Seçim Seviye Sınavıdır

Seçim, seçim dediler, geldi geçti, sonuçlarını göreceğiz. Hayırlı olsun. Seçim aslında herkesin toplu girdiği bir “Seviye Tespit Sınavı” dır.

Cumhurbaşkanından, Yüksek Seçim Kurulu'na, tüm idarecilere, tüm siyasi parti yöneticilerine, her kademedeki seçilecek adaylara, seçim çalışmalarını izleyip oy kullanan her yaş ve meslekten seçmenlere kadar Türkiyemizde yaşayan herkesin, hepimizin girip imtihan olduğumuz bir seviye tespit sınavıdır.

Seçim sonuçları, iç içe geçmiş fakat ayrı birer kavram olan “insan sermayesi” nin ve “toplum sermayesi” nin de açık göstergesidir.

Çıkacak sonuçlar hepimizin ortak başarısı yani sevabı veya ta gelecek nesillere karşı işlenen ortak suç ve günah silsilesi olacaktır.

Sizleri bilemem ama benim aklım sıra seçim süreci ve sonuçları, yakın gelecekte, “Yeni Bir Türk Medeniyeti” nin ortaya çıkıp çıkamayacağının da ciddi bir göstergesi olarak görülebilir. Tercihler bunu hızlandırıcı mı yoksa geciktirici mi olacaktır! Çünkü seçimlerde, siz, çeşitli kademeleri yönetecek beyin unsurlarını görevlendiriyorsunuz. Bunların ne kadar isabetli seçildiği temel meseledir.

Sağlam ve kabiliyetli dost beyin organları veya hasta (yahut mikroplu, vücuda düşman) beyin yapıları.

Bu ne demektir?

Seçilenlerin niyetleri, karakterleri, seciyeleri, bilgi ve donanımları demektir.

Aslında bu sınav çok da zor sayılmaz. Çünkü siyasi partiler ve seçilecek adaylar kendi seciyelerini ortaya koyuyorlar, maskelemek isteseler bile var olan yanlışları belli oluyor, gizleyemiyorlar.

Farklı partilerin var olan sahtelikleri seçim sürecinde sırıtıyordu. Tabii ki süslemeye ve gizlemeye çalışıyorlardı ama bu defa yalanları artıyordu ve bazılarının sahip olduklarını söyledikleri “Değer Ölçüleri” nin yokluğu gören gözler için kesinleşiyordu.

Öte yandan seçmen de bunları görüyor, fakat, gerçekten anlayabiliyor mu? Anlayabilecek kadar kendi “Değer Ölçüleri” nin idrakinde ve umurunda mı, yeterli muhakeme ve bilgi seviyesine sahip mi idi? Bunlar da onun kendi kendini muhakeme etmesi gereken durumlardır.

Hemen bir itirazınızı görür gibiyim!

İşsiz ve aç adamın toplum için aklıselim gerektiren konularla ne işi olur diyorsunuz ve haklısınız.

Nüfusun en az yarısı bu durumda iken, nelerden bahsediyoruz, değil mi!!!

***

31 MART 1918

Bilmemiz gereken bir tarihtir.

Türk Dünyasının karşılaştığı en büyük felaketlerden birinin tarihidir 31 Mart 1918.

Azerbaycan’da Bakü, Nahçıvan ve Karabağ’da Ermeni ve Rus çetelerinin yaklaşık 25.000 Azeri Türkünü katlettikleri gündür, o gün.

Bize karşı, işlemediğimiz 1915 soykırım suçlaması yaparlar ama daha dün gibi yakın 26 Şubat 1992 Hocalı katliamını hiç kimse görmez. ...

Ve Hızır olup, imdada yetişen Türk İslam Ordusu ve Komutanı Nuri Paşa’yı unutamayız.

Sitemim başta Ankara’yadır. Ey Türkiye Uyumayalım, Unutmayalım, Uyandıralım!

Abdullah Gül Ermenistan’a gitti, Ermeni açılımı başlattı, korkudan cam fanus içinde futbol maçı seyretti. Geldi Ermeni Cumhurbaşkanı ile Bursa’da maç seyretti, Azerbaycan bayraklarını polisimize toplattı, stattan çıkarttı ve çöpe attırdı. Ne kazandı? Hiç! Ermeni açılımı ne oldu? Fiyasko!

İki sonuç çıktı: Kendi milletine Ermeni katliamlarını unutturdu, dünya bizi soykırımcı olarak tanımaya devam etti.