Bazı karamsar kişiler vardır. İnsanlarla, olaylarla, gelecekleri ile ilgili olabildiğince kötü beklentilere sahiptirler. “Ben çok şanssızım”, “ Hiçbir işim yolunda gitmez ”, “Güvendiğim insanlardan hep darbe yedim, “Herkes beni kullanmaya çalıştı” gibi sözleri sıklıkla kullanırlar.
Düşüncelerimiz ve dünya görüşümüz duygularımızı belirliyor. Bu duygulardan da davranışlarımız oluşuyor. İstediğimi duyguyu yaşayabilmemiz için düşüncelerimizi iyi ayarlamamız gerekir.
Arkadaş, birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her birine denir. Araştırmalar arkadaşlığın mutluluğun ve sağlığa olumlu etki yaptığını gösterir. Kendimizi kötü hissettiğimizde arkadaşlar bizi güldürür ve rahatlatır. Hayatımızın en güzel anlarında arkadaşlarımız yanımızda olurlar.
İnsan kendisine hedef ve amaç koyan bir varlıktır. O bu hedeflerini gerçekleştirmek için kendisini ortaya koyar ve her türlü tehlikeye katlanabilir.
Olumlu duyguları daha çok yaşıyorsanız şanslısınız demektir. Çünkü:
Başarı, mutluluk getirir mi? Değerli olmak, başarılı olmaya bağlı mıdır? Değerimizi işimiz mi belirler?
Pek çok insan, başkaları kendisi için onay vermediği zaman, kendini aşağılanmış hissediyor. İçlerinde onaylanmama korkusu oluşmuş. Bu korku insanları depresyona yatkın hale getiriyor. Mutlu olmaları için başkalarının onayına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar.
Önce mutluluğu tanımlamaya çalışalım, sonra onu belirleyen faktörleri sıralayalım.
Mutluluk ve mutsuzluğun hem ruhsal hem de bedensel belirtileri vardır. Beynini doğru ve iyi kullanabilen kişi, beyninde mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlar.
Pek çoğumuz eleştirilere karşı aşırı tepki gösteriyoruz. Acaba neden eleştiriler bu kadar çok üzüntü veriyor? Eleştiri korkusunun üstesinden gelemez miyiz? Eleştiri korkusundan kurtulmayı öğrenemez miyiz?
Kendi hayatımızı kendimiz oluşturuyor, kendimiz kuruyoruz. Bu sebeple daha kaliteli bir hayat da kurabiliriz, daha kalitesiz de… Seçim bizim elimizde.
Günümüzde pek çok insan, yaşadıkları olayları olduğu gibi söyleyemiyor, açık sözlü ve dürüst olamıyor.
Evlilikler, tıpkı bir bitki gibi, canlıdır. Statik değil, dinamiktir. Evliliklerin de bitkiler gibi bakılması, sulanması, gübre verilmesi, havalandırılması, vitamin verilmesi, zamanı geldiğinde kuruyan dallarının budanması ve toprağının yenilenmesi gerekir. Bütün bu faaliyetler özen ve çalışmayı zorunlu kılar.
Kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz bedenimizi etkiler. Kendimizle konuşmamız veya iç diyaloğumuz sağlığımız üzerinde olumlu veya olumsuz tesir gösterir.
Biz insanlar en büyük potansiyelimizi ortaya koymak ve aynı zamanda etrafımızdaki insanların hayatlarına değer katmak için bu dünyada bulunuyoruz.
İnsanın en büyük isteklerinden biri anlaşılmak arzusudur. Her insanın içindeki ses kendini duyurmak ve ifade etmek ister. Bizi kim iyi dinlerse ona güvenir ve onu takdir ederiz.
Pek çok insan, karşısındaki insanların değerlerine zarar verecek şekilde konuşuyor. Bu şekilde insanları yaralıyor. İncinen insan sözlere dikkat etmeden, kendini savunmaya çalışıyor. Böylece iletişim kopuyor.
Mutlu insan, kendisiyle barışıktır. Kendimizle barışık olduğumuz zaman, herkesin ve her şeyin içindeki iyiyi görebilmemiz kolaylaşır. O zaman hayata karşı duyduğumuz şükran duygusu artar.
Pek çok insan, kendinin gibi düşünenlerin bulunduğu ortamdan çıkıp, farklı düşüncelerin seslendirildiği ortamlara girmekten çekiniyor.
Affetmek, geçmişte yaşananlarla ilgili yoğun duygu ve yakınmalardan kurtulmaktır. Dargınlığa ve kin tutmaya ihtiyacımızın olmadığını fark etmektir.