Asıl adı’ Mehmed Sait Efendi’ idi. Düşmanın üzerine Şâhin gibi gittiği için Antepliler O’na ‘Şâhin’ adını verdi. ‘Antepli Şâhin’ oldu. 30 yaşındaydı. ‘Düşman, benim cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez’ Diyordu. Antep için siper ettiği göğsü, düşman kurşunlarıyla delik deşik oldu. 28 Mart 1920 târihinde Kefensiz toprağa verildi. Fâtihalarla Cennete uğurlandı. Antepliler O’nun adına türküler yaktı: ‘Uyan Şâhin uyan bak neler oldu. Sevgili Antep’e Fransız doldu.’
Yavuz Bülent Bâkiler de ‘Antepli Şâhin’ şiirini yazdı:
Ben Antep’liyim, Şâhin’im ağam.
Mavzer omuzuma yük.
Ben yumruklarımla döğüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük
Hey Hey!.. Yine de hey hey..!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım...
Düşman kurşunlarına inat köprü başında
Memleket türküleri çağıracağım.
Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız
Namusumuz temiz, bayrağımız hür.
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız
Burada erkekçe döğüşür.
Bir bayrak dalgalanır Antep Kalesi üstünde
Alı kanundaki al, akı alnımdaki ak.
Bayraklar içinde en güzel bayrak.
Düşüncem senden yanadır!..
Hep senden yanadır çektiğim kahır
Bu senin ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar
Korkum yok ölümden, kâfirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.
Hey Hey!..
Yine de hey hey!..
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey!..
Bir sır var bu mavzerde attığım gitmez boşa
Çıkmış bir eski savaştan.
Türk'ün bir küçük karış toprak parçası için
Destanlar yazacağız yeni baştan.
Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri.
Çıktıkça çektim tetiği Bismillâhlarla beraber
Vurdum alnından kâfiri.
Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı Bismillah!
Bu kaçıncı ölüdür.
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah;
'Vurun Antepliler namus günüdür!’
Ben Antep’liyim, Şâhin'in ağam
Mavzer omuzuma yük.
Ben yumruklarımda döğüşeceğim.