Genelde mutluluk ve üzüntü gibi duyguları karışık olarak yaşıyoruz. 2017’ de acı ve tatlı tecrübeler içinde geçti.
Küçük zaferleri kutlayın. Büyük başarılar beklemek yerine küçük adımları kutlamak dopamini tetikler. Büyük başarılar sizi sonsuza kadar mutlu etmez. Bu sebeple mutluluğu uzun bir hedefle ilişkilendirirseniz mutsuz olursunuz.
Bazı kimselerin, hasta olmalarına rağmen, bir günde yaşadığı mutluluğu, pek çok insan bütün ömründe bedenen hasta olmadığı halde yaşayamıyor.
Özür dilemenin anlaşmazlıkları ortadan kaldırmada büyük payı vardır. Özür dileme, evlilikte duygusal yaraları hafifletiyor, olumsuz duyguları iyileştiriyor ve iyileşmeyi hızlandırıyor.
Faaliyetlerimiz yapıları gereği dinamiktirler, sürekli değişirler. Ancak zamanla bu etkinliklere alışırız ve ilgimizi kaybederiz. Her zaman bizi mutlu eden etkinlikler artık mutlu etmez olurlar.
Pek çok insan affefme alışkanlığına sahip değil. Affetmede zorlanan kişiler, karşılaştıkları bir suç üzerinde fazla düşünüyor, olaya kafalarını takıyor, olayı tekrar tekrar yaşıyor, çok sinirleniyor ve alınganlıkları giderek artıyor.
Bizi inciten, bize kötülük yapan insanları, kendimizin fiziksel ve duygusal yönden sağlıklı olması için affetmeliyiz. Affetme alışkanlığını kazanmamız gerekir.
Şükretmek, bir kimseye minnet duymak, gönülden borçlu olmak, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu sayma, bir iyiliğe karşı teşekkür etme, memnuniyet duyma ve gönül borcunu ödemektir.
Güzel, biçimindeki uyum ve ölçülerindeki dengeyle hayranlık uyandıran ve her yönüyle hoş olan demektir.
Sürekli “keşkeler” ve “acabalar” ile uğraşıp huzursuz olmak yerine, farkındalığımızı artırarak daha huzurlu ve mutlu yaşayabiliriz.
Umut dolu olmanın akademik performans üzerinde belirgin derecede pozitif bir etkisi vardır.
Örnek insanlar ruhsal yönden önemli derecede gelişme göstermişlerdir. Olaylara ve insanlara yüksek bilinç düzeyinden bakarlar.
Hayatımızın yönetimini başkalarının eline bırakarak zihinsel sükûnete ulaşamayız. Zamanının büyük kısmını başkalarını düşünmekle geçiren kimse sanki zihnini kiraya vermiş gibidir.
Nazar, hayranlık, aşırı beğenme ve kıskançlığın etkisi ile gözlerden yayılan ışınların meydana getirdiği, nesnelerin bozulmasına, kırılmasına, eğer insansa sağlığın kötüleşmesine sebep olan olaydır.
Pek çok çocuk, kendisine karşı gösterilen sevgiden, ilgiden veya kendisine verilen değerden yüreklenerek yersiz ve aşırı davranışlarda, isteklerde bulunuyor. Şımarıyor.
Her kültürde milyarlarca anne- baba, çocukları için kendi hayatlarını mahvediyorlar. Kendilerini feda ederek hayatı daha anlamlı kılmaya çalışıyorlar. Kendilerine sorarsanız, çocuklarını her türlü beladan, acıdan, sorundan ve hastalıktan koruduklarını söylüyorlar.
Tehditlere ve nahoş durumlara verilen tepkiler, fırsatlara ve keyifli şeylere verilen tepkilere kıyasla daha hızlı, daha güçlü ve engellenmeleri daha zordur.
Sorunlar neden önemlidir? Hayat, sorunlarla karşılaşıp onlara çözüm gerektirme sürecinden dolayı anlam kazanır.
Pek çok anne –baba “Ben çektim, çocuğum çekmesin!” ifadesini hemen hemen her ortamda kullanıyor. Bu tür anne-babalar kendisinin yaşadığı sorunları, çektiği sıkıntıları ve çileleri çocuklarının yaşamasını istemiyor.
Acaba aklımızdakiler hayatımızı nasıl etkiliyor?