26 Ağustos 1922 târihinde başlayan Başkumandanlık Meydan Savaşı’nın zaferle neticelenmişti. 1924 yılının 30 Ağustosunda, Dumlupınar yakınlarındaki Çal Köyü’nde, Mustafa Kemal Paşa’nın da katıldığı dar çerçeveli bir kutlama töreni düzenlendi. Ve Meçhul Asker Âbidesinin temeli atıldı.
20 Ekim 1921'de Ankara Hükûmeti ile Fransa arasında anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre Fransa, İngiltere’ye karşı Türkiye ile işbirliği yaptı. Bu anlaşma üzerine İtalya da Türkiye lehine hareket etti ve Antalya bölgesinden çekildi.
Dil, insanların doğumundan ölümüne kadar ömür boyu kullandığı ifâde vasıtasıdır. İnsan topluluklarını millet hâline getiren kültürün ana unsurudur. Dil bozulursa; kültür… kültür bozulursa millet dağılır ve insan kalabalıkları hâline dönüşür. Neticede vatan elden çıkar. O halde dilimizi kaybedersek, candan aziz vatanımız dâhil, kaybedecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir.
1876-1924 yılları arasında yaşayan Ziya Gökalp’in ortaya koyduğu sisteminin alt yapısını oluşturan ve en olgun sayılan eseri Türkçülüğün Esasları ’dır. Bu eser Gökalp'in Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak adlı eserinden, çoğuyla pratik yönden olmak üzere, özellikle muhtevâsındaki Türkçülüğün Programı bölümüyle, farklılık gösterir ve daha ziyâde Türkleşmek yönünün ağır basmasıyla öncekinin bir sergilemesi mâhiyetindedir.
Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri (1210-1273) Uluğ Türkistan’dan Anadolu’ya gelen, içlerinde Yunus Emre ve Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretleri’nin de bulunduğu, sayısı binleri aşan diğer Horasan Erenleri gibi bir Türkmen’dir. Tasavvuf ehlidir ve İslâm dışı kabul edilebilecek Hurûfi ve Batînî görüşlere sâhip değildir. Onun, aşağıdaki paragrafta özetlenen şu görüşü, Müslüman Türkler arasında çok yaygın olarak bilinir.
1820’li yıllarda Osmanlı ihraç mallarının yabancı tüccarlar tarafından ucuza kapatılmasını önlemek ve iktisâdî kalkınmayı gerçekleştirmek için Sultan İkinci Mahmud Han, Yed-i Vâhid Himâye Usulü adı verilen bir sistemi yürürlüğe koydu. Bu sistem sebebiyle çıkarları zedelenen İngilizler, Osmanlı Devleti’nin 1828 – 1829 Osmanlı – Rusya Savaşı’na girmesini sağladılar.
Dede Korkut kitabında 12 adet hikâye vardır. İsimleri:
İttihat ve Terakki Partisinin üç Paşasından biri olan Enver Paşa, 04 Ağustos 1922 târihinde Kurban Bayramı Namazını kıldıktan bir müddet sonra Ermeni asıllı bir Rus subayı tarafından şehit edildi.
İnsanoğlu basit ve kolay olana meyillidir. Basitte ve kolay olanda, zevksizlik ve yozlaşma olduğu çoğu zaman göz ardı edilir. Aynı durumu sinema ve müzikte olduğu gibi sanatın bâzı dallarında da görmek mümkündür. En galiz küfürler, kahkahalarla destekleniyor. Kahkahalar, daha kötülerine çıkartılan dâvetiye yerine geçiyor.
Kurban, eski çağlardan itibâren inanç kültürlerinin önemli bir geleneği olagelmiştir. Hazret-i Âdem’in oğullarından Habil, hayvan yetiştiriciliği yapmaktaydı. Semiz bir koçu kurban ettiğine dâir, Kur’an-ı Kerim’de âyet vardır.
Osmanlı pâdişahlarının hemen hepsi müzik ile yakından ilgilenmişlerdir. Bu damar; Fâtih Sultan Mehmed Han’ın babası Sultan İkinci Murad Han ile başladı. Çok değerli bestelerinden yalnızca 2 tanesi günümüze intikal etmiştir: Nevâ Peşrev ve Evc makamında saz semâisi.
Mustafa Kemal Paşa, Amasya Tamimi ile ordu komutanlıklarına ve gerekli gördüğü yerlere, Erzurum Kongresi’ne delege göndermelerini bildirmişti. Toplantıya yurdun çeşitli bölgelerinden gelmiş 56 temsilci katıldı.
Kıbrıs, 1571 yılında Osmanlı yönetimine geçti. Daha önce Ada’da Venedikliler hâkimdi. Osmanlı yönetimi, Venedikliler’in elindeki mülkü Rum Ortodoks Kilisesi’ne aktardı. Kiliseye geniş yetkiler verdi. Böylece Rum kilisesine ve toplumuna güç geldi. Zamanla bu güç Türkiye’den gelip yerleşen Türklere karşı kullanıldı.
15 Temmuz 2015 târihindeki Darbe Teşebbüsü, maksadına ulaşamamış olsa da, Türk siyâsî hayatında çok mühim gelişmelere yol açmıştır. Hedef, siyâsî iktidarı bertaraf ederek Türkiye’nin temelden doruğa kadar bütün yapısını değiştirmekti.
Temmuz 1995’de Yugoslavya iç savaşı sırasında Sırp ordusu, Krivaya 95 Harekatı’nın bir parçası olarak Srebrenitsa’yı işgal etmiştir. Yaşanan bu olay bir işgal olarak kalmamış bir katliama dönüşmüş, Bosna – Hersek’in Srebrenitsa şehrinde genç yaşlı demeden on bine yakın insan vahşiyâne bir şekilde katledilmiştir. Bunlardan ancak 8372 kişinin cesedi parçalanmış vaziyette bulunabilmiştir. Srebrenitsa olayı, İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da yapılan en büyük insan katliamı ve etnik soykırımdır.
Bayan mütefekkirlerimiz sıralamasında açık ara ile zirveye yerleşmiş bulunan Merhume Sâmiha Ayverdi Hanımefendi, 27 Nisan 1968 târihinde Türk Muallimler Birliği’nin tertip ettiği İkinci Dil Kongresi’nde yaptığı açış konuşmasına şu cümle ile başlıyor:
Nasreddin Hoca çok yönlü bir halk filozofudur. Hazin bir tecellidir ki yalnız mizahî yönüyle bilinmektedir. Gerçekte Hoca, okyanuslar enginliğinde uçsuz bucaksız deryâdır. O deryâya girme fırsatı bulanlar, yüzme bilmeseler bile huzura, gurura, tasavvufa ve nice yüceliklere kulaç atabilirler.
Oğuznâme olarak da adlandırılan Oğuz Kağan Destanı’ nın günümüze ulaşan en eski nüshası, Uygur harfleriyle 13. yüzyılda yazılmıştır. Bu metin, Paris’teki Fransız Millî Kütüphanesi’ndedir.
Savaşın başlama sebepleri çok ve karmaşıktır: Şu sebepler ön plânda yer alır:
Türkiye ile on iki milyon kilometrekarelik alana yayılmış Türk Cumhuriyetleri, aynı dilin çeşitli lehçelerini konuşuyorlar. Gelenekleri, kültürleri, destanları, masalları, atasözleri, mânileri, bilmeceleri, tekerlemeleri aynıdır.