Pek çok insan, bu dünyaya birer dahi olarak olağanüstü yeteneklerle geliyor, fakat daha sonra sıradan bir insan olmayı kabul ediyor ve sıradan bir insan olarak bu dünyadan göçüp gidiyor.
Mutluluk, hayattaki her şeye, insana, doğaya karşı yaratıcılıktan, özgünlükten, yoğun ilişkiden, farkındalıktan, heveslilikten kaynaklanmalıdır. Mutluluk üzüntüyü dışlamaz. Hayata tepki veren insan bazen mutludur bazense üzgün. Önemli olan tepki vermektir.
Acaba okumanın beyin üzerinde ne tür bir etkisi vardır?
Güzellikler önce insanın içinden başlar. İnsan mutsuzluğu da mutluluğu da kendi içinden üretir. İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.
Aydın, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek özellikte olan kimsedir.
Pek çok insan zamanının ve enerjisinin çoğunu kendini önemsemeye harcıyor. Bunun için çok çaba ve direnç gösteriyor.
Zihin, köpeklerin kemik çiğnemeyi sevmeleri gibi, sorunları çiğnemekten hoşlanır. Bunun size bir faydası olmaz. Zihin sizi kullanmaktadır. Zihin, doğru bir biçimde kullanılırsa muhteşem bir alettir. Ama yanlış kullanılırsa çok yıkıcı hale gelir.
Bir tüccar mutluluğun sırrını öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Bunun üzerine yola çıkan delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Seçimlerimizi özgürce yaptığımız duygusuyla yaşarız. Peki gerçekten özerkliğe sahip miyiz? Beyin, işleri mümkün olduğunca otomatik pilot üzerinden yürütmeye çalışsa da, sürekli falsolu topların geldiği bir dünyada bu her zaman mümkün değildir.
Dürüstlük insana iyi hissettirir. Dürüst insan kendisiyle barışıktır ve huzurludur. “Akıllı, namuslu ve adil olmadıkça mutlu yaşamak imkânsızdır. Mutlu olmadıkça akıllı, namuslu ve adil olmanın imkânı yoktur “ der Epikür.
Bu sorunun cevabını ”ego” kavramı üzerinden verebiliriz. Ego, kişinin benlik duygusunu ve kendine duyduğu saygıyı karşılamaktadır. Egosuz insan yoktur. Yalnızca düşük ya da yüksek egolu insan vardır. Ego veya nefis insanın kendisidir. Nefis, ego, öz benlik, her şeyi fazlasıyla ister ve asla doymak bilmez. İnsan, egosunun ya kölesi ya da efendisidir.
“Kendine iyi bak!” çok güzel bir dilek. Hepimiz çok kullanıyoruz. Bu sözle karşımızdaki insana “Hasta olma, mutlu ol” mesajını veriyoruz.
Beynimiz verdiğimiz komutlara göre çalışır. Beyin kendisine söyleneni yapar. Neyin doğru olduğuna inandırılmışsa, onu tecrübe alanına sokar. Beynimizi bir konu üzerinde bir kez ikna ettiğimizde, beyin onu gerçekleştirmenin yollarını arar. İnsan iradesinin ve inancının gücü büyüktür.
Bizi eleştirenlere otomatik karşılık vermemeliyiz. Eleştirilere cevap olarak üretici, dengeli ve aklı başında cevaplar verebiliriz. Bu yöntemle problemlere katlanmak yerine çözüm üretebiliriz.
Affetmek kendimizle ilgili bir konudur. Bize zarar veren kişiye bir fayda sağlamaz. Affetmek uzlaşma değildir. Suçlu kişiyle kaybedilen ilişkinin yeniden kurulmasını gerektirmez. Hukuki bir terim olan affetmekle karıştırılmamalıdır.
Onlarca yıl boyuncu nörobilimciler, yetişkin beyninin yapısal ve işlevsel olarak sabit olduğunu farz ettiler. Ama artık araştırmalar, beynin, yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebildiğini gözler önüne sermişlerdir.
Yapabildiğimizin en iyisini yaptığımız zaman, hangi işi yaparsak yapalım ondan zevk alırız. O zaman sonuçlar olumsuz olsa da, olumsuz duygular uyandırmaz. Hatalarımızdan ders alır ve yeni bir yol denemiş oluruz. İşimizi başkalarının onayını almak veya ödül almak için değil, zevk almak için yaparız.
İncil'de “Önce söz vardı” ifadesi ile yüce Kur’an’da “Bütün insanlara güzel sözler söyleyiniz” (Bakara 83) ayetinin verdiği mesajın farkında mıyız?
Her gün vermiş olduğumuz kararlar ve yapmış olduğumuz şeyler dört sebebe dayanır: Göze hitap ettiği için, kulağa hitap ettiği için, duygulara hitap ettiği için ve akla hitap ettiği için… İnsanlar göze, kulağa ve duygulara dayalı kararlar alıyorlar. Aklına dayanarak karar veren insanların toplam nüfusa oranı % 5’i geçmez… (Woodsmall, s. 200).
Sağlıklı, başarılı ve mutlu olmak isteyen kişi, hayatını büyük bir amaca adamak zorundadır.