Tatar; bir ırkın adı olmayıp, Rusya’da yaşayan Türklere Ruslar tarafından verilmiş isimdir. Osmanlı Devleti’nde, bu isimlendirme ile ilgili olmayıp, haberleşme işlerinde kullanılan görevlilere tatar denilmekte idi.
‘ Mankurt ’ kelimesi Orta Asya Türkleri’nde ‘ aklını ve şuurunu kaybetmiş köle ’ mânâsında kullanılır. Bu yönteme ise ‘ mankurtlaştırma ’ denir. Mankurt hâline getirilmek istenen şahsın saçları ustura ile kazınır. Sonra başına yeni kesilmiş bir koyun ve sığır derisi torba hâline getirilip sıkıca sarılır. Şahıs, elleri ayakları bağlanarak kızgın güneşin altına bırakılır. Tâze deri, kızgın güneş altında kurur ve daralır.
*Öğrendim ki… Kitap okumak, güçlü bir beyin jimnastiğidir. (Fettah Güventürk’ten)
1-HATIRLADIKLARIM: Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu (Hâtıra) 13,5 X 21 Santim ölçülerinde, 256 sayfa. 2-150 SORUDA TÜRKLER: Gürbüz Azak (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 168 sayfa. 3- İKİNCİ MURAD HAN’IN FÂTİH SULTAN MEHMED’E NASİHATLERİ: (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 64 sayfa.
Millî Mücâdele'nin zaferle neticelenmesinde târihî bir görev yapan birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak 1 Nisan 1923 târihinde dağıldı. Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması'nı onayladı. Böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu.
Bağdat yönetiminin Türklere uyguladığı politikanın değişmez hedefi, Türkleri; topluca yaşadıkları bölgelerden sürüp, sürgün yerlerinde azınlık durumuna düşürmekti. Parçala, böl ve yönet ve/veya yut taktiği uygulanıyordu. Hedefe ulaşmak için mâkul bir gerekçeye dayanmak ihtiyacı hissedilmiyordu,
Bazı politik görüşler, Alevî kimliğini kullanmak istiyorlar. Şimdi üzüntü ile hatırladığımız târihin derinliklerindeki Alevî - Sünnî görüş ayrılıklarını ve anlaşmazlıkları körüklüyorlar. Böylece topluluklar birbirlerine soğuk, yabancı ve yer yer de dostça olmayan tavırlar içerisinde oluyorlar. Kimi Alevîler, Sünnîler’e yakınlaşırlarsa eriyeceklerinden endişe ediyorlar. Sünnîler de Alevîler’e yakınlaşırlarsa hak yolundan Peygamber sünnetinden uzaklaşacaklarını zannediyorlar.
*Öğrendim ki… İnsana yapılan yatırım, kârlılığı en yüksek yatırımdır. (Prof. Dr. Sâdık K. Tural’dan) *Düşünmek, tenkit etmek ve tenkit edilmek bir ihtiyaçtır!
İmam Hatip liselerinde ve İlâhiyat Fakültelerinde okutulan İslam Târihi ders kitaplarında Türklerin Nasıl ve Niçin Müslüman olduklarına dâir tek satırlık bilgi yoktur. İslâmiyet öncesine ve sonrasına ait bilgeler en küçük teferruatına kadar vardır da Türklerin Müslüman oluş süreci hakkında bilgilere rastlanmaz.
HESAP Dar bütçeli vatandaşla esnaf lokantasındaki garson arasındaki konuşma: -Şu şu yemeklerden birer porsiyon yersem, ekmek ve su ile birlikte ne kadar hesap öderim? -Ödeme kredi kartı ile mi, nakit mi?
Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarından Adnan Menderes ’in, sağlık sebebiyle tehir edilen idam cezâsı, tanzim edilen doktor raporu ile 17 Eylül 1961 târihinde İmralı Adası’nda infaz edildi. Doğumu: Aydın, 1899.
MEŞHURLARDAN PORTRELER / Akşam Gazetesi’nde ‘ Portreci ’ İmzâsıyla Yayımlanan Yazılar: Yayına Hazırlayan: Necati Tonga. (Biyografi) 12 X 19,5 santim ölçülerinde, 142 sayfa.
*Öğrendim ki… Türkiye’de her şey olunabilir. Sâdece rezil olunamaz. (Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu’dan)
Çiftlik sâhibi varlıklı bir şahıs, meşru olmayan yollardan kazandığı para ile bir inek sürüsü satın almış. Sonra ineklerin sütünden ve günün birinde etinden faydalanmanın doğru olmayacağını düşünerek sürüyü, Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli’nin, aynı zamanda aşevi işlevi görmekte olan dergâhına bağışlamak istemiş.
*Öğrendim ki... Güzele kırk günde doyulur, iyi huylulara kırk yılda doyulmaz.
Antlaşma, 24 Temmuz 1923 târihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Japonya ve (ABD) Amerika Birleşik Devletleri’nden oluşan İtilâf Devletleri imzalanmıştı. ABD senatosu, Antlaşmayı 18 Ocak 1927 târihinde yaptığı toplantıda reddetti.
İlköğretim okullarının din dersi kitaplarında, Emevîler’in şöyle veya böyle... İslâm’a hizmet ettiklerinden söz edilmektedir. Ders kitaplarında bu tür bilgilerin yer alması, Alevî kardeşlerimizi rencide etmektedir. Emevîler, Ehl-i Beyt evlâtlarını acımasızca şehit etmişlerdir. İslâm’ı da her yerde baskı yöntemiyle yaymışlar, hattâ yönetimi altına aldıkları milletleri kılıç zoru ile İslâmlaştırdıkları yeterli bir zulüm değilmiş gibi, dillerini de Araplaştırmışlardır. Emevîler konusu, daha ılımlı bir anlatımla ele alınabilir.
Oturmakta olduğumuz semtin sokaklarına, belediye tarafından iri yapısına rağmen güzel görünümlü çöp kutuları konuldu. Tam da ‘ Ne hoş …’ Diyecekken, üzerindeki yazı, sevincimin gırtlağına sarıldı ve onu boğdu: Kocaman harflerle ‘ Evsel atıklar ’ yazıyordu.
Yüreği Bedenine, Beyni Kafatasına Sığmayan Büyük Ülkücü Necdet Sevinç (Gaziantep, 10 Murt 1944 – İstanbul, 22 Temmuz 2011)