Ünlü Beden Eğitimi öğretmeni Galatasaraylı Selim Sırrı Tarcan yüksek beden eğitimi öğrenimi yaptığı İsveç’ten dönerken beraberinde sayısız rapor, bilgi ve dokümanlarıyla birlikte çeşitli notalar da getirmişti.
Bunları ritmik jimnastikte kullanmayı amaçlıyordu. Bu notalardan birisi de İsveçli besteci Felix Korbing’in eseri olan ‘Tre TrallandeJambör’ adlı bir ‘Ormancı Şarkısı’ idi. Müzikten anlayan ve iyi de flüt çalan Selim Sırrı Tarcan, bu şarkıyı bazı ufak değişikliklerle bir marş haline getirdi. Sonra da görev yaptığı Yüksek Öğretmen Okulu’nun Türkçe öğretmeni Ali Ulvi Elöve’den bu marş için bir güfte yazmasını rica etti.
O günler, 1.Dünya Savaşı’nın tamamen aleyhimize döndüğü ve Türk Milletinin derin bir üzüntü ve kedere boğulduğu günlerdi. Erkek Öğretmen Okulu o sıralarda Moda’da faaliyet göstermekteydi. Ali Ulvi Bey bu binanın denize bakan bir odasında 11.5×20 cm. boyutunda kareli bir defter kağıdı üzerine mavi mürekkepli bir kalemle Selim Sırrı Tarcan’ın istediği güfteyi yazdı.
Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar ,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin,
Sert adımlarla heryer inlesin.
Bu gök, deniz nerede var,
Nerede bu dağlar taşlar?
Bu ağaçlar güzel kuşlar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer gök su dinlesin ;
Sert adımlarla heryer inlesin.
Her geceyi güneş boğar,
Ülkemizin günü doğar.
Yol uzun olsa da ne var,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer gök su dinlesin ;
Sert adımlarla heryer inlesin.
Ve bu marş ilk kez 1916 yılında Yüksek Erkek Öğretmen Okulu öğrencilerinin İttihatspor sahasında Galatasaraylı Selim Sırrı Tarcan nezaretinde yaptıkları Beden Eğitimi gösterileri sırasında söylendi. Mustafa Kemal Atatürk’ün de pek beğendiği bu marşı, milli mücadele meşalesini tutuşturmak üzere geçtiği Samsun’dan Anadolu içlerine doğru ilerlerken yanında bulunanlara söyletmeyi adet edinmiş olduğu bilinir.
20 Mayıs 1938 tarih ve 3466 sayılı kanunla “19 Mayıs” Gençlik ve Spor Bayramı olarak milli günlerimizin arasına girerken, bu marş da bu büyük bayramın simgesi olarak Türk gençliği ve sporcusunun marşı oldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’nun dağ başlarını, tekerleklerine çuval doldurulan kırık-dökük otomobillerle aşarken bu marşı, yanında bulunanlara söylemeyi adet edindiği söylenir.
Türk sporcusunu başarıya motive eden Gençlik marşı…
İşte bu nedenle Gençlik Marşı Türk sporcusu için çok önem arz ediyor. Türk Gençliği, bu marşın ruhuyla sahada mücadele edince başarıya motive oluyor.Tribündeki taraftarlar sahada mücadele eden takımlarını yıllardır bu marşı söyleyerek motive etmeye devam ediyorlar. Galatasaray’ın 2000 yılında ülkemize kazandırdığı UEFA Kupası finalinde uzatma dakikaları oynanırken, son düdüğe kadar tribünde taraftarlar hiç susmadan bu marşı söylemiş ve penaltı atışları neticesinde UEFA Kupası Türkiye’ye gelmişti.
Şenol Güneş’in Milli Takımın başına geçmesiyle birlikte Gençlik Marşı’nın sözleri Türk Gençliği için yeniden umut oldu. Güneş ufuktan doğdu, Türk Milli Takımı hedefe doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı. Arnavutluk Milli takımını deplasmanda( 0-2 ) sonrasında Moldova’yı Eskişehir’de müthiş bir oyunla (4-0) yenerek 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Grup elemelerine müthiş bir başlangıç yaptık. Başta Şenol Güneş ve teknik ekibini ve tüm futbolcularımızı tebrik ediyorum.
A Milli Futbol Takımımız genç isimlerin ağırlıklı forma giydiği yenilenmiş kadrosuyla gelecek için umut veriyor. Şenol Güneş’in takımın başına geçmesiyle ilk iki maçta elde edilen bu başarılı sonuçlar uzun zamandır kaybedilen öz güveni geri getirdi. Özellikle Moldova maçının 85. dakikasında skor 4-0 olmasına rağmen rakip sahada baskı yapan futbolcuları görünce hepimiz işte aradığımız milli takım budur, tamam bu iş dedik. Şenol hocanın çok doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum bunu daha önce bir yazımda belirtmiştim. Şenol Güneş’in 2002 Dünya Kupası üçüncülüğünden sonra yeni bir başarı hikayesi yazmasını bekliyorum. Gençlik marşının ruhuyla 2020 Avrupa Futbol Şampiyonasında sahada bizi heyecanlandıran, müthiş bir milli takım hayal etmeye başladık bile. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası heyecanını yeniden yaşayabiliriz kim bilir komşumuz Yunanistan’ın 2004 yılında elde ettiği başarıyı bizde elde edebiliriz.
Milli Takımın Arnavutluk ve Moldova kadrosuna çağrılan isimler;
Muhammed Şengezer, Uğurcan Çakır, Ozan Kabak, Zeki Çelik, Çağlar Söyüncü, Kaan Ayhan, İrfan Can Kahveci, Yusuf Yazıcı, Dorukhan Toköz, Oğuzhan Özyakup, Okay Yokuşlu, Yunus Mallı, Emre Kılınç, Hakan Çalhanoğlu, Merih Demiral, Emre Taşdemir, Deniz Türüç, Güven Yalçın, Cenk Tosun. Cengiz Ünder ve Emre Akbaba sakatlıktan yeni çıktıkları için kadroda yer alamadılar.
19 ila 27 yaş arasında olan bu genç kadronun arasında Sinan Bolat, Emre Belözoğlu, Mehmet Topal, Burak Yılmaz, Hasan Ali Kaldırım, Gökhan Gönül, Mert Günok, Mahmut Tekdemir, Efecan Karaca gibi tecrübeli isimler yer alıyor. İşte özlediğimiz mili ruhla, heyecanla sahada mücadele eden bizi umutlandıran Milli takımımız.
Haydi o zaman “ Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar”.