Bilen bilir!
Yıllar önce Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu bağıra bağıra uyarıyordu:
“Tarımı bitirip Türk milletini açlıkla terbiye edecekler!”
Bu ciddi tespite burun büktüler, duymadılar, aksine önce tohum kanunu çıkarttılar, yerli tohumu yasakladılar, ardından ekim sahaları daraltıldı, lüzumsuz yere ithalat yapıldı, köylüyü ekime değil ekmemeye teşvik ettiler, fabrikalar kapatıldı, millet iki kilo soğan alabilmek için iki kilometre varlık(!) kuyruğuna girmeye mahkûm oldu. Bunların hiçbirisi sadece beceriksizlikten olmadı!!!
***
Sizi bilemem ama ben tank fabrikasının satışını hiç anlayamıyorum. Niçin ihtiyaç duyuldu, niçin paradan başka hiçbir şeyden anlamayan, kara cahil Katar ordusuna mahkûm olduk? 50 milyon dolar para lazım imiş deniyor! Erzincan’da Binali Yıldırım parkı yapılıyor. Masraf 50 milyon TL. Yapmazsanız birkaç tanesinden bu para çıkar da artar bile. Öyleyse sebep bu değil!
Bu satışta anlaşılamayan bir basit konu daha var.
Sendika miting yapmak istedi, bildiğimiz kadarıyla milli güvenlik gerekçesiyle izin verilmedi.
Bu doğru olabilir! Eğer doğruysa;
Bir ordunun sırlarının orta yerine bir başka ordu mensuplarının balıklama dalmasının milli güvenlik yönü yok (mu) demektir!!!
Böylece de en az 1000 yıldan beri kitapta yazan güvenlik bilgilerinin yanlış olduğu ancak şimdi anlaşılıyor!
***
Bu hafta sonunda mahalli seçimler yapılacak. Hayırlı uğurlu olsun!
Bu seçim mutlaka tarihe geçecek ve ders olarak da okutulacaktır.
Bitmez tükenmez yalanlar, insafsız iftiralar, ölçüsüz hakaretler, hiç kendi yaptığı ve yapacaklarından bahsetmeden rakibe ölçüsüz saldırılar, rakibin kendini anlatmasına fırsat vermemeler, mali güç kullanmadaki aşırı farklılıklar mutlaka yeni nesillere sıkı sıkıya öğretilmeli ki, gelecek nesiller (aksini tasarlayıp) nasıl iyi insan olunabileceğini bir parça olsun düşünebilsinler! Boyasını kazısınlar!
Burada hiç üzerinde durulmayan bir husustan da bahsetmek isterim.
Soru şudur: Seçim niçin yapılır?
Seçim bir savaş mıdır, yoksa mükemmel olanı birlikte aramak mıdır?
Benim aklımın izin verip yaşayıp gördüklerimden anladıklarıma göre en az 50 yıldan beri, fakat gittikçe artan oranda, insanımızın;
Seçimlerde, seçilecek insan ve gelecek dönem hakkında zahmet ederek “İYİYİ, DOĞRUYU ve GÜZEL OLANI” pek de ölçüp biçip aramadığı, araştırmadığı gerçeğidir.
Elbette, zaman geçirmek için yapılan boş sohbetlerde anlamlı konuşmalar oluyor.
Sıra doğruyu tercihe gelince, hele küçük menfaatlerden vazgeçmeye gelince bu sözler unutuluyor.
Durum böyle olunca siyasetçi de çirkin yüzünü göstermekten çekinmiyor!
Peki! Yüce dinimiz İslam, “iyi, doğru ve güzeli” aramayı emretmiyor mu? Bu dünyadaki asli görevimiz bu üç özelliği aramaya çalışmak değil midir? Hem seçmen olarak hem de seçilen olarak..!
Ön şartlanmadan çıkmalıyız, başkalarının yalanına uymamalıyız, biraz kafa yormalıyız, lütfen!
Her oy, ortak geleceğimizi belirler. Yanlış verilen oy kul hakkı yemektir.
Not: Bu yazıda hiçbir siyasi parti ima edilmemiştir.
***
Boyasını Kazıyınca
Tetikçiler değişebilir ama planlayıcı ve azmettirenleri hep aynıdır: Küresel güç odakları.
Yeni Zelanda’da cami basarak 49 Müslümanı katleden soysuzun kafa yapısı ve onu azmettiren güç odaklarının egemenlik felsefelerini, arkadaşım, tarihçi İbrahim Okur enine boyuna kitabında anlatmıştı.
Boyasını Kazıyınca: Küresel Güç Odaklarının Egemenlik Felsefesi isimli kitabın okunması faydalı olacaktır.