Türkler’in en büyük boyudur. Türkiye, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan Türkleri bu boydandır. Oğuz ile Türkmen ayni mânâdadır aynı Türk boyunu işâret eder. Türk’ün mânâsı ise çok daha geniş olup, Oğuz-Türkmenler’den olmayan, Türkçe konuşan Türk kültürüne mensup bütün kavimleri kapsar.
Yazdığı kitapların hepsi kıymetlidir. Bâzıları farklı yönleriyle dikkat çekiyor. ‘ Bulunmuş Defterden Cuma Düşünceleri ’ Farklı bir eserdir.
Dîvânu Lugati’t-Türk, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra münâsebetleri artan Araplara Türk dilini öğretmek maksadıyla hazırlanmış Türk lehçeleri sözlüğüdür.
Ergun Göze’yi Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma 17 Ekim 2019 Perşembe, Yeni Dünya Vakfı, Cağaloğlu, İstanbul
‘ Usta ’ sıfatıyla anılan bâzı yazarlar; ‘ devrik cümle kullanmadan edebiyat yapılamaz ’ dercesine, şiirlerinde, romanlarında, hikâye ve düz yazılarında gereksiz yere ve bol miktarda devrik cümle kullanıyorlar. Hatta devrik olmayan cümleyi hiç kullanmıyorlar. ‘ Mest oluyorum devrik cümle ile yazıp konuşunca ben’ ’ diyenler ve kendilerini ‘ devrik cümle fanatikleri ’ olarak tanıtanlar, yeni yetişen nesle kötü örnek oluyorlar. Türkçemizi yozlaştırıyorlar.
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu Kültür Konseyi’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
Kim ki, bozuk teviller, hurâfe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptâli için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseseler den birinden tâviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu mânâda yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun.
Ayasofya Camiinin Fatih Sultan Mehmet Han tarafından imzalanan vakfiyesinden tercüme edilmiş bölümler:
24 Kasım 1934 târihinde, Ayasofya Câmii, iddialara göre Atatürk’ün imzâsı taklit edilerek Bakanlar Kurulu kararı ile câmi olarak kullanılmamak üzere, müzeler idâresine verildi.
Din Sosyolojisi Profesörü Dr. Zekeriya Beyaz ile Çok Tartışılan Bir konuyu Konuştuk: İ slamiyet ve Türklük
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu KÜLTÜR KONSEYİ’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
17 Kasım 1922 târihinde son Osmanlı Pâdişâhı Sultan 6. Mehmed Vahideddin Han, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde saltanat makamının kaldırılması üzerine ülkesini terk etmek mecbûriyetinde kaldı.
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu KÜLTÜR KONSEYİ’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
Atatürk zeki, akıllı ve büyük bir kumandan, büyük bir insan, değerli bir devlet adamı ve ileri görüşlü, pratik bir politikacıydı. Bir teorisyen veya ideolog değildi. Buna özenmedi de. Batı’daki gelişmelerden geri kalmış olan toplumumuzu köklü bir değişikliğe uğratmak, Batılılarla aradaki mesafeyi kapatmak ve Osmanlı devlet adamı ve idârecilerinin 250 yıldan beri yapmak isteyip de yapamadıklarını kısa zamanda yapmak istiyordu. Aslında bunu yapmak için yeni bir ideolojiye de ihtiyaç yoktu.
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu KÜLTÜR KONSEYİ’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
Esad Rejimi, ülkesinin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve hâkimiyetini korumak maksadıyla ve Rusya ile İran’ın desteğini alarak ABD’nin desteklediği bölücü terör örgütlerine karşı savaşıyor.
Suriye’nin çok kısa târihi: Suriye toprakları târihî süreç içerisinde İbrâniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Makedonyalı İskender, Romalılar ve Bizanslıların hâkimiyeti altında kaldı. Bu dönemde Suriye halkı Putperest idi. Suriye, Hz. Ömer döneminde (634-644) Müslüman Arapların eline geçince, bölge halkı Müslüman oldu.
Kalkınmasını tamamlamış, refah toplumu olma yolunda hızla ilerleyen ülkeler; alternatif enerji kaynakları arayışlarını yıllar önce başlattılar. Alternatif enerji kaynakları; nükleer, güneş, rüzgâr, jeotermal, deniz, hidrojen enerjisi olarak belirleniyor.
1876 yılında Kanun-u Esâsiye(Anayasa)’nın kabul edilmesinden sonra 19 Mart 1877 târihinde ‘ Meclis-i Mebusan ’ adı ile açılan mecliste 120 milletvekili vardı. 23 Nisan 1877 târihinde Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilân edince Meclis, kendisine verilen yetkiye dayanarak Sultan İkinci Abdülhâmid Han tarafından kapatıldı.
Müstakbel Almanya imparatoru Arşidük Ferdinand yüz bin kişilik ordusuyla Kanije önlerine geldi. Ordusunda Almanlardan başka İtalyan, Papalık, İspanyol, Malta ve Fransız birlikleri de vardı. Bu ordu, yeni bir haçlı ordusuydu adetâ... Ayrıca orduda 47 ağır top vardı. Bu kuvvetlerin karşısında; Kanije Beylerbeyi Tiryaki Hasan Paşa kumandasındaki dokuz bin asker ve yüz küçük kale topu ile kalplere sığmayan coşkun bir iman vardı.