair konuşurdu. İdolümüz Mehmet Akif Ersoy’u tanıdıktan, Safahat’ı yutarcasına okuduktan ve ezberledikten sonra gördüm ki İstiklal Marşı şairimizim her biri anıt insan onlarca dostluğu ve dostları var. Tümünün ortak özellikleri toplumu aydınlatan, birikimi ve donanımı ileri seviyede entelektüeller hepsi de. Çoğu doğudan ve batıdan birkaç dil biliyor. Dünyanın nasıl döndüğünün farkında ve sorumluluklarının da bilincindeler. Mücadeleyi öne alarak saadeti birlikte paylaşabilmenin şuurundalar. Onlar için “Dostluğu devam ettirmek imandandır” hadisi yol gösteriyor.
Ailesinde oluşuyor Akif’in karakteri. Ayrıca babası da hocası, kendisi de çocuklarının hocası. Annesi Türkistan babası ise Balkan asıllı Müslüman. Üstat Sezai Karakoç’a göre İstanbul’da doğan Akif tam bir doğu-batı sentezi. Eğitimini de İstanbul’da tamamlıyor. Demek o günün mektepleri de aileler gibi insanların karakterinin inşasına katkıda bulunuyorlar. Akif’in yaşadığı o yıllar hatırlandığında batılı müstevliler doğuya aç bir iştiha ile bakıyor, bölgenin çözülmesi, dağılması için her türlü yolu deniyorlar. Pazarlıklarda sadece saltanatın kaldırılması olsa iyi, İslam coğrafyasının otoritesi halifelik bile programa alınmış, kadim medeniyetin bir harfi bile kalsın istenmiyor. Müslüman Müslümana kırdırılmak arzu ediliyor. Nitekim Yemen, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan’da yol da kat ediyorlar bu hususta. İngiliz ajanları her yanda cirit atıyor. Osmanlı Cihan Devleti sürekli kan kaybediyor. Müslüman ahali Ortadoğu, Afrika ve Balkanlarda perişan. Katliamlar yaşanıyor, milyonlarca insan aç, perişan, hasta yaşlı-genç, kadın çoluk çocuk yollarda mülteci olarak sığınacak yer arıyorlar. İstanbul tek kurtuluş kenti.
YOLLARDAKİ AKİF GİBİ OLMAK
Akif Safahat’taki tebliğ ve telkin dizelerinde Müslümanların dayanışması, toplumun ihyası üzerinde duyarlı ve bir yenileşmenin ihtiyaç olduğunun da farkında. Dünyadaki gelişmeleri de dergisi Sebilürreşat’tan izliyor. Onun için inançlarımızdan hareket etmenin lüzumunu ve eylemin de gereğini hatırlatıyor. Emperyalizmle mücadele ve özgüven eksikliğiyle de Mehmet Akif ancak böyle mücadele edilebileceğini ileri sürüyordu. Çığlığını var gücüyle şiirleriyle topluma yansıtmaya çalışıyordu.
Nitekim İstiklal Savaşındaki katkılarını düşünecek olursak; Sebilürreşattaki yazıları, Kastamonu Nasrullah ve Balıkesir Zağnos Paşa Camilerindeki vaazları, Konya’daki isyanı bastırması hemen akla gelen örneklerdir. Bunda bir ülkü adamı olarak inancı, ahlak ve erdem sahibi olması, güvenilirliği, ümitlerini yitirmemesi dikkat çeker. Her şeye rağmen ümitvar.
Böylesi bir ruh ve heyecana sahip Akif’in etkilendiğin kişilere gelince Hersekli Alim Hoca Kadir Efendi, Fransızca öğrendiği Baytar İbrahim Bey, pozitif bilimlerine paralel olarak onu fen ve bilim sahasına yönelten Bakteriyoloji Öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa, Şair muallimleri Yazar Peyami Safa’nın pederi İsmail Safa ve Muallim Naci, metafizik duyarlılığı kazandıran ülkenin Şair-i Azamı Abdülhak Hamit Tarhan ve Hafız-ı Şirazi.
Akif’in batıdan okumalarına gelince Victor Hugo, Alphonse Daudet, Emile Zola ve Alphonse Lamartine. Mehmet Akif daha sonra bütün etkilerden sıyrılıp kendi şiirini yazmıştır. Milletini selamete kavuşturmak, toplumu kötü durumdan kurtararak ihya etmek için eğilip bükülmemiştir, sömürüye karşı savaşını devamlı sürdürmüştür, ezilmişlerin, mağdurların, terakkinin, medeniyetin, bilimin hep yanında yer almıştır. Kendine ait olmuştur. Ancak yurdundan ayrı düşmüştür. Gönüllü sürgüne gitmiştir.
HACI MUSTAFA’NIN MİLLET KIRAATHANESİ
Mehmet Akif’in hayatında kültür, sanat ve edebiyat mahfilleri de etkili olmuştur. Çünkü hafızalar buradan neşvü nema bulmuş, yenilenmiş, tefekkür ve ufuk buralardaki eleştirilerden nasiplenmiş, kimlikler oluşmuştur. Sistem, geçiş, öğüt ve ders öğrenilmiştir. Fatih Şehzadebaşı Direklerarasındaki Hacı Mustafa’nın Çayhanesi-kıraathanesi o dönemde bunların başında gelir. Konjonktür ve gelişmeler bu mahfildeki tartışmalarda fark edilir.
Bu mahfillerden bir başkası da Sultanahmet Divanyolu’ndaki Setli Kıraathanedir. Sultan İkinci Abdülhamit döneminde bütün aydınlar bu mahfillerin müdavimidirler. Ahmet Rasim, kıraathaneye “sübyan mektebi “ adını vermiştir. Cağaloğlu, Nuruosmaniye Caddesinin Camiye giriş kapısının solunda dört dükkandan oluşan Kebapçı Kamil’in yeri de bir başka mahfil olarak edebiyat tarihine giriyor. Sanatkar hamisi diye hatırlanan Kebapçı Kamil aynı zamanda Akif vefat ettiğinde Beyazıt Camii’ndeki tabuta dükkanından getirdiği Türk Bayrağını örten kişidir. Kebapçı Kamil’in mahfiline gelenlerin başında da Ali Kemal, Rıza Tevfik, Babanzade Ahmet Naim, Yusuf Akçura, Fuat Şemsi, Mithat Cemal ve Mehmet Akif hemen akla gelen isimler.
Mehmet Akif Ersoy’un iştirak ettiği mahfillerden İbnülemin Mahmut Kemal İnal Konağı-Sarı Konkak, Sait Halim Paşa Yalısı, Abbas Halim Paşa’nın Selamlık Köşkü, Recaizade Mahmut Ekrem’in Firuzağa’daki Yalısı, Bosnalı Ali Şevki Hoca’nın Evi, Üsküdar Çiçekçi Kahvesi. Mahfillere devrin tanınmış alim, şair, musikişinas ve hattatların devam ettiği biliniyor.
TOPLUMUN GÖNÜLLÜ ÖNDE GİDENLERİ
İstanbul Darülfünun Edebiyat-ı Osmaniye Müderrisliği sırasında Ahmet Mithat Efendi, Şehbenderzade Filipeli Ahmet Hilmi, Yahya Kemal, Hüseyin Daniş Perdam, Ali Ekrem Bolayır, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Babanzade Ahmet Naim, İzmirli İsmail Hakkı, Ferit Kam, Fuat Köprülü’yle aynı okulda hocalık yaptı ve Tevfik Fikret ile de tanışıp görüşmüştür.
Mehmet Akif Ersoy’un talebelerine gelince bunlardan resmi öğrencisi olanlar da var, özel dersler alan kişiler de mevcut. Hepsi de sektörlerinde anıt isimler. Bazıları şöyle; Ahmet Hamdi Aksekili, Şerif Muhiddi Targan, Muhsin Ertuğrul, Hasan Basri Çantay, Rikkat Kunt, Münir Ertegün, Mahir İz, Tahir Olgun, Ragıp Ziya Magden, Şefik Kolaylı, Mithat Cemal Kuntay, Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, M. Zeki Konorapa, Celalettin Ökten, Nevzat Ayesbeyoğlu, İbrahim Alaattin Gövsa ve Muhittin Akçor’aya Mehmet Akif hocalık yapmış.
Milli Şairimiz hakkında bugüne kadar 1000’i aşkın eser yazıldı. Mezuniyet tezi, master, doktora çalışması yapıldı. 30 kadar drama-belgesel film gerçekleştirildi. Prodüksiyonlardan bazıları da vakfımıza aittir. Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’mız İstiklal Marşı başta olmak üzere Mehmet Akif’in şiirlerini 26 doğu ve batı dillerine tercüme ettirdi. Filme çekildi. Bir kısmı alt yazılı olarak değişik dillerdeki uluslararası toplantılarda gösterildi. 13 ülkede Mehmet Akif Ersoy konulu milletlerarası bilimsel toplantı yapıldı. Türkiye’de Mehmet Akif Ersoy adında Burdur’da bir üniversite, 400 yerde ilk, orta ve lise açıldı. Bu vesileyle Akif’in dostları da gündeme geliyor, unutulmuyor.
AKİF, ARKADAŞLARI VE BİR DÖNEMİN SOSYAL ANATOMİSİ
İşte Akif’in dostları adlı çalışma ve bu hazırlığı yapan yazarlarımızdan en son yayınladıklarımız;
Muhammed Abduh/Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Doğulu Bir Dahi Bilgin Cemaleddin Afgani/Prof. Dr. Muammer Esen, Akif İçin Bir Muhlis-i Sadık Hüseyin Kazım Kadri/Prof. Dr. İsmail Kara, Şehbenderzade Filipeli Ahmet Hilmi/Yrd. Doç. Dr. Ahmet Koçak, Üstad-Tilmiz İlişkilerinden Doğan Dostluk Ali Ekrem(Bolayır) ile Mehmet Akif/M. Kayahan Özgül, Mehmet Akif Ersoy’un Talebesi Abdullah Mahir İz/Prof. Dr. Mustafa Uzun, Harflerin ve Seslerin Ruhundaki Seyyahlar Mehmet Akif Ersoy ve Şerif Muhiddin Targan/Yrd. Doç. Dr. Bilen Işıktaş, Ebüss’uud-zadeler ve Ebüss’uud-zade Ahmet Nuri Bey/Talip Mert, Ispartalı Ağlarcızade Mustafa Hakkı/Mehmet Rüyan Soydan, Bir Ahlak Abidesi Abbas Halim Paşa/İbrahim Öztürkçü, Mehmet Akif Ersoy’un Damadı Türk-İslam Dünyasının Yorulmaz Kalemi Ömer Rıza Doğrul/Prof. Dr. Mustafa İsmet Uzun, Eşref Kuşçubaşı/Doç. Dr. Nihat Karaer, Kara Gün Dostu Süleyman Nazif/Yrd. Doç. Dr. Bahtiyar Aslan, Akif’in Mısır Günlerinde Hakikatli Bir Dost/Kamil Büyüker, Mithat Cemal Kuntay/Beşir Ayvazoğlu, Hakk’ın Buyruğuna-Halkın İhtiyaçlarına Adanmış Bir Ömür Manastırlı İsmail Hakkı/Yrd. Doç. Dr. Kamil Çoştu, Akif’in Hacı Babası Babanzade Ahmet Naim/Prof. Dr. Hüseyin Hansu, Azab-ı Mukaddes’in Neyzen’i Neyzen Tevfik/Mehmet Çetin, Bir İslamcı Düşünür ve Sadrazam Said Halim Paşa/Yd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Büyülü Bir Geçmiş Zamanın İzinde Bosnalı Ali Şevki Hoca/Doç. Dr. Turgay Anar, İmparatorluktan Cumhuriyet’e Geçişte Bir Mebus Hüseyin Avni Ulaş/Tahsin Yıldırım, Süleymaniye Kürsüsü’ndeki Vaiz Abdürreşid İbrahim/Doç. Dr. İsmail Türkoğlu, Abdülaziz Caviş/Dr. Şaban Karataş, Ali Rifat Çağatay/Prof. Gökay Yıldız, Sarıklı Türkçü/Tahsin Yıldırım, Ebül’ula Mardin/Yrd. Doç. Dr. Ali Kurt, Meşhur Bir Dost, Meçhul Bir Adam Hafız Mustafa Asım Şakir Görün/İbrahim Öztürkçü, Kadim Bir Dost Eşref Edip/Fahrettin Gün, Yeşil Toprağın Yüzler Ağartan Alimi; Hasan Basri Çantay, Cenap Şahabettin/Fazıl Gökçek, Mehmet Akif’in Mısır’daki Tesellisi Abdülvehhap Azzam/Doç Dr. Abdürrezak Ahmet, Alim Bir Dost Fatin Gökmen/ Tuba Yılmaz, Elmalılı M. Hamdi Yazır/Asım Cüneyd Köksal, Mü’min ve Muvahhid Bir Muallim Ahmet Vahyi Ölmez/İbrahim Öztürkçü, Fuad Şemsi İnan/Prof. M. Uğur Derman, Tahirü’l Mevlevi/Prof. Dr. Mehmet Atalay, Alem Gemisinde Ferit Bir Yolcu Ömer Ferit Kam/Fulya İbanoğlu.
SON RESİMDEN YANSIMA
Ülkemizin ve toplumumuz bugün için böylesi ailelere, öğretmenlere, yöneticilere, aydınlara, sanatçılara, politikacılara, dostluklara, sivil toplum temsilcilerine, sevgiye, aşka, talebelere ve mahfillere o kadar ihtiyacımız var. Bunun yolu da insana ve kitaba yatırım yapmaktan geçer. Geçmezse ne olur? Mevcut görünen fotoğraftan memnunsunuz demektir.
NOT; Kitap çalışmalarından istifade ettiğim değerli yazarlar; Mehmet Akif ve Etkilendiği Dünya-Seyfettin Ünlü, Ummanı Gören Irmaklar; Mehmet Akif’in Talebeleri-Ömer Hakan Özalp, Edebi Hafızanın Mayalandığı Mekanlar Mehmet Akif’in Devam Ettiği Kültür, Sanat ve Edebiyat Mahfilleri-Doç. Dr. Turgay Anar, Asrın Maskeli Vicdanı ve Akif’in Tarihe Tanıklığı-Vahdettin Işık ile Dalgalı Bir Ömrün Hikayesi Mehmet Akif ve Aile Efradı- Tahsin Yıldırım dostlarıma teşekkür ederim. Dostluğa Dair adlı eserin (Rehber Yayınevi) yazarı, aziz ağabeyim, merhum İrfan Fethi Gemuhluoğlu’na da rahmet dilerim.