Bir “seçim yazısı” da benden...
Hem “millet nâmına” hem “millete rağmen” bir seçim...
İnsanların nasıl konuşup yazacağına; hangi kelimeleri terk, hangilerini kabûl edeceğine dâir bir seçim...
1923’te kurulan Türkiye Cumhûriyeti devletimiz 1930’larda Türk Dil Kırımı (TDK) harekâtını başlattı.
Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın seçip severek şiirlerinde kullandıkları kelimeler bile “Arapça, Farsça, Osmanlıca, yabancı kelime” olarak yaftalanıp yallah edildi.
Bin yıllık kelimeler ayrılıp seçildi, onlara kefen biçildi.
Bu seçimde karar ve söz milletin değil, devletindi...
Yâni halkın “seçme hakkı” yoktu.
Çünkü millet kendi lehine karar verecek kadar reşit değildi, bu işlerden anlamazdı.
“Türkçede Vesâyet Devri” başladı...
***
Yön olarak Batı seçilmişti.
Türkçe için mecbûrî istikaamet Avrupa’ydı.
Arapça-Farsça asıllı diye binlerce kelimeyi “yabancı” îlân edenler, yüzlerini Avrupa’ya döndüler ve Yunanca-Latince -Fransızca yüzlerce kelimeyi “Türkçe” diye seçtiler.
Kelimeler arasında ayrı seçi yaptılar.
TDK tarafından çıkarılan “Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu” başta olmak üzere onlarca lügat, Avrupa’dan buyur edilen binlerce kelimeye kucak açtı.
Bu sözler Yunanca-Latince-Fransızca olmasına rağmen ve resmen “Türkçe” diye kabûl edildi...
***
TDK’nın 1942’de bastırdığı “Felsefe ve Gramer Terimleri” adlı kitabında “Osmanlıca” dediği kelimelere karşı “Türkçe” diye benimseyip kabûl ettiği “karşılık” lardan örnekler:
“akademya, atom, dinamik, diyalel, ektoplasmi, entelekya, entimem, epikerem, eros, eskatologya, fantasmagorya, fetiş, fizik, fobya, genetik, hilozoizm, hipnoz, hipnotizm, hipostaz, humanizm, idée-force, idea, idealizm, ispiritizm, isteri, ıstoa, kanon, kartel, katarsis, kinizm, kronaksi, libido, likeon, manya, mekanik, mekanizm, monat, numen, paranoya, pedotekni, piyetizm, politeknik, positif, psikanaliz, psikoz, ritim, sinkretizm, test, troplar, trust, utopya...”
İşte böyle Yunanca-Latince-Fransızca kelimeler için TDK şu notu düşmüş:
“Uluslararası olduğundan Türkçede karşılanmasına gereklik görülmiyen terim.”
***
1941’de bastırdığı Türkçe Terimler Kılavuzu ve 1963 yılında hazırladığı Ortaöğretim Terimleri Kılavuzu ele alındığında da TDK’nın bu Yunanca-Latince-Fransızca kelimelere ne kadar hürmetkâr ve dâvetkâr davrandığı açık seçik bellidir.
Ortaöğretim Terimleri Kılavuzu’nun yalnızca birkaç sayfasından derlediğim şu kelimelere bakın şimdi:
“pitüvitrin, plajiyoklaz, planarya, plançete, planimetre, plankton, planula, plasenta, plast, plastik, plastit, plastron, platerina, platform, platika, platin, platinat, plazma, plasmolisation, plizmodyum, pleistosen, plerom, plimut
pliosen, pluto, phttonyum, pnömokok, podometre, podsol, polarimetre, polder,
polialkol, polialkol asit esteri, polihibrid,polimer, polimeri, polioller, polip, poliployid, polisakkaritler, polisomi, polispermi, polistirol, politrik, polivinilalkol, polivinilasetat, polivinileter, polivinilklorür, pollux, polonyum,
polye, pompa, poncelet dinamometresi, poploid, porfir, porfirit, porselen,
postulat, potansiyel, pozitif, pozitron, prekambriyum, prensip, prespit, presesyon, prim, primer bütilalkol, priz, prizma, problem, produktus, profaz,
profil, propan, protaktinyum, protanefridium, proteid, protein, proteinaz, protojin, protokok, propilalkol, propilen, propiyonat, prasiyon, proton,
protonema , protoplast, protoplazma, ptiyalin...”
Hâlis muhlis Avrupalı olmasına rağmen TDK bunları “Türkçe” olarak görmüş, devletimiz de ders kitaplarına bu sözleri alıp gençlerimize öğretmiştir...
***
Orada şöyle denmiş:
“Yabancı bir terim alınırken, Batı dillerinde de olduğu gibi, Yunanca ve Latince asıllarına gidilerek bunlar Türkçenin ses yapısına uydurulmuştur. Yalnız daha önce başka Batı dillerinden Türkçeye girmiş ve yeni bir karşılık bulunamıyan terimler eskiden alındıkları gibi bırakılmışlardır.”
“Kimi terimlerin de hem Türkçesi, hem de bilim çevrelerindeki yaygın biçimi bir arada verilmiştir. Bunlardan birini seçmek, ilgililerin istek ve beğenilerine bırakılmıştır...”
Devletin başındakiler, kısaca, “Öro-Türkçe”yi seçtiler...
Ama bunu gizlemek için seçtikleri isim “Öz Türkçe”ydi...
Doğrusu, bu “Öz Türkçe” foyası ideolojik bir buluş ve politik bir seçimdi...
***
“Devletin böyle bir seçim yapmaya elbette hakkı var.” diyenler çıkacak, biliyorum.
İyi o hâlde...
1930 ve 1940’larda devletin başında bulunan tek parti (CHP) idârecilerinin yaptığı bu dil seçimini şimdiki iktidar iptal ederse ve başka kelimeler seçerse buna yanlış demezsiniz, herhâlde.
Böyle bir seçim için hazırsınız, değil mi?
Sıkıntı yok...