TÂKİP ETMEK mi? / İZLEMEK mi? Yanlış kullanılan kelimelerden biri de İZLEMEK’tir. ‘ Tâkip etmek ’ yerine izlemek kelimesini kullanmak yanlıştır. Seyretmek yerine de izlemek kelimesi konuluyor. Meselâ bir tiyatro sahnesine çıkan kişi, karşısında oturanlara ‘ Sayın seyirciler !’ diye hitap ediyor. Bu doğru bir hitap tarzıdır.
İngilizce adı ile ‘United Nations Educational Scientific and Cultural Organisation = Birleşmiş Milletler Eğitim, İlim ve Kültür Teşkilatı’ 1945 yılında Paris’te 44 ülkenin katıldığı toplantıda alınan kararla 1946 yılında kuruldu.
GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ / GÖRMEZDEN GELDİ Hangisi doğru? GÖRMEZDEN GELDİ ifâdesi doğrudur. GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ deniliyorsa da GÖRMEMEZLİK şeklinde bir kelimemiz yoktur. Bu sebeple ikinci ifâde yanlıştır. MECBÛRÎ / ZORUNLU
Çok soğuk bir kış günü pâdişah, tebdil-i kıyâfet gezmeye karar vermiş. Yanına vezirini alıp, yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüş. Adam derileri suya sokup döverek tabaklıyormuş. Pâdişah ihtiyarı selamlamış:
23 Mart 1876 târihinde Diyarbakır’da dünyaya geldi.
Bazı kaynaklarda, 1500'lü yılların başında, bu günkü Giresun ilimize bağlı Keşap ve Dereli ilçelerinin bulunduğu yerlerde, Çepni Vilâyeti isimli bir yerleşim bölgesinin varlığı yazılıdır. Çepnilere bu sebeple Giresun ve çevresinde sıkça rastlanır. Şebinkarahisar ve Alucra'da, Tirebolu'nun köylerinde Çepniler çoğunluktadır. Tirebolu şehir merkezinde yaşayanlar, hangi kökenden olurlarsa olsunlar, bütün köylülere Çepni derler. O yörede, Çepni kelimesi, köylü ile özdeşleşmiştir.
Babasının görevi sebebiyle bulunduğu Balıkesir’de 7 Aralık 1875 târihinde dünyaya geldi.
Türk dilinin korunması ile alâkalı ilk çalışmayı Kaşgarlı Mahmud (1008-1105) ‘ Dîvânu Lugati’t-Türk ’ isimli eseri ile başlattı. 1072 yılında tamamladığı eserinde Türkçenin o dönemde en gelişmiş dil olduğu iddia edilen Arapçadan üstün ve zengin olduğunu belirtiyor ve ispat ediyordu.
1925 yılında İzmir’in Menemen ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir'de, kalanını ise babasının mesleği dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nâzım Hikmet şiirleriyle yakalanınca 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tevkif edildi ve okuldan uzaklaştırıldı.
Alp Er Tunga Turan ülkesinin hükümdârıdır. Adının geçtiği Şehnâme’de İran ülkesinin hükümdârı ile mücâde etmiştir. Turan ülkesi halkının ‘Sakalar’ olduğu tahmin edilmektedir.
Merhamet duygusu, insanı insan yapan husûsiyetlerinden biri ve temelinde İslâm bulunan kültürümüzün gereğidir. Merhamet sâdece insanlara yönelik olmayıp çevremizdeki bütün canlıları kuşatmalıdır. Zira İslâmiyet, başta insan olmak üzere bütün canlılara karşı merhametli davranılmasını emretmiş, insana yapılan zulüm ve haksızlığa razı olmadığı gibi, hayvanlara da zulmedilmesine razı olmamıştır.
30 Eylül 1829 târihinde, 251 yıllık Türk yurdu olan Ahıska, Rusların eline geçti.
Süleyman Nazif, Bağdat Vâlisi iken Üçüncü Ordu komutanı Hâfız İsmâil Hakkı Paşa’dan şöyle bir telgraf alır:
Mutasavvıf şâir Gülbaba, 23 Eylül 1541 târihinde Budin Seferi sırasında, Fethiye Câmii’nde cemaatle namaz kılarken ebedî âleme intikal etti.
Türkçe hassasiyeti olan bir ‘Hoca Hanım’ın ilköretimde okuyan 40-50 öğrencisiyle başlattığı kampanya ile mahallî idâreler sorumlularına ve mülkî erkâna hatta ticaret bakanlığına verdiği dersi dikkatli ve doğru okumak gerekir.
Eğitim, toplum kalkınmasının temel unsurudur. Temel Eğitim olarak da adlandırılan ilköğretim döneminde, çocukları hayata hazırlayan temel bilgiler verilir. Bu konunun topluma daha iyi ve yoğun bir şekilde anlatılabilmesi için Eylül ayının üçüncü haftası, ülkemizde İlköğretim Haftası olarak değerlendirilmektedir.
Büyük şehirlerimizde başlayan lüks sitelere ve alışveriş merkezlerine yabancı isimler koyma özentisi, Anadolu’muzda da hızla yayılıyor. Mâsum gibi görünen bu câhil özentisinin sebebiyet vereceği vahim neticeleri düşünebilen, görebilen akıl ve idrak sâhiplerinin sayısı endişe verecek ölçüde azdır.
İzmir, Türkiye’nin İstanbul ve Ankara’dan sonra üçüncü büyük şehridir. M.Ö. 300 yılında yerleşime açıldığı tahmin ediliyor. 1100 yılında Hititlerin, sonra İyonyalıların, M.Ö. yedinci asırda Lidyalıların sonra Perslerin, Makedonyalıların ve Bizanslıların hâkimiyeti altında bulundu.
Yazarların gezip gördükleri yerlerden edindikleri izlenim ve bilgileri aktardıkları eserlere genel olarak ‘ Seyahatnâme ’ denilmektedir. Seyahatnamelerde temel maksat yurtiçinde veya yurtdışında görülen yerlerin tabiî güzelliklerini, sosyal hayatlarını, gelenek ve göreneklerini tanıtmaktır. Seyahatnâmeler çok defa birer târihî belge niteliği taşımakla birlikte, yazarlarının izlenimlerini belli bir üslupla yansıttıklarından, aynı zamanda da birer edebî eser olarak değerlendirilir.
Biz Türklerin hayatında müzik; önemli bir yer işgal eder. Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan ve kamette, bebeklik dönemimizde söylenen ninnilerde, sünnet ve nikâh vesilesiyle yapılan düğünlerde okunan mevlitlerde, beş vakit namazdan önce minârelerden yükselen Ezan-ı Muhammedî’de, üç ayları idrak ederken, Recep ayının ilk gecesiyle başlayıp Ramazan ayının teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının ardından, Ramazan’da ise sahurdan sonra müezzinler tarafından minârede okunan temcîdde, bayram namazlarında okunan Itrî’nin Sabâ tekbirinde, ölüm sebebiyle seslendirilen ağıtlarda, Kurban Bayramı günlerinde kılınan vakit namazların farzından sonra okunun teşrik tekbirlerinde, mahalledeki vefat olayını duyurmak maksadıyla okunan salâlarda, her vesile ile ve tecvidle okunan Kur’ân-ı Kerim’de… hep müzik vardır. Müziğin hayatımızdaki yeri engin, derin ve zengindir.