Muğlak, açık ve net olmayan, anlaşılmaz, karışık, çapraşık demektir. İnsan beyni muğlaklıktan istifade etmeye eğilimlidir. Uyaranların çoğu muğlaktır, yani birden fazla anlama sahiptir.
Her insan bu dünyaya kendisi olmak ve tekamül etmek için gelmiştir. O, her zaman ve her ortamda kendini var ve tam etmeye çalışmak zorundadır.
Mutluluk, olumlu düşüncenin duygusudur. Anlamlı ve keyifli yaşamaktır. Huzur ise, bütün endişelerden kurtularak egonun sınırlarının ödesine geçmedir. Huzur gönül rahatlığıdır. İngilizcede happy, mutlu, mesut, memnum, sevinçli, neşeli, uygun, yerinde olan anlamına gelmektedir.
Kendini değerli hissetmek, kişinin, kendini kendinden daha büyük bir bütünün önemli, vazgeçilmez, yeri doldurulamaz, emsalsiz, bir parçası olarak görmesidir.
Yüzünüz, kendinize ve diğer insanlara rahatlık versin ve başkalarını olumlu yönde etkilesin. Rahatlamış bir yüz, etkileyicidir.
Mutluluğun sırrı, her şeyden daha çok zevk almaktır. Her şeyden zevk almanın yolu da, hayata anlam ve yön vermekten geçer. Mutlu insanlar, kendilerinin dışında bir konuya güçlü bir şekilde ilgi duyabiliyorlar.
Şu günlerde pek çok insanın tepkisel olma özelliği artıyor. Her şeye ve her insana karşı çıkmak neredeyse moda oldu. Çoğu insan, ağzını birilerini eleştirerek açıyor. Bu kişilere göre kendileri çok iyi, başkaları çok kötü. Bu yöntem insana güç kazandırmaz, tam aksine güç kaybettirir.
İnsanların bir kısmı, dolu bir hayat yaşamış olmanın huzuruyla hayatlarının sonuna geliyor. Hayatlarının anlamını bulup mutlu ölüyorlar.
Yalnız kalmak, kişinin konuşmak istediği halde yanında kimseyi bulamamasıdır. Yalnız kişi, onu dinleyecek, onunla ağlayacak, onunla gülecek ve onu sevecek kimseye sahip olamayan kimsedir. O istemediği halde, iradesinin dışında yalnız kalmıştır.
Dostoyevski der ki “ Beni korkutan tek şey var: acılarıma değmemek.” Yaşamak acı çekmektir. Yaşamı sürdürmek de çekilen bu acıda anlam bulmaktır. Acı, bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor. İnsanın temel uğraşı haz almak veya acıdan kaçınmak değil, hayatında bir anlam bulmaktır.
Bedenimiz düşüncelerimizin ürünüdür. “Bir insan bütün gün ne düşünüyorsa, kendisi de odur“ der Emerson. Yunus Emre ‘de sözün gücünü ne güzel vurgulamaktadır. “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı”.
Bizi maneviyata döndürenlere teşekkür borcumuz vardır. Bu sebeple gönül borcumuzu minnettar olarak, şükran duyarak ödememiz gerekir.
İnsanlarla çoğu zaman geçmişte yaşadıklarımızı esas alarak ilişkiler kurarız. Bir insanla karşılaştığımız zaman beynimiz otomatik olarak o kişiyle ilgili bir dosya çıkarır. Sonra o kişiyle önceki bilgilerimize göre ilişki kurarız.
Bir şey yaptığımız zaman ardından duygu gelecektir. Tutum değişikliği ardından davranış değişikliği getiriyor. Eğer durup bir duygunun bizi harekete geçirmesini beklersek, hiçbir zaman harekete geçemeyiz.
Yıllardan beri mutluluk ve mutluluk araştırmaları üzerinde çalışıyorum. Kitaplar, makaleler yazıyor ve eğitimler veriyorum. Bazen öyle sorular geliyor ki cevabını vermek çok zor oluyor.
Çoğu zaman ne yaptığımızın farkında olmadan yaşıyoruz. Bilinçli seçimler yapamıyoruz. Otomatik pilota bağlanmış gibiyiz. Hedeflerimizle davranışlarımız uyumlu olmuyor. Aklımız başka yerde, bedenimiz başka yerde… Böyle bir hayatta hiçbir şeyin kıymetini veremiyoruz. Bu evlilikler için de geçerli, işimiz için de…
Mutlu olabilmemiz için kutuplaşmadan kurtulmalı, her alanda orta yolu bulmamız gerekir. Ne aşırı sıcak, ne aşırı soğuk iyidir. Yüce yaratan bize nötr olanı öğretiyor. Negatif yüklü proton ile pozitif yüklü proton sürekli olarak birbirini dengeler. İyilik, orta yoldur.
“Yanlış düşünceyi kaldırın ortadan, derdi de kaldırmış olursunuz” der Epiktetos. Gerçekten insan kendi yanlış düşünceleriyle kendine zarar veriyor. Eskilerin deyimiyle, İnsanın kendisinden başka düşmanı yoktur. Yanlış yargılarımız, boş korkularımız, umutsuzluğumuz ve kendimize çektiğimiz karamsar nutuklar yüzünden kendimizi hasta ediyoruz.
“Teşekkür etmek” veya “şükretmek”… “Yani her sabah uyandığımızda, pencereden görünen yeni çiçek açmış erik dalına, maması verilmediği için sabırsızlanan kedimize, mucizevî renkleriyle yanı başımızdaki ceviz komodine bakıp her birine tek tek şükranlarımızı sunmak” diye vurguluyor Robert A. Emmons.
Şükranın sağlığımızı korumada büyük rolü vardır. Bağışıklık hücreleri duygularımıza karşı duyarlıdır. Şükran, sevgi ve merhamet duyduğumuzda salgılanan hormonlar, kaygı, endişe veya korku duyduğumuzda salgılanan kimyasallardan farklıdır.